"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Öykü

Hücre 2

Cezaevi, nakil (ring) aracında uyku sersemliği içinde düşünüyorum. Nakil aracı pek de rahat değil. Yıllardır taşıdığı binlerce askerin, binlerce mahkumun pisliği, kokusu, nefes almayı zorlaştırıyor. Su içtiğimiz pet şişelerin tamamı sidikle dolmuş. Pantolonumuz, ellerimiz sidik kokuyor.

Ay Işığında Bir Temmuz Gecesi

Önündeki çakıl dikenleri arasından küçük kıpırtı hissetmesiyle kendini toparladı! Zıplayarak kendisinden yana yaklaşmakta olan bir canlının varlığı belli olmuştu İç cebindeki küçük el fenerini yakarak durumu tam anlamak istiyordu. Üs tüste iki kurbağaydı bu! Alttaki kancık olmalı, diye düşündü… Dişi olanı iriceydi, erkeğini rahatlıkla taşıyabiliyordu… Vay anasını, dedi!

Ruh Eşim

Sıradan bir gündü. Sabah zoraki açtı gözlerini. Birkaç saatlik bir uykudan sonra kendine gelmesi zor olacaktı.

Bağdat Hurması

Biraz sonra gözüm şoförün ön kısmında bulunan dikiz aynasının üzerine asılmış bir kâğıda takılıyor. Kağıdın üzerinde eski yazılarla "Bağdat Hurması" yazıyordu. Tabii Osmanlıca okumayı bildiğim için bu yazıyı da kolayca okuyorum. Sanıyorum Arap ülkelerinden birinden alınarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Şoföre "Hurma mı satıyorsun?"

Başa Dön