O - 3

ihtiraslar içinde...

yazı resim

Kahvaltıyı topladıktan sonra hemen bulaşıklara girişti. Yarım saatte mutfağın dağınıklığını toparlamazsa hanımı ona çok kızabilirdi. Bir keresinde yirmi kişilik bir kahvaltı masasının bulaşıklarını yarım saatte bitiremediği için ne de kızmıştı ona hanımı. O anda da çok utanmıştı. On dokuz kişinin önünde azarlanmıştı. Herkes ona acıyarak ve kızarak bakıyordu. Bir hizmetçi nasıl da işini zamanında bitiremezdi? Hemen cezalandırılmalıydı. Böyle bir şey kesinlikle affedilemezdi ve sonunda bir haftalık harçlığının kesilmesine karar verildi. Ama bu onun hiç umurunda olmadı. Çünkü harçlığıyla hiçbir şey almıyor anca bir kenara koyuyordu. Bir haftalık harçlık eksik olsaydı bir şeycik olmazdı çünkü paranın gidecek bir yeri yoktu. Öylece duruyordu. Bir birikimdi ama biriktirilme nedeni yoktu. Her genç kız gibi çeyiz düzmüyordu, kendine kıyafet de almıyordu. Herhangi bir borcu da yoktu. Uzakta yardıma muhtaç bir akrabası da yoktu. Parayı öylesine alıyordu. Olmasa da olurdu onun için. Bu sebeple hırsızlık yapanları hiç anlayamıyordu. Para bir şekilde kazanılırdı. İnsan sağlığı olduktan sonra her işi rahatlıkla yapabilirdi. Bir başkasının emeğini çalmak nedendi? Akıl erdiremediği buydu işte. Başkasının hakkına girmek, kul hakkı yemek en çok korktuğu şeylerden biriydi. O da Allah şahittir hayatında bir kez bile kul hakkı yememişti
Bulaşıkları da bitirdi. Beş dakika soluklanmak için kendine izin verdi. Hazır hanımı seslenmemişken ve bulaşığı yirmi dakikada bitirmişken bu zamanı kendine ayırabilirdi. Her zaman yaptığı gibi eline bir bardak çay aldı ve düşünmeye başladı. Hep düşünürdü o hiç üşenmez hep düşünürdü. Çünkü genç yaşına rağmen hayatta aptallara yer olmadığını biliyordu. Allahın verdiği beyin eğer işletilmezse ona nankörlük yapıp kötü kötü şeyler düşünmesini sağlayabilirdi. Dinine çok bağlıydı. Bu anlamda ona muhafazakâr denilebilirdi. Başını biraz da bu yüzden örtmüştü. Hem kendi istiyordu hem de Allahın emriydi, karşı gelmesi olanaksızdı. Hem zaten her şeyi sevdiği gibi bir Müslüman olarak görevlerini yerine getirmeyi de çok seviyordu. Sabah namazını kılar, diğer namazları işlerden fırsat bulamadığı için gece yatmadan kaza olarak kılardı. Bu yüzden üzülüyordu ama Merhametlilerin En Merhametlisinin onu affedeceğine inancı tamdı.
Birden hüzünleniverdi. Aklına o en sevdiklerinden birini yitirişi geldi. On yedisinde daha önce hiç yaşamadığı bir şeyi yaşamaya başladı. Aşkı tanıdı. Kalbi ilk kez aşkın tetiklemesiyle pır pır atmaya başladı. Yanaklarına başka bir pembelik geldi. Hareketlerine bir sakarlık, gülüşüne ayrı bir canlılık geldi. Hiç olmadığı kadar sevinçliydi. Dünyanın sekizinci harikasını keşfetmiş gibiydi. Mutluluk gözlerinden fışkırıyordu. Onda bir değişiklik olduğunu herkes anlamıştı ama ne olduğunu tam olarak kestiremiyorlardı. O kendi dünyasında mutlu mutlu yaşarken etrafında ona karşı hazırlanan kötülük çemberine yavaş yavaş, hiç fark ettirilmeden sürüklenmekteydi.
O zamanlar evlere daha su hattı çekilmemişti. Köylerde hep konuşulan çeşme başı muhabbetleri revaçtaydı. O da her gün su taşırdı. Hanımı, annesi, kendisi, kısacası yaşadıkları evdeki herkesaşırı titiz olduğu için sürekli su taşımak gerekiyordu. Her şeyi sevdiği gibi işini de seviyordu ama bu iş genç vücuduna ağır geliyordu. Akşam yemeğini yediklerinde gözleri kapanıyor ve yemeğini adam akıllı bitirmeden uyuyakalıyordu. Annesi ona çok acıyordu ama ne yapabilirdi ki? Kendisine çok yoruluyordu o zamanlar. Her işe koşuyordu olağanüstü bir hızla. Hem kızına müdahale edecek fırsatı bulsaydı bu zamanı kocasına müdahale etmeyle geçirirdi. Zira kocası işleri savsaklıyor, sürekli hanımdan ve beyden azar işitiyor ama umursamıyordu. Bunun sebebini bir türlü anlayamıyordu. Ama anlayamadığı daha derin şeyler vardı.
O sıralar babası Ahmet Bey bir işler karıştırıyordu. Bu kesindi ama kimse tam olarak ne olduğunun farkına varamamıştı. Çünkü Ahmet Bey işlerini çok düzenli, tertipli ve çok gizli yapıyordu. Ne yaptığını bir o bir görüştüğü kişi bir de Allah biliyordu. Herkes Ahmet Beyin bu halinden nefret ediyordu fakat ortada kesin bir şey bulamadıkları için onu herhangi bir şeyle suçlayamıyorlardı. Kadın sürekli ev işleriyle meşguldü. Şimdi bir de başına iş çıkarmışlardı. Kazandıkları para yetmiyormuş gibi bir de her gün peynir mayalaması gerekiyordu. Neyse ki hanım ve bey biraz insaflı davranıp yanına bir kız almışlardı bu işin daha hızlı yürümesi için. Aldıkları dul bir kadındı ama daha yirmi beşindeydi. Zaten fazla da kalmayacaktı ama yine de kimse onu sevmemişti. Herkese itici gelen bir yüzü, hantal bir vücudu, hin bir bakışı vardı. Ancak gelgelelim itici yüz Ahmet Beyin gözünde dünyanın en güzel yüzü, o hantal vücut onun geceleri arzuladığı ipeksi vücut ve o hin bakışlar onun kalbini fetheden bakışlar olmuştu. Başlarda bunu fark etmemişti. Sıradan biri gibi görüyordu onu. İlk birkaç gün yüzüne bile bakmamıştı doğru dürüst. Hatta karısını işten çıkarıp bu kızı alırlar diye üzülmüştü bile ama sonra fikri değişti. Bir gün onu çamaşır yıkarken gördü. Kadın kendinden başka kimsenin olmadığını sanıp o kadar rahat davranıyordu ki Ahmet Beyin aklını başından almıştı. Ayağından dizlerine kadar görünen bacakları, üstündeki kısa beyaz bluzun ıslanıp göğüslerini ortaya çıkarmasıyla belli olan göğüs uçları ve daha sonra yani işini bitirdikten sonra Ahmet Beyin gözlerinin önünde soyunup banyo yapması Ahmet Beyde akıl bırakmamıştı. Kadın ilk tası kafasına döktüğü anda oradan hemen oradan uzaklaşıverdi.
Olayı aklından çıkarmak için o gün akşama kadar iş peşinde koşturmuş ve çok yorulmuştu. Şimdi hep beraber ailesiyle yemek yiyordu ve unuttuğunu sanıp çok mutlu olmuştu. Ama karısı birden Zeynepten söz açtı ve onun acılı hikâyesini anlattı. Zeynepin eskiden evli olduğunu, kocasınınsa bir kan davasına kurban gittiğini uzun uzun anlattı. Ahmet Bey can kulağıyla dinlediğini belli etmemek için hapır hupur yemeğini yiyordu. Arada:
-Haa dul yani
-Hııı öyleymiş. Hiç belli olmuyo değel mi?
-Hıı öyle, dedi. Yani sadece dul kelimesini duymayı bekliyordu. Bugün gördüğü o eşsiz vücudun bir sahibi yoktu yani. Üstelik de duldu yani bir gecelik bir şey kimsenin umurunda olmazdı. Hem onun da böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Karısı tüm gün iş peşinde koşmaktan zayıf düşüyor onun isteklerini karşılamıyordu. O çok sevdiği daha on beşindeyken vurulduğu karısını yormak istemediği için üstüne gitmiyordu. Bu boşlukta ona bu fırsatı veriyordu yani
Ertesi gün ortalıkta iş peşinde koşturan Zeynepi doyasıya seyretti. Canla başla çalışışını tebrik etti içten içe. Tabi işlerle uğraşırken azıcık açılan eteğinin altına, bluzunun düğmesinden az da olsa görünen memelerine derin derin bakıp iç geçirmeyi de ihmal etmedi. Ona sürekli iyi davranıyor ve ona sürekli civelek bakışlar atıyordu. Karısı Hafize Hanım bunların farkına varamıyordu elbette. Hayatını çalan işler onun bu ahlaksızlığı görmesine engel oluyordu. Ahmet Bey birkaç gün böyle davrandı. Bu günler içerisinde çok azar işitti ama umurunda olmadı. Onun tek umurunda olan Zeynepti.
Zeynep olan bitenin farkındaydı. Bir senedir erkeksizdi. Hem zaten kocasını sevmemişti ki. Zoraki evlendirmişlerdi onu. Öldürüldüğünde ağlamak için kendini çok zorladı. Baktı olmuyor insanlardan laf işitmemek için mutfağa gitmiş ve bir soğanı ortasından çekip kokusunu isteyerek derin derin içine çekti ve böylece ağlayabildi. Sevmediği kocasının ardından yas tutmadı. Ailesinin köyüne döndü ama orada da rahat edemedi ve bir konağa çalışmaya gitti ama hanımı bir süre sonra onun işini beğenmedi ve kovuldu. O da zar zor bu işi buldu ve buraya geldi. Ahmet Bey başta dikkatini çekmemişti ama çamaşır yıkadığı gün onu izlediğini fark edince içine bir ateş düşmüştü. İşini tam olarak bitirmeden ve adam da oradan uzaklaşmadan soyunmaya başladı ve banyo yapmaya başladı. Gittiğini anlayınca üzüldü ve işine devam etti. Birden çok heyecanlanmış ama adamın gidişiyle içinde yanmaya başlayan ateş bir kora dönüşmüştü. Çamaşır işini bitirip güzelce banyo yaptıktan sonra Hafize Hanımın yanına gitti ve ona yakın davranmaya başladı. Onun da yakın olduğunu hissedince evliliğini, kocasının öldürülüşünü kasıtlı olarak anlattı. Çünkü buraya gelirken Beye insanlara dul olduğunu söylememesini rica etmişti. Geldiği evde bu yüzden başına iş açılmıştı. Ama şimdi dul olduğunu bildirmek istiyordu. Hafize Hanım bilmeliydi ki Ahmet Bey de bilsin. Ahmet Bey bilsin ki o bir içine kor düşüren ilişki gerçekleşsin.
Sonraki günlerde Ahmet Beyin ona olan alakasının arttığını fark etti ve hemen karşılık verdi. Bir sabah Hafize Ablasının süt sağma nöbetini gönüllü olarak üstüne aldı ve hatta ahırı temizleyeceğini söyledi. Hafize Hanım tabi ki önceki gece bunu beyine söyledi ve Zeynepin çok iyi bir kız olduğunu, onun çok yorulduğunu anladığı için bu işi üstlendiğini düşündü. Ama gerçek tabi ki bu değildi.

Başa Dön