"Bir kitap yazmak, kendi zihninizi hapsetmek gibidir; ama okumak, o hücreden kaçmaktır." - Neil Gaiman"

Deneme

Mutluluk

Bunca yıl.. ne olmuştu, nerede kalmıştık? Şimdi su içtikten sonra nefes nefese kalan bir adam gibiyim. Üzerimde taşıdığım bu yavaşlık; halsizlik, uyuşukluk yüzünden bir gün aniden organlarımın tümü çalışmayı bırakacak görenlerde beni canlı sanacaklar diye endişe ediyorum..

Hayallerimize Sınır Koymayalım

Oooooh! Hayallerime sınır koymasam, ben neler yaparım neler... Zaten ben koymuyorum hayallerime sınır, sınırı ekonomimiz koyuyor. Otuz senedir bir denk bütçe yapamadık gitti vesselam, daha ne olsun... Ben de gidip sabah kahvaltısını Londrada yapmak istiyorum zaman zaman, ama sonrasında bakkaldan gidip yüz gram tulum peyniri, bir ufak tereyağı

Ankaraya Övgü

Denizi olmayan bir kenti sevebilir miyim? Bu soruyu geçen sene sormuş olsaydılar hiç tereddüt etmeden sevmem derdim. Bugün bir arkadaşım sorunca pekâlâ sevilir dedim. 1997 yılından beri İstanbulda yaşıyorum. Az da olsa İstanbullu sayılırım. Bu kenti neden seviyorum? Elbette sırf denizi olduğu için değil, medeniyetlerin başkenti olduğu için

İnsanlara Bakmaya Alıştım

Ne kadar anı, ne kadar ayrıntı varsa büyüyor, hayali başka bir şey yaratıyor sanki. İçimde kendisiyle başbaşa kalmış tuhaf tuhaf karakterler.. Ya da kentin tamamı ruh sağlığı hastanesi, boyutlarını ancak deli edenlerin bildiği

İnsan Profili

İnsanın kendini yere göğe sığdıramaması ne garip. Hele en son sığdırdıkları yeri düşününce. Bazı insanlar o kadar uçta ki.

Tanrıça Hera

Herkes tıpkı mitolojideki Hera gibi anne olamaz, olmamalı da Sonuçlarını tarih boyunca gördük, görüyoruz ve göreceğiz de Geri kalan gerçek anneler ve bencilliğini aşan kadınlarımız ise iyi ki var.

Hayat/zaman

An gelir, ölümü özlersin. Bilmediğin, kaçtığın, korktuğun ölümü. Özlediğini sanırsın; düşünmeden, tepkilerin, kalp kırıkların ile.. Hayat. An olur yaşamayı, an olur ölmeyi dilersin. Sonra, o anların içinden geçip gidersin. Usulca, sessizce, ölümsüz olursun

Başa Dön