Algı Dairesi (Bölüm 4)
Algılarımız otoriteye tehlikeli gelipte bir algı dairesi kurup algı mükellefi olacağımız fantastik öykümün 4. bölümü
"İnsan, yaşamının ilk yarısında geleceği mahvetmeye çalışır, ikinci yarısında ise geçmişi." - Oscar Wilde"
"İnsan, yaşamının ilk yarısında geleceği mahvetmeye çalışır, ikinci yarısında ise geçmişi." - Oscar Wilde"
Algılarımız otoriteye tehlikeli gelipte bir algı dairesi kurup algı mükellefi olacağımız fantastik öykümün 4. bölümü
Çanakkale Zaferi, aklı erenler için yere göğe sığdırılamayacak değerde bir zafer. Çanakkaleyi emsalsiz bir kahramanlık destanı görmenin yanı sıra, bu kahramanlık sırasında çekilen sıkıntıları da bilmek gerekiyor. Bir kez daha yad ettiğim kahraman bir topçu askerinin Çanakkale Savaşları-deniz ve kara- sırasında yaşadıklarından bir aktarım bu yazı.
yaşamın içindeki en gergin anlardan biri kız isteme, kahramanımız biraz açık sözlü...
Peyami Safa
Verçenik dağlarında siyah atmaca kanatlarını açarak havada yakaladığı başka bir atmacanın gözlerini çıkarıp ağzına aldı. İliryada her şey toz dumandı. Lipoendra çaresizce odanın içinde elleri bağlı olarak dönüp duruyordu. Aniden odanın camı kırıldı ve siyah atmaca yüzündeki deriyi sıyırıp Terzinin yüzüne nakşederek ağzındaki iki kılıçla ellerindeki ipi kesti.
"Olamazsın tabi. Baksana senin bir parkan bile yok..."
“Üç santimlik kanamalı bir ur görüyorum, hemen aldırmanız gerekiyor, poliklinikte Dr. Süleyman Bey var, şansınıza bu konuda da oldukça deneyimli bir arkadaşımızdır, size raporu verdiğimde hemen ona gidin…”
Bir amcam olduğunu duyduğumda çok da küçük sayılmazdım.
Onu takip eden gözlerin farkındaydı. Yeter ki semtin ana çarşısında alışverişe çıkmasın. Çarşı içinde yürüdüğünde, gözler de harekete geçerdi. Kahve önünde toplanan serseriler, işsizler, taksi şoförleri, emekliler, bakkal, kasap, manav hatta yoldan geçen bir yabancı dahi onu gördüğünde arkasını döner, bir kez daha bakardı.
Sonra içinde yıllardır taşıdığı, daha önce yitirdiği birinin eksikliğini duyumsadı.
Herşey akıyordu,değişiyordu hayat çoğu insanı savuruyordu bu kasabadan,etkilenenler,tutunamayanlar uzun yıllar sonra baktıkları resimlerde ilk bıraktıkları gibi karşılarına resimlerde donmuş olarak çıkıyordu.Çocukken oyun oynadıkları geniş alanlar,sarı güneşin yakıcılığı yeşil alanlardaki su sesleri ...sahip oldukları ve olmadıklarıyla terkettikleri sokaklar...
Hürriyet ne de yakışıyordu benim kıza,bu hürriyeti beyaz bir gelinlikle süslemek bana nasip olamayacaktı bunu adım gibi biliyorum,ama o lanet olası umut var ya o umut,peşimi bırakmıyordu.
-Hu herif ! Bir bak hele bana. Ben, Huri kadına gidiyom. Azcık halleşip gelirim. Merak etme beni. Gelince de, tarhana çorbanı kaynatırım.
-Gene nereye gidiyon be kadın. Heç evde durduğun yok ki zati. İşin gücün elek satmak.
-Aman be, sen de benim gezmemi görüyon.
Füruzan