Sokaklarda Yağmur Var
Sokakta hala yağmur yağıyordu. Ilık bir Nisan gecesi, kuşlar saçak altlarında uyurken gökyüzü sokaklara çok güzel bir şarkıyı fısıldıyordu.
Sokakta hala yağmur yağıyordu. Ilık bir Nisan gecesi, kuşlar saçak altlarında uyurken gökyüzü sokaklara çok güzel bir şarkıyı fısıldıyordu.
Gün sonunda, yorgun evlerine dönen işçiler, son seferlerini yapan kamyonlar.
Buranın gerçek sahipleri aslında martılar, tehditkar tavırlı köpekler ve kendi küçük dünyalarında mutlu çocuklar.
Kimi zaman umarsız çığlıklar doluşur yüreğime. Kanatırcasına çıkmaya çalışırlar. Susarlar; haykırırlar; bir kasırga misali sarıp yağmalarlar...
.......................................................................................
Özel… Sadece dört harften oluşuyor ama tek başına taşıdığı anlam ne denli büyüktür aslında. Özel bir yaşam, özel eşyalar, özel bir mekan, özel bir müzik, özel aşklar, özel ilişkiler, özel insanlar ve özel dostluklar…
Herkes içinde kendi batağını taşır. Her zaman insanın ayağının sürçmesine ve düşmesine neden olacak yaşantılar vardır. Ve yaşam, bu düşme ürküntüsünü hep duyumsayarak akan bir süreçtir. Hiçlik bir yumak gibi yaşamın her yerini sarmıştır. Bu hiçliği besleyen şey inançsızlığımızdır...
Dünya bizden intikam alıyor... Tüm bu olanlara bakarsanız gün gibi aşikâr bu. Gerçi bugüne kadar insanoğlunun yaptıklarına karşılık intikamı bu ise dünyanın, az bile belki. Ama bir de düşünürsek, dünya bir ana; evlatlarının ona verdiği zararı veremez ki o
Çok sevimsiz bile olsa, onlarca kez yenilmek, sıkıntılara katlanmak, acılarımız azalsın diye zamanın belleğimizdeki anıları soldurmasını beklemek gerçeğin kendisidir. Ben, çok sevdiği annesini, babasını, kardeşini, eşini, arkadaşını, sevgilisini, işini ve
Adam vardır; “Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan” yani, özü sözü aynı, içi dışı bir… Adam vardır; bencil, egoist, hodbindir ve toplanmıştır üzerinde dağlar kadar kibir…
... sonra hayata acıdık; ne kadar bahtsızdı ki en mahrem yerlerinde züppeler, soytarılar , dalkavuklar, binbir suratlı insanlar birer yılan gibi sokuluyor,
Giderek başka ülkeleri tanımamış olmanın üzüntüsü çöküyor üstüme. Hani tüm kainatı Edirne-Ardahan sınırlarında düşünüp ardından ‘’dünyanın hiçbir yerinde böyle şey yoktur’’ diyenlerden biri olup çıkmanın burukluğu tebessüm ediyor s
Yıllar geçtikçe buharlaşıp uçmamak için, sıradanlaşmamak için,
yenilmeyip hayata sevmeye devam etmek için mi tavşan oldum ben?..
Evimizin bulunduğu mahallenin oyun alanındayım.. Akranlarımın gürültüyle eğlendiği bir meydanda..
İçimde bir telaş var. Hani oynamaktan hiç bıkmadığımız oyunlar vardır ya; yorgunluğu, çilesi, riski bol oyunlar; işte onlardan birini oynamak için yanıp
Ağlamıyorum, sen bana aldırma...
Senden çok uzak bir kentin, kocaman yüksek binalarının renksiz camlarının ardında,
karlarla çizilmiş soluk dünyamda
inan ben de mutluyum kendi kalabalığımla.....
‘Dua et de buradan çıkalım.Evim burnumda tütüyor!’diye bağıran kadın,nasıl utandırdın özgürce attığım adımların sesini.
Özgürce attığım adımlar,özgürce ağlamalarım,özgürce susuşlarım günlerdir,uyumamayı tercih edişim özgürce,özgürce yok olu