Çocukluğum Daha Gür Çıksın Diye Sıfıra Vurulmuş
Tüm saçlarımı kaybetmişim gibi. Aniden kel olmuşum gibi. Tüm çocukluğum sıfıra vurulmuş gibi... Ağlıyordum.
"Hayat kısa, sanat uzun. Ama sanat da çoğu zaman uzun bir pazarlama maratonu." - Andy Warhol (kurgusal)"
"Hayat kısa, sanat uzun. Ama sanat da çoğu zaman uzun bir pazarlama maratonu." - Andy Warhol (kurgusal)"
Tüm saçlarımı kaybetmişim gibi. Aniden kel olmuşum gibi. Tüm çocukluğum sıfıra vurulmuş gibi... Ağlıyordum.
Ask ne kadar aci yasanabilirki, yada cileler ne zaman vadesini doldurur, birde bakmiski gönül güllerin rengi solmus. Bir teslimiyettir gülün solusu bir son belkide .............
Bir sarmaşığın dalına tutunarak çıkabiliyorum evin çatısına. Köylerde bütün evlerin bahçesi vardır; ve o bahçeye tepeden bakmak neredeyse bütün çocukların vazgeçilmez tutkusudur. Kiremitleri kontrol etmek için çıkan babaların unuttuğu merdivenler,onlara y
Şarkılar bir rumdan, bir türkten ama hep Ege’den kopuyor, ayaklarımızın tabanındaki ritme vuruyor. Sahnedeki tüm ekibin sandalyelerindeki duruşlarıyla çalgılarından çıkan sesler arasında insana huzur veren bir tezat var. Kıyafetleri sade, bakışları
Yoğun bakımda geçen üç günüm önemliydi tabi ki;
ancak tedavim sırasında çıkan omzumu fark ettiren
o deli ağrı ve sonrası, beni daha çok yordu.
Acil serviste üç saat uğraşılmasına rağmen;
yerine bir türlü gitmeyen omzum, narkoz altında istemeye istemeye elli
12 ler bir daha yaşanmasın
bir ilkokul öğretmeninin 12 lerin yaşananlarından bazılarını penceresinden yansıtmasını okumaktasınız. kurgu değildir
Adımlarım bedensiz dolaşadursun,
Düşlerimi mahşerin eline tutuşturuverdim..
Bu Yazi, Öykü Yazmayi İsteyen Amatör Bi̇r Ruh Tarafindan Yazilmiştir, Tüm Eleşti̇ri̇ Ve Öneri̇lere Açiktir.
Denize olan tutkumu hep ifade etmeye çalıştım kelimelerle, ilk kez bu kadar keyiflisi çıktı ortaya, paylaşmalıyım dedim, hemen,ŞİMDİ!
Garip bir öykü... - Saat yedi buçuk. Yalnız bir-iki uçak var Ankara-Esenboğa havalimanın pistinde, içeride camdan dışarı bakan insanlar...
Güneş, masmavi gökyüzünde binlerce renge bürünmüş; aydınlatıyordu dünyayı. Uçsuz bucaksız tarlalar, dağların eteklerine uzanmış; sabah güneşinin, tadını çıkarıyordu. Anayolda, arabalar yuvalarına yem taşıyan karıncalar gibi sırayla ve telaşla
Dostluğu ve sevgiyi ben bu ocakta öğrendim. Bu bana bir lütuftu.
Yaramaz mıydım bilmiyorum ama çok mızmızdım. Annemse beni hayatın gerçeklerine alıştırmaya çalışmaktan artık bitap düşmüştü. Ama yılmadı önce herşeyin olumsuzunu düşünerek, heyecanla ve umu
körfez ülkelernde yüzbinler gidip gelmekte çalışmakta fakat ciddi bir paylaşım yok. her gidenin ilgi çekecek anıları var bize daha yakın.
...
eğlence programı “Pazar 94” yayına girerdi. Belki de bu yüzden Pazar gününü tek kelimeyle tanımlayın deseler hiç duraksamadan “Mustafa Yolaşan” derdim.
bir telaş uyandım bu sabah. parlak sarı acıtan İstanbul güneşinin tozlu camlarımdan günaydın dediği bir güne....