"“Yazar olmak istiyorsan, ilk kural: Yatakta kal. İkinci kural: Eğer yataktan çıkarsan, geri dön.” – Dorothy Parker"

Öykü

Kız Kulesi"nden St. Morritz"e Bir Akşam Yemeği

Yatak odasının açık unutulan kapı eşiğine ulaştığında Agâh Bey’in bakışları gayri ihtiyari komedin üzerinde durmakta olan valize kaydı. Evet, eşi yine her zamanki gibi çıkacağı yolculuk öncesinde hiç üşenmeden titizlikle hazırlayıp şimdi bulunduğu o yere bırakmıştı onu. Fakat nedense bu kez valiz olduğundan daha bir şişkince görünüyordu gözüne.

Assassin's Tango

İçime kök salmış bir ağacın büyüdüğünü hissetmek gibi bana olanlar... Derinimden dayanılmaz bir sızı dalga dalga dışıma çıkmaya çalışıyor. Yutkunamadığım nefesimin toprak kokusunda boğulacağımı düşünüyorum. Kilitliyorum kapımı ve anahtarı gömüyorum sessizliğime. Bekliyorum. Olacakları bekliyorum... Bir adım ötemde ışık. Gözlerim kamaşıyor, kör oluyorum. Sadece bekleyişi hissederek yaşıyorum, yaşıyorum... İçimde

yazı resim

Vur Amcaoğlu

Vurma yahu. Sövme çocukların yanında. Ah ben seni Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun ilk mercimek heykeli yapardım ya, dua et konuğumsun.

KİTAP İZLERİ

Olduğu Kadar Güzeldik

Mahir Ünsal Eriş

Kusurlu Güzelliğin Dokunaklı Şarkısı Mahir Ünsal Eriş, "Olduğu Kadar Güzeldik" adlı öykü kitabıyla, sıradan insanların hayatlarındaki çatlaklardan sızan o hem buruk hem de aydınlık ışığı
İncelemeyi Oku

Yatağımız Cennetimizdi

Sen yatağın en dip köşesine büzülmüş öylece yatıyorken ve benim varlığım seni bu derece ilgilendirmezken, ruhumun anaforları sol yanımı burkuyordu.

İkibinonbir

ikibinonbir değil önemli olan, asıl ileriyi görmek için son on yıla bakmak lazım bir zahmet dönüp te..

Ruhumdan Uzak

Sana gelişim, aşkın yüreğimde şahlanışı gibi... Kapıyı çalıyorum. Giriniz, diyorsun. Usulca adım atıyorum. İşte, masanın başındasın. / Gülümsüyorsun; gülümsüyorum. Havadan sudan konuşuyoruz. Sen, “Kahve içer misin?” diye soruyorsun. “Olur” diyorum. Bir telefon ve birkaç dakika içinde gelen iki orta kahve. / Bana kahvemi uzatırken ellerimiz çarpışıyor. Bir anda

Narin Menekşe

Bu mor menekşecik bilemezdi neden burada olduğunu, bu gözlerin kendisinde neler gördüğünü. Neden kendisine baktıkça gülümsendiğini� Onun gördüğü bir çift umutlu ve bulutlu gözdü sadece. Derinlerinde saklı ışığı ile bakan, umut güneşi gibi parlayan bir çift göz�

Çürüme

Altı yaşındaydım, resmi gördüğümde.Gazetenin baş sayfasında, ipte asılıydı.Deniz Gezmiş ve arkadaşları.

Ay Işığında Bir Temmuz Gecesi

Önündeki çakıl dikenleri arasından küçük kıpırtı hissetmesiyle kendini toparladı! Zıplayarak kendisinden yana yaklaşmakta olan bir canlının varlığı belli olmuştu İç cebindeki küçük el fenerini yakarak durumu tam anlamak istiyordu. Üs tüste iki kurbağaydı bu! Alttaki kancık olmalı, diye düşündü… Dişi olanı iriceydi, erkeğini rahatlıkla taşıyabiliyordu… Vay anasını, dedi!

Hücre 2

Cezaevi, nakil (ring) aracında uyku sersemliği içinde düşünüyorum. Nakil aracı pek de rahat değil. Yıllardır taşıdığı binlerce askerin, binlerce mahkumun pisliği, kokusu, nefes almayı zorlaştırıyor. Su içtiğimiz pet şişelerin tamamı sidikle dolmuş. Pantolonumuz, ellerimiz sidik kokuyor.

Bağdat Hurması

Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?"

KİTAP İZLERİ

Tutunamayanlar

Oğuz Atay

Tutunamayanların Edebi Ayaklanışı Oğuz Atay'ın anıtsal eseri "Tutunamayanlar", 1972'de yayımlandığında Türk romanında bir deprem etkisi yaratmıştı. Yarım asır sonra bile, bu sarsıntının artçıları edebiyat dünyasında
İncelemeyi Oku
Başa Dön