• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
261
|
|
|
|
yol uzun zahiride kısalmaz sen varken
saat gece yarısı semam kalkma sen daha çok erken |
|
262
|
|
|
|
İkisi de ne diyeceklerini, söze nasıl başlayacaklarını bilemiyorlardı. Neden sonra Münevver söze ilk başladı. Bir şeyler konuştular, ancak ne konuştuklarını daha sonra ikisi de unutacaklardı. Bu heyecan dolu konuşma en fazla on dakika sürmüştü. Eve gitmek için arkasını dönen Münevver’e şaşkın şaşkın bakakalmıştı Hayrettin. Eve yaklaştığında Münevver, arkasına dönüp baktı ve Hayrettin’in yüzündeki şaşkınlığa gülmeden edemedi. Bu gülüş alay değil; sevgi doluydu. |
|
263
|
|
|
|
Sıcak bir Eylül akarken gözlerinden, gün sevdadır, gün vedadır... Tek suçludur Eylül, o çağırmıştır sevda sancılarını ve bitmeyecektir. Aralık kapıları kapanırken günlerin yüzüne, yeni merhabalar kucaklanır acımadan... Bunu sezer yürek ve kırılır aynalardaki gülümseyişe. Yalnız dillerde kraliçedir ceylan bakışlı sultan... Bir kez daha anlar ki aşk yoktur. Bir suret asılıdır yürekte, acıtan. Her nefeste yaşananın aslı yoktur. |
|
264
|
|
|
|
Parçalanmış Hayaller Toplamı 1 " Mektuplar"
|
|
265
|
|
|
|
Fehmi, telefondan gelen sesle birlikte kendinden geçti. Her şeyi unutmuş, telefondan gelen ses ve iniltiler, kendinden geçmesine yetmişti. Selda sürekli neler yaptığını en ince ayrıntısına kadar anlatıyor, Fehmi sessizce dinliyor, zaman zaman kendisi de b |
|
266
|
|
|
|
Bu sabah gitmeliydin yüreğimden,bu sabah yanaşmalıydı kamyonlar yüreğimin önüne ve hatıralarla dolu eşyalar araçlara yüklendiğinde son kez sarılmalıydım boynuna elveda demeden.Başka yüreklere taşırken seni,baharlar anlamını yitirmeden,başka yürekler adın dilimden firar ettiğinde tir tir titremeden.O beyaz önlüklü doktor bu sabah ne kadar ömrüm kaldığını söylemeden gittin.Ben senden önce kendimi terk ederken gitmeliydin ama dedim ya çok erken gittin yüreğimden... |
|
267
|
|
|
|
…Bu dansı bana lütfeder misiniz sesiyle irkildi kız. Şaşırmıştı, bunu beklemiyordu. Gözlerini oğlanın göz bebeklerinde görüyordu. Heyecanlı bakışlardı bunlar, titrek dokunuşlardı. Elbette dedi kız tereddüt etmenden. Orkestra çalmaya başladı Notre Dame de Paris’in büyülü şarkısı “Belle” kulaklarda çınlıyordu. |
|
268
|
|
|
|
Adam yemeğini bitiren biri gibi geçmişini dudağına götürüp son kez sildi. Ve masanın üzerine bırakıp yeni bir ilke doğru ilerledi. Kadın, geleceğini serdi önüne. Hayatının en güzel yemeğini tatmak üzere önündeki ordövrü kenara itti. Adam, bir insanın kaderine yaklaşması gibi yaklaştı. |
|
269
|
|
|
|
Durma sefer et diyar-ı kalbe,
Can baş ko rehgüzar-ı kalbe.... |
|
270
|
|
271
|
|
|
|
O ana-baba günü kumsaldaki utangaç, sıkılgan ve beyaz tenli genç kız içeriki odada uyuyan kadın şimdi. |
|
272
|
|
|
|
Seri inat ve ısrarla devam ediyor. |
|
273
|
|
|
|
ölümün yüzü soğuk derler ayrılığımızın yüzü de aynı ölüm gibi artık… |
|
274
|
|
|
|
cinsellik sonrası evlilik nasıldır. işte bunu anlatan bir öykü. bu konuyu hiç düşünmüşmüydünüz? |
|
275
|
|
|
|
İlk aşklar küllenir, sonra alevlenir mi? Yıllara meydan okur mu? Aşkınızın üzerine örttüğünüz kar hep orada kalacak sanırken bahar aniden gelip karları eritir mi? |
|
276
|
|
|
|
Gelecek Olan ''AŞKA'' Dair.. |
|
277
|
|
|
|
Büyük serinin III bölümü, heyecanla sürüyor... |
|
278
|
|
|
|
...
...
Trenin hareket etmekte olduğunu işte o zaman gördü adam. Nasıl da duymamıştı lokomotifin havayı yırtan düdük sesini!
“Bu trenin bir dönüşü olmalı, mutlak olmalı!” diye haykırdı. Artık koşuyordu da.
“Nerede? Ne zaman?”
Kız bir şey söyledi.
Tren hızlandı.
Kız duyuramadı sesini.
Tren uzaklaştı.
...
... |
|
279
|
|
|
|
- Ne tür kadınlardan hoşlanırsın?
- Benden hoşlanan kadınlardan...
|
|
280
|
|
|
|
Hava kararıyor. Işıklar daha yanmadı...Yandaki yazlık konağın pencereleri bomboş, perdesiz, çiçeksiz...... Su sesleri kesilir gibi oluyor. Yakacık tepelerinde gecikmiş yolcular iç geçiriyorlar. Umutla bekliyorlar. Kuşlar yorgun argın yuvalarına dönüyor. Sayfalar çevriliyor. Manastırın ürperti veren hazin çan sesleri, belli belirsiz, Süreyya Plajının yalı kalıntılarına doğru yankılanıyor... Su kulesi öylecene duruyor. Yeryüzü sanki su kulesinin ayakları dibinde bitiyor... Daha ötesi, sonrasız ve saydam bir boşluk... |
|