Kır Çiçeği Toplayan Köylü Çocuğu
Köye gelen ziyaretçilerin fotoğrafını çektiği “kır çiçeği toplayan köylü çocuğu”ydu o. Bu iş için doğmuştu. ...
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Köye gelen ziyaretçilerin fotoğrafını çektiği “kır çiçeği toplayan köylü çocuğu”ydu o. Bu iş için doğmuştu. ...
Bir insanın ölmeden hemen önce hissedebileceklerine dair erçekten hoş bir öykü.bi okuyun derim ben...
Öğretmen anlattı, anlattı, anlattı ve üzüldü. Bakışları yerdeki kilit taşlarına takılıp kaldı. Dinleyenler de üzüldü. Ve hiç kimse tek bir soru bile sormadı. Onlar suskunluk içinde kendi düşüncelerinde gezinirken dut ağacına bir sürü serçe kondu. Ortalığı gürültüye boğdular. Dallar sallandı, birkaç sarı yaprak yere düştü. Çaycı Kadir elinde
...Kahramanlık geçitlerinin gelgitlerle kirlendiği bir gece kaçmaya çalıştım çatıların kemirgenliğinde pişmeye çalışan çatışmaların gerginliğinden lakin NAFİLE!...
Seyre dalıyorum tam önümdeki bahçenin geçmişe karışmış yüzyıllık nadide ağaçlarını... Kimi sararmış, kırılmış anılarla dolu dallarını rüzgara satmış, kimi dimdik, kimi de yaslanmış aslında olmayan duvara.
Noktalama işareti olsaydım mutlaka üç nokta olurdu adım. Hani, başı belli, sonu bilinmeze açılan.
Altmış beş yaşlarında, hayatının boşa geçmişliğinin verdiği bunalım ve ölüm korkusu ile acı çeken bir doktorun iç dünyasına açılan, okurken kendinizden birer parça görebileceğiniz, karamsar temalı biröykü...
(yazı ile ilgili yorumlarınızı yazarsanız sevinirim)
hani büyüklerimiz hep derdi ya nerde o eski bayramlar,evet nerde o bayramlar.gülerek eğlenerek karşıladımız o bayramlar.bayramlarımızı kimler caldı.annem nerde ya babam,bayramı büyük bir sabırsızlıkla beklerdik.annem bi gün öncesinde ellerimize kına yakardı sabah kalktığımızda ilk iş kimin kınasının en iyi cıktığına bakmak olurdu.daha sonra annemle ablam bayram kahvaltısı hazırlarlardı.patates
Kuşkuyu nasıl taşır bir insan? Taşımalı mı ayrıca? Kuşkunun boyutları, sıcaklığı nedir? Kuşku duyuyorum kendimden taşımalımıydım acaba koltukaltıma sıkıştırıp ama taşınmıyor ki bütün bir insanlığın utancı koltukaltında..
Sandıkların içine sandıklarını koymuş bir adam sıkıca kilitlemiş her bir sandığı. Kimse açmasın kimse görmesin kimse bilmesin diye. Sandıklar gün geçtikçe ağırlaşmış, ağırlaşmış ve bir gün başedemez olmuş bunlarla adam.
ilk kapı ,ejderhanın nefesi , susturamadığım sanrılar....
ceplerime çakıltaşı doldurmuşcasına ağır , yürüyorum... yorgun hızımla bir , acelesiz...
Delikanlı köyün kahvehanesine girdiğinde, kahvehanede oturanların gözleri ona çevrilmişti. Delikanlı meraklı bakışlara aldırmadan boş masalardan birine oturdu. Yaşlılardan biri,
Uç uç böceği gibi gerçekten dolaştınmı.
Bir kola kutusunu ayağınla uzaklara fırlattınmı?.
Hiç gerçekten dans ettin mi?.
Bir boşluğa düşüş anı gibi… Yanı başımdaki nesneler insanlar mı akıyor, ben mi düşüyorum? Ya içimdeki o duygu karmaşasına ne demeli? Bir suçluluk duygusu yapışmıştı yakama. Bir hırsla sıkıyordu boğazımı…
Sunay Akın