İkizler
O da, gördüğüne şaşırdı. Şapkasını havaya attı.
Taylar, anasının memesine uzandılar.
Dışarı çıktık. Babamla burun buruna geldik. Dayanamadım, konuştum.
\- "Müjde baba!" dedim, "İkiz tayımız var:"
O;
O da, gördüğüne şaşırdı. Şapkasını havaya attı.
Taylar, anasının memesine uzandılar.
Dışarı çıktık. Babamla burun buruna geldik. Dayanamadım, konuştum.
\- "Müjde baba!" dedim, "İkiz tayımız var:"
O;
...
müptelası olduğu ses ise o sırada gülerek ağlamanın çok güzel olduğunu fısıldıyordu Melisa'nın kulağına...
seviyorum yaşamayı, seni çok tanımıyorum ama
sende seviyorsun yaşamayı ben senin gözlerinde bunu görüyorum ve
Gülümsedi sanıyorum bir an; karşılık vermek istiyorum sevincine, ben de gülümsüyorum. Sonra asılıyor yüzüm; hüzün!
Resepsiyona uzanan renksiz ve bakımsız yer yer duvarları nemden dökülen
koridorun sonunda duran masaya vardım
Boşluksuz yan yana sıralanmış ranzalarımızda üretme çiftliğindeki kafeslerine sıkıştırılmış körpe piliçler gibiyiz. Tepemizdeki ampul gece gündüz yanıyor. Bize özel hazırlanmış yemlerle besleniyoruz. Kireç taşı ihtiyacımızı bile düşünüyorlar. Gerçi mercimeğin içinde vermeseler daha iyi olur; ama olsun. Düşünmeleri yeter. Bizim için: “Kesmeyip de, besleyelim mi?”, deseler yeri.
Ressam, beni fark etmiyor bile. Çizimlerine devam ediyor, kimsesizce!.. Sadece gökyüzündekiler değil, suyun üstünde sallanan martılar da tuvalin üzerine yansıma çabasında!..
Yaşamımızın boğulma noktalarında nefes almaya ve renk aramaya yöneldiğimiz anlar vardır.
İki yaşlı öküzün çektiği, bitip tükenmişliğini çıkardığı inilti dolu sesle duyuran kağnı durunca bütün araziyi ölümcül bir sessizlik kapladı.
Ağaçları düşünmüyorum.. Bir milim kıpırdanmak istemiyorum..
Bebeğim.. Bu kez terketme beni olur mu nazlı çiçeğim.. Umudumsun sen benim..Yıllardır özleminden içim titredi..Bu kez benden uzak diyarlarda başka yataklarda başka kucaklarda sarmalanıp kıskanc
Böyle zamanlar da her ne hikmetse yerlerde bezene yapraklar ilgimi çekerler. Oysaki bir zamanlar onlar ağacın, dalın vazgeçilmez zenginlikleriydi.
Gürani’nin hiddeti, gözkapaklarının etrafındaki kırmızılıktan fark edilir olmuştu. Sinirinden oflayıp pufluyor, kah geziniyor, kah oturuyor, yerinde duramıyordu.