Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Kavmiyetçilik Emevi Devleti’nin yıkılmasına, Abbasi Devleti’nin kurulmasına neden olmuştu. Abbasilerin en güçlü devrinde Mutezile mezhebi devletin resmi görüşüydü. Me’mun (öl. 833), Mutasım (öl. 841) ve Vasık (öl. 847) gibi halifeler, Mutezile mezhebinin yaygınlaşması için çalışırken farklı görüşlerin hepsine karşı çıkmışlardı. Emevi ve Abbasi halifelerinin çoğu, değil Allah’ı Peygamber’i temsil etmek, kendi şahsi zaafları yüzünden İslam dinine topyekün gölge düşürmüşlerdi. Ferdin dini olur ama devletlerin ve şirketlerin dini olmaz. Zaten Abbasiler de bir İslam devleti değildi. Abbasi Devleti’ydi; Müslümanlar tarafından kurulmuş yine Müslümanların zaaf ve hatalarıyla tarihten silinmişlerdi. Abbasi Devleti’nde de gayrimüslimler vardı; devlet, onların da devletiydi. O gayrimüslimler göğüslerini gere gere: “Biz Hıristiyanız” veya “Mecusiyiz” derken “Abbasiyiz” de diyebiliyordu. Yani Abbasi kelimesi her ırkı, her dini kendi bünyesinde toplayıp, üç kıtaya yayılabilmiş ve böylece dünyanın en büyük imparatorluklarından birisi haline gelmişti. İmam Ebu Hanife (700-767), İmam Malik (712-795), İmam Hambel (780-855) ve Cahız (776-869) gibi imam ve ilim insanları halifelerin döneminde işkence görüp, can verirken; halife Me’mun (hilafeti 813-833), açık fikirliliği ve cömertliği ile birlikte halka sert davranmış; Greek düşüncesiyle İslam inancını birbirine karıştırıp Mutezile mezhebinin yayılmasını sağlamıştı. Devlet bu haliyle taraf olunca karşısına Abdullah bin Ali, Harici; Berberi, Mukanna, ve Babek gibi insanlar ve topluluklar çıkıp isyan etti. Halifelerin söz konusu yönetimleri her geçen gün sarsılırken İdrisiler, Rüstemiler, Ağlebiler gibi devletçikler ve beylikler Abbasi sınırları içinde çıban başı gibi ortaya çıkmıştı. 1258 yılında İlhanlılar ise Abbasileri tarihten en vahşi şekilde kökten yok etmişti. Demem o ki tarih, insanları ve toplulukları bir bir anlatır. İnsan ise her zaman, her yerde insandır. Bu sebeple tarihi olayların hepsi birer şablondur. Demek ki her zaman aynı şartlar aynı sonucu vermişse aklımıza takılan soruların cevaplarını tarihe bakarak çabucak bulabiliriz. Evet, Abbasiler en güçlü zamanlarında hem ilim adamlarına hem de isyanlara karşı çıkarak, hedef ve gayelerini yitirmişlerdi. Devletin mezhebi olan Mutezile de tenkide uğrayınca; devlet, taraf olmak zorunda kalmıştı. Taraf olan devlet kavganın içine girmiş artık barış teklif eden kimse de kalmamış, koca devlet parçalandığı gibi, Hülagu’nun ordusu da onları yerleyeksan etmişti. İbni Teymiye: “Biz İslam’ın hangi emrini yapmadık ki gayrimüslimlere mağlup olduk.” diye üç yüz eser kaleme almıştı. Bugün gelişmemiş ülkelere bakıldığında bu devletlerin ideolojisi olduklarını görürüz. Sistem ve rejim isimleri putlaştırılarak, devletten taraf olmuşlardır. Ancak gelişmiş ülkelere baktığımızda onların daha çok ilme, tekniğe önem verdiklerini, hukukun üstünlüğünü yücelttiklerini, ekonomi, kültür ve inançlara tam bağımsızlık ve özgürlükler tanıdığını görüyoruz. Bu özgürlüklerin politika ve siyasete de güç kattığına böylece devletlerin de ömrünü uzattığına tarihte yaşananlara bakarak rahatlıkla anlayabiliriz. Globalleşen dünyada gelişmiş ülkelerin, gelişmemiş ülkeleri pazar olarak kullandığını görüyoruz. Böylece dünya devletlerinin tutum ve davranışlarını haber olarak görmüş olsak da bunun altındaki başarının ferdi başarılardan kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani milletleri ve devletleri ayağa bireysel başarılar ayağa kaldırabilir ve var edebilir diye düşünüyorum. Bunun bu ülkede en güzel örneği olarak Selçuk Bayraktar’ı (Baykar) gösterebiliriz. Şayet onların akibeti sol zihniyet tarafından bir şekilde durdurulmazsa ülkemizin kısa sürede büyük sıçrama yapacağına ben adım gibi eminim. İşte bu noktalardan bakılınca devletleri devlet adamlarının kurduğunu onların güçlendirdiğini, yine devlet adamlarının destek yerine köstek olmalarıyla yok ettiklerini tarih sayfalarından devşirdiklerimi not defterime kayıt etmişim… Bugün de bunları gönül gönüle sizlerle bugün paylaşmak nasip oldu… Kalın sağlıcakla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |