Ben / Benlik Kılavuzu - III -
ilk kapı ,ejderhanın nefesi , susturamadığım sanrılar....
ceplerime çakıltaşı doldurmuşcasına ağır , yürüyorum... yorgun hızımla bir , acelesiz...
"“Kitaplar, yazarların gizemli isteklerini gizlemek için kullandıkları bir çeşit kâğıt şaka gibidir.” – Umberto Eco"
"“Kitaplar, yazarların gizemli isteklerini gizlemek için kullandıkları bir çeşit kâğıt şaka gibidir.” – Umberto Eco"
ilk kapı ,ejderhanın nefesi , susturamadığım sanrılar....
ceplerime çakıltaşı doldurmuşcasına ağır , yürüyorum... yorgun hızımla bir , acelesiz...
Köşeyi döndü. Bu yolun hiç anlamı yoktu, öylesine geçilirdi meydana kadar. Evin sokağına geldiğinde bir kez daha düşündü bu ölme işini. Ölmeliydi belki de bu aralar. Eve gidecekti, evin önünde bir ambulans, mahalleli kadınlar kapıda, hepsini yarıp usulca geçecekti aralarından, “çekilin” diyecekti, “yol verin, ben kendisiyim” O sırada
Azıcık saçmalamaktan kimseye zarar gelmez. Bana da zarar vermez. Ne demiş Ludwig Wittgenstein, “Başardığın, başkalarına, senin için ifade ettiğinden daha fazla bir şey ifade edemez. Sana neye mal olmuşsa, onlar da o kadar ödeyecekler"
Radyoda haber saatiydi, mezat devam ediyordu dünyada, bugün coğrafyaydı konu, geçmişi satmaya devam ediyordu bugün ve yarının da umudu yoktu. Prezervatif kullanıyordu bugün, yarın hiç olmayacaktı. Üremeyi reddeden kadınlar geleceği öldürüyor, bunu da bencil bugünleri adına yapıyordu. Bütün dünya bunu kabullenmiş yarını olmayacak bir yaşamın dününü satıp bugünü
Hayatımın değiştiği gün, beş veya altı yaşıma denk gelir. Ben ve en yakın arkadaşım Himes, diğer çocuklarla beraber parkta oynuyorduk. Biz ikimiz diğerlerinin oynadığı bir çok oyunu saçma bulur, kendi kafamızdan bulduğumuz oyunları oynamayı tercih ede
Pencereye doğru yanaştı, kalın perdeyi çekti, içeri ışık girdi, umudu yaptırıyordu bunu ona, biliyordu. Tül perdeyi çekmedi, öyle öğretilmişti. Mahrem hayatlar tül perdelerini hiç açmazdı. Mahrem bir hayatı var mıydı, galiba yoktu ama kimse bundan söz etmek istemiyordu.
“Neden açmadı acaba? Kim vardı içerde? Sevim gerçekten yok m uydu? Yoksa … Sancı ve yoksa … Sancı ve uzaklaştı bu düşünceden.
imdi seyrine doyulmaz kentte/ sıcacık gece, çöller yakıyor soğuğuyla başka bir coğrafyanın eteğinde .
ben yanlızca üşüyorum ve tarif edemiyorum.
ellerimde sıkı sıkı bağlı, uçan balon gibi buhran.
kessem elimde kan (da)mı kalacak/ günün biri özgürleştiğim anda bitiverirse yaşam? / tükendiğim anın
Sadece birbirimizin gözlerine baktık. Ne müziğin sesi, ne figürlerin canlılığı, ne de rüzgâr kaçırabildi o anı. An’ı kıpırdatan bir tek yürek çarpıntısı oldu. Kalktım, kendi gözlerimden onun gözlerine yol aldım.
:-(’F 'in ve insanüstü kakım gücüne sahip erdemli bilge filayaklı sevgilisi, matemetiğin çıkılamaz varolmayan küresinden (nokta) paçayı yırtıp sonsuzluğun kuyruğuna takılmanın bedelini bir önceki maceralarından daha kolay ödemediler
3 gün önce
Yolun atla gelinebilecek kadar düz olan kısmı bitmişti. Orta yaşlı tıknaz adam atından inip yolluk dolu çantayı omzuna astı. İyi yürekli bir adamdı, atın köye geri dönmesi için kabasına bir şaplak vurmak dahi içini burktu bir parça. Yürümeye
Birinci keman, ikinci keman, viyola ve çellolar, flütler, obua, klavzen... Hepsi hazır. Şef bagetiyle nota sehpasına çift tıkladı. Son bir iki öksürük. Sessizlik...Şşşşşt.