Aşka Dair
Aşk bir ihtiyaçtır ve zamanı vardır tıpkı soğuk su gibi. Yazın ararsın, kışın yüzüne bile bakmazsın ... Atakan Korkmaz
Aşk bir ihtiyaçtır ve zamanı vardır tıpkı soğuk su gibi. Yazın ararsın, kışın yüzüne bile bakmazsın ... Atakan Korkmaz
Sıra dışı yaşanan duygular, sıradan insanlar için bir şey ifade etmiyor.
Ne beklediğiniz yardımı görebiliyorsunuz ne sizi anlamalarını ne de dinlemelerini.
Anlatamıyorsunuz, aşk başlı başına çaresizlik ben de çaresizim görmüyor musunuz diyemiyorsunuz.
Sadece susuyorsunuz...
Şahıs olarak hedef seçmiyor, sürüp geldiği rotayı kastediyorum. Sosyal güvencenin, amme alacağının
neresinde adalet var. Oy kazanmak adına yok edilen
değerler, emekliler arasındaki ters tepen 40 yıldır,
özellikle Bağ-Kur'da yaşanan eşitsizliği giderecek
intibak yasası nerede? Saygılarımla.
"Şurama batan" diyor şair "şurama batan Özlem olmasaydı bıçak derdim"...
yol uzun zahiride kısalmaz sen varken
saat gece yarısı semam kalkma sen daha çok erken
İlk defa, hayatımda ilk defa birini, hiç gereği yokken, üstelik sebepsiz yere zihnimde canlı tutmaya çalışıyordum. Tebessümü bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Kendi kendime bu kadar düsünmeğe değer biri olmadığına dair telkinlerde bulunuyordum lakin buna kendimi dahi inandıramıyordum.
Açtım, arayan sesi tanıdım. Sebil’di. Annem arayanın o olduğunu anlar anlamaz çıkıp gitti
Güneş, alacakaranlığını bırakıp gitmişti. Mars, yüzünün yarısını saklayan Ay’ın peşine düşmüştü. Bu zamanlarda, hep böyle yapar, Ay’a iyice yaklaşırdı. İkisi de göz kırptı, bu garip kuşlara. Onlar da gülerek selamladılar, bu kadim, vuslatsız aşıkları.
Hep başkalarının hikayesini okursunuz. Peki ya bir gün, okuduğunuz hikayenin kendi hikayeniz olduğunu anlarsanız sonunu okur musunuz ? Ya da sonu tekrar yazmak için mi uğraşırsınız ? İşte bu böyle bir hikaye.
Karanlık terkedilmiş mutfağa baktı "Çok garip söylediği şarkı hala kulaklarımda" diyerek iç geçirdi
Bir babayiğit ki, ama ne babayiğit: Bir sekseni geçen boyu, oldukça kaslı vücudu, güçlü kolları, anadan sürmeli gözleri.. tam bir Anadolu delikanlısı.
Köylü çocuğuydu ama kendi köyünde pek eğlenmez, gezerdi. Bazen yürüyerek giderdi, bazen atla giderdi. Başka köylere giderdi, kasabalara giderdi, şehirlere giderdi. Gittiği yerlerde, yolun
Sen sevdiğin birinin sesini unutmak nedir, bilir misin? Hayallerinde, rüyalarında bile bir daha onun sesini duyamamak...
Ruh ikizim" dedi adam içinden, Ruhumun yarısını aldın gidiyorsun işte. Ruh ikizim dedi içinden kadın, Ruhumun yarısını sende bırakıp gidiyorum. İkisi de kendi hayatlarında yol alırken, farkındaydılar hiçbir şey eskisi gibi olamayacak hayatlarında.
Dudak büküp sırt dönmelerin olurdu dargınlığı oynarken. Sonra aynada bir çift göz belirirdi.
Unutmuşsun gibi, orada öylece bana bakardı. Karanlığa yaklaştıkça irileşiyor gözbebeklerin. Derinliğine çekiliyor, giderek ufalıyor yansımam. Tutup gazete geriyorum araya küçüldüğümü sanarak. Altta kalır mısın hiç. Elin tarağa uzanıyor, bakışların ise saçlarına doğru kayıveriyor
Uzat dudaklarını dedi gökyüzünü
Uzat ki sana sivastan öpücükler gelsin
Damla damla
Aşk, nesnesi olmadan doğmaz hiçbir zaman, ama bir kez doğduktan sonra nesnesi kayıplara karışsa da var olmaya devam eder çoğu zaman...