"“Yazmak, insanın kendi kafasındaki düğümü çözmeye çalışırken çevresindekilerin saçlarını yolmasıdır.” – Franz Kafka"

Öykü > Kent

üzgün

O Tepelerde

Tepede bulduğu düzlüğe çömelmiş, kıvrılmış bacaklarım yay gibi gerilse de zıplasam boşluğa doğru, gözlerimin önünde, karanlıkta ağlayan küçük çocuğa doğru... O ki hayatta herşeyi ama herşeyi yapabilirdi. O tepede otların üstüne sırtüstü uzanıp ihtişamlı bir geleceğin düşlerini görebilir, yaşadığı o dehşetli güzel günlerin tadına varabilirdi. Bense muhtemelen ömrümün

olumsuz

Narkoz

Hepi topu yarım sayfa ilan alabilmek için onca göstermelik ropörtaj, saçma sapan sorular, satış müdürlerinden randevular Yüzüm sıcak olsun diye boyuna flaş patlatıyordum. Niye? Kime? O da belli değil. efendim bir de aracın içinde bir poz alalım, güneşi arkaya almayı öğrenmiştim nasıl olsa. Onca fotoğraf dört yaprak gazetenin

karışık

Çocuklar, Sınava Kaç Gün Kaldı?

Bayram, kendisi için bambaşka bir dünyanın kapılarını açacak olan müjdeden habersiz, son zille birlikte defterini, kitabını çantasına doldurdu. Neredeyse bir komandonun dağlarda gezerken sırtında taşıdığı kadar ağır olan çantasını omzuna atarak sallana sallana dolmuş durağına doğru yürüdü. Durakta kendilerini alacak servisi bekleyen diğer öğrencilerin aralarındaki konuşmaları duyduğu her

karamsar

Yıkım

Genç bir, adam kalabalığı yararak yaşlı kadının yanına geldiği anda yere çöktü. Hüngür hüngür ağlıyor bir yandan da

olumlu

Sıhhiye ve Yaşamın Güzelliği

Ankara’nın Sıhhiye semtindeyim.Burası Ulus ile Kızılay’ı birbirinden ayıran bir sınırdır.Ankaralılar bilirler,her kimlikten insanın bir geçiş noktasıdır burası.Yanı başında Adalet Sarayı vardır,karşısında Dil-Tarih.Sıhhiye diye boşuna dememişler,sağlık semtidir ayrıca burası;İbn-i Sina,Numune,İhtisas,Hacettepe Hastahaneleri ile Sağlık Bakanlığı hep buradadır.Biraz yukarısında Abdi İpekçi parkı vardır.Nümayişlerin mekanıdır burası.Kızılay’da, Tandoğan’ da yapılamayan gösteriler,Abdi İpekçi parkında

karışık

Bırakma Umudu

Görmek istediğini görürsün hayatta ve o senin gerçeğin olur. Renkleri gör, iyiyi gör, güzeli gör, aşkı gör, sevgiyi gör. Umut fakirin ekmeği değil, yiğidin zengin menüsüdür. Çiçekleri, gökyüzünü ve aşkı unutma. Gerekiyorsa vefasız sevgilini, adresleri, bir şehri bırak; ama umudu bırakma…

nostaljik

Geleceğini Biliyorum

Şu yol denilen kaderin benimle bir oyunu belki de, umutsuzluğun doğurduğu yüreklilik.Sanki ağlayan çocuk,sanki gülen bir göz…Şu bir vakitsiz süre bir saat vuruşu ile bir sonraki saat vuruşu arasındaki süreden de kısa aslında.Rüzgar renkler ,ufuk bir başka kantin tarafından bakınca…Sisli görünüyor Ankara…Ne de kirli şehir.Yakışıyor ismine “An-“Kara” yani

olumlu

Kandilli, Deniz ve Balıkçı...

Ufku kapatmış dar sokaklar, gözlerin takip etmekte zorlandığı caddeler, kornalar ve ağız bozmadan ilerleyemediğiniz yollara sırt dönüp hür havayı ciğerlere ilk solukta çekebildiğiniz bir yerdir orası. Rumeli Hisarı ile Anadolu yakasındaki kardeşini biri birine bağlayan İkinci Köprünün altından geçip Marmara’ya koşan akıntı; her saniye renklenen ve insana nasıl

üzgün

Kantin Güncesinin Son Harfleri

Okul koridorunun başındaki atık kağıt sepetini metecessin gözlerle karıştıran müstahdem bir dergi buldu."Türkü” yazıyordu üzerinde derginin.Temiz fakat sayfaları kopmuş geriye sadece başlığı “Kantin Güncesinin Son Harfleri” olan bir yazı kalmıştı.Müstahdem başka tarafları karıştırmayı bırakarak,ilgili gözlerle yazıyı okumaya başladı.

Başa Dön