Öykü > Kent
Kandilli, Deniz ve Balıkçı...
Ufku kapatmış dar sokaklar, gözlerin takip etmekte zorlandığı caddeler, kornalar ve ağız bozmadan ilerleyemediğiniz yollara sırt dönüp hür havayı ciğerlere ilk solukta çekebildiğiniz bir yerdir orası. Rumeli Hisarı ile Anadolu yakasındaki kardeşini biri birine bağlayan İkinci Köprünün altından geçip Marmara’ya koşan akıntı; her saniye renklenen ve insana nasıl
Mektepli
"Senin bir öykün var mı?" diye sordum.. Halbuki dünyaya gelen ve sadece üç gün yaşayan bir bebeğin bile aslında bir öyküsü olduğunu çoktan öğrenmiştim..
"Herkesin kitabı yazılmamış bir hayat hikayesi vardır, kimi ödül alır kimi sahaflarda yok olur gider
Bu Yazının Başlığı Sır
Tarihini hatırlamıyorum. Bir kaç güz öncesine ait ama belli mevsiminden....
Hata
Bir sabah Ekrem kalktı karısı yanında yatıyordu “herhalde erken uyandım” dedi yine gözlerini kapadı
Müjdat Abi ve Bizim Mahalle
‘80’ler...
Bu satırları neden yazdığımı sormuştum kendi kendime. Belki de işim olmadığı günlerde, kasa başında can sıkıntısından yazmışımdır. Haydi çocuklar gayret, savsaklamak yok, satın birşeyler! Bu hafta ciromuz düşük kaldı, merkezden hesap soracaklar gene...
Yıkım
Genç bir, adam kalabalığı yararak yaşlı kadının yanına geldiği anda yere çöktü. Hüngür hüngür ağlıyor bir yandan da
Şehir, Dağ ve Çocuk…
Kaldırım boyunca uzanan demir parmaklıklara dayanan insanlar parmaklıkların
sallanışına ayak uydurmuş; titreşiyorlardı.
Ben Bi Düş Alayım
Genç kız yavaşça ayağa kalktı. Yürümeye başlarken “Ben bi düş alayım. Belki biraz kendime gelirim” dedi. Odadan çıktı.
Düşün altında çıplaktı. Gözlerini kapadı. Zaman yavaş yavaş geriye sarmaya başladı.
Bu Şehir O Eski İstanbulmudur?
Elini sokup yeleğinin cebinden bir avuç çakıl taşı çıkardı “sana bunları vereceğim , ama … eğer İstanbul beni sorarsa onu görmedim dersin”
Taşları avucuma bıraktı, çantasını sırtlanıp ,ışıldağını söndürdü …
Bana Sorma
Upuzun bir dolmuş sırası. Sırada bekleyen onlarca hatta yüzlerce insan. Sıranın baş tarafındakilerin yüzünde bekleyişin neredeyse sona erecek olmasından dolayı yerleşmiş hafif tebessüm ve uzun süredir bekliyor olmanın verdiği çökkünlük, yorgunluk. Sıranın sonundakilerin yüzündeyse umutsuz bekleyişin izleri.
Yazar ve Bir Bardak Soğumuş Çay
Tepside iki tane bardak var: Demek kadın da çay içecek... Doldurup içiyorlar, içiyorlar. Birbirlerine gülümsüyorlar. Tek kelime etmiyorlar... Kadın hâlâ kocasının kucağında oturuyor. Kadın hâlâ limon kokuyor.
Tansiyoncu
Bir gün farkına vardı: İnsan en çok ihtiyaç duyduğu sürprizin ne olduğunu en iyi kendisi bilirdi. İşte o günden sonra karar verdi kendi hediyesini yapıp bir köşeye saklamaya ve sonra onu bulmaya.
Sen Ben ve Sensizlik
El salladı otobüsün ardından. Gözleriyle “uğurlar ola” dedi. Yüreğiyle sadakat yeminleri etti. Otobüs kaybolunca dağların arasından, bir boş yola bir de şehre baktı. Öylece dimdik durdu bir süre. O olmadan atılacak ilk adımdaydı sıra.
Kelimeler
Sonra birde baktım ki büyümüşüm. Oysa kimse büyümeyi isteyip istemediğimi sormamıştı bana. Ben elimde nerden bulduğumu hatırlamadığım tahta bir sopayla yol kenarından başlarını uzatan meraklı otların kafalarını koparıyordum, aslında düşman askerleriyle savaşıyordum, bir ülkenin kaderi benim ellerimdeydi çünkü. Ve kılıcım elimdeydi ve hilim hilim olmuş elbisemin deliklerinden giren
Kümeler
Son Eklenenler
-
01
-
02
-
03
-
04
-
05
-
06
-
07
-
08
-
09
-
10
-
11
-
12
-
13
-
14
-
15
-
16
-
17
-
18
-
19
-
20