İkinci Kanal
Sustu, düşüncelere daldı. Alışılmış hallerinden değildi ama, uzun süre hiç konuşmadı. Belki ilk kez düşünüyordu, bi denli derin.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Sustu, düşüncelere daldı. Alışılmış hallerinden değildi ama, uzun süre hiç konuşmadı. Belki ilk kez düşünüyordu, bi denli derin.
Bir ara, “Acaba Ahmet’te beni, benim onu düşündüğüm gibi düşledi mi?“ diye geçirdi aklından.
Soft, durmadan ayağımdan sarkan bandaja saldırıyor, sanki açmaya çalışıyordu. Yatağımda doğruldum. Ayağa kalktım. Sevşan'a beni bu şekilde sarmalamasını kimin söylediğini sordum. Beyaz gazlı bezle tüm vücudum özenle sarılmıştı. İçim şiddetle kaşınıyordu ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Ağır adımlarla zorlukla tuvalete doğru yürümeye başladım. Arada sırada durumumu daha vahim gösterebilmek
İlk mandalina kokusuyla yıllar öncesinde buluyorum kendimi... Her mandalina kokusu, hazan mevsimine götürmeden önce, küçücük bir evde sessiz bir yasa götürür beni...
Ne dersiniz şimdi bu adama? Dedesi Hakkı’dır, muharrem ayında doğmuştur, olmuştur Muharrem Hakkı. Şimdi bunun için kavga mı edeceğiz?
burada anlatacagim anektodlar anamin sahsinda tüm annelere ithaf olunur. okunan her inci tanesinin okuyucunun yüzünde tatli bir sevinc belirtisi birakmasi inanciyla...
"Sayın başkanım, sayın başkanım, sizin de izah ettiğiniz gibi ben de bu akşamdan itibaren seçim çalışmalarına başlamazsam namerdim.Ev ev dolaşacağım..Yoksulları, yolsuzları haykıracağım. Allahın izniyle partimizin oylarını en yükseğe, hatta göklere çıkarmazsam, bana da Muzaffer demesinler. Ben otuz senedir ne seçimler gördüm, ne seçimler."
Bir insanın özellikle de bir kahramanın büyük bir tarihsel kişiliğin rearkarnasyon ile tekrar hayata dönmesi muhteşem bişey olabilirdi..
Ruh eşim benim tavırlarıma dayanamayıp gittiğinde Sercanı tekrar buldum. Aslında ona ulaşmamın tek yolu Sercanı bulmaktan geçiyordu. Sercan bu sefer konuşmaya gönüllü gelmişti. İnsanların kavrayamadıkları çok şey olduğunu söylüyordu. Bu günkü düşünce sistemleriyle bunu kavramaları güç diyordu.
"Lan oğlum Kemal, köyde de sürün vardı düdük çalıyordun,Bak İstanbula geldin hala aynı düdüğü çalıyorsun. Bir taraf koyun, bir taraf insan. Farkeden ne ki?" dedim. Sonra bir güldüm, bir güldüm sormayın. Ertesi gün daha kuvvetle vazifeye sarıldım. Ve Allahın izniyle bugünlere kadar gelebildim. Ama vallahi çok zor günlerde
Bir umut Uzun bir an Keşke birkaç saat öncesinde olsaydım diyorum bir an
Aşka nedense bazen burun kıvırıyoruz.Sevildiğimiz an bunun farkında olmuyoruz.Aşkı daha farklı"benliklerde" arıyor ve özlüyoruz.Bu öykü Etna'nın eteklerinde gerçekten yaşanmış olduğunu söylerler. Yıllar önce posta gazetesi İtalyan asıllı bir köşe yazarından okumuştum bu öyküyü. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarmak istedim.Keyifli okumalar...