Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
Mabet tabii ki Kremlin'di. Mabuda gelince, bunların sayısı bayağı fazlaydı! Kimler yoktu ki! İstisnasız hepsinin idolü ve ideologu Karl Marks idi. Amma ve lakin Marks’ın ideolojisini uygulayıcılar birden fazla olduğundan, onların tapanları yada hayranları da o nispette çoktu. Bunlar : En başta Vladimir İlyiç Lenin olmak üzere, Josef Vissaryanoviç Çugaşvili Stalin, Çin’de Mao Zedong, Yugoslavya’da Mareşal Tito, Arnavutlukta Enver Hoca, Küba’da Fidel Castro e bir de CHE! Engels’i de atlamayalım. E bunlar benim aklımda kalanlar…Dahaları da vardır. Umumi ekserileri Marksist – Leninist diye tanımlardı kendilerini. Oturup, Marks’ın ideolojisinden, Lenin’in Bolşevizminden söz edecek değilim. Benim derdim bizimkilerle. 1960 -1980 yıllarını dikkate alacak olursak; Türkiye’de okur yazar tayfasının umumi ekserisi solcuydu. Basın, gazeteler,dergiler, yayınevleri bunların elindeydi. Günlük gazete yazıları, haftalık aylık dergilerde ki yazılardan tutunda dağıtılan bildirilere, romanlara kadar buram buram sosyalizm – komünizm kokuyordu. (Eh! Kimi kominist diyordu yada komonost! Çok tanıdığım var ki hala kominist diyor.) Sosyalist akım dünyanın tüm ülkelerinde vardı. Entelektüel kesim, ezilen işçi sınıfının yanında yer almıştı doğal olarak. Başka ülkelerde, bu akımdan önemli yazarlar, fikir adamları doğdu. Ülkelerine sosyalizmi getiremeseler de fikir üretip, ülkelerinin ufkunu açtılar. Bizimkiler de bol bol slogan ürettiler. Günümüzde de hala bol bol slogan üretme yarışı devam ediyor. Araya küçük bir anekdot sıkıştıralım. Bir müddet önce genç birisiyle internette sohbet ettik. Sosyalist düşünce yapısına sahip olduğunu, bizim ülkemiz için de en iyi yönetim şeklinin komünizm olduğundan dem vuruyordu. Üniversite öğrencisiymiş.Bir ara laf olsun diye “ Pekiyi, Karl Marks hakkında ne düşünüyorsun? Das Kapitali okudun mu?” diye sordum. “ O bir roman mı? İyi mi bari? Okumam gerekir mi?” dedi.Şaka değil ha! Ciddi ciddi sordu. Güler misiniz, ağlar mısınız? Madem anekdot yazdık, bir tane daha yazalım. TV kanallarının birinde “Kim beş yüz milyar ister” diye bir yarışma programı yayınlanıyordu. (Hala yayınlanıyor mu bilmiyorum.) Çıkan soru şöyle : Sovyetler Birliğinin en son devlet başkanı kimdi? Cevap seçenekleri içinde doğru seçenek olarak: Mihail Gorbaçov’u koymuşlar. Soruyu hazırlayan da kesin eski bir solcudur. Böyle bir programa soru hazırlayan kişi mutlaka bilgi , kültür sahibi bir kimse olsa gerek. En azından açsa bir yerden bilgiyi teyid etse! İçinizde, Gorbaçov’un, Sovyetler Birliğinin son devlet başkanı olduğunu düşünen varsa, bu yazıyı hiç okumasın daha iyi… Efendim, bu mabutlardan birisi ve de en önemlilerinden olanı da Stalin idi.Bizimkiler bunu yere göğe sığdırmazlardı.Kitapları tüm kitapçıları süsler hatta kaldırımlarda bile satılırdı. Dünyaca ünlü Rus edebiyat ustaları Tolstoy, Dostoyevski, Puşkin gibilerin adlarını kimse bilmezdi ama Stalin ve Lenin’in ideolojik kitapları okunuyordu. Gürcü asıllı bu mel’un, Sovyetler Birliğinde, Lenin’in ölümünden sonra Komünist Parti Genel Sekreteri sıfatıyla tam 30 yıl iktidarda kaldı ve bir buçuk milyon insan öldürdü! Ünlü KGB şefi Beria’nın, Stalin hasta yatağında iken son ana kadar, ona övgüler yağdırdığı, nabzını tutup ta artık öldüğünü anlayınca : “ Geberdi köpek” dediği söylenir. Şimdi Lübnan’da öldürülen yaklaşık bin kişi için haklı olarak hepimiz isyan ediyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Bir buçuk milyon insanı öldüren, milyonlarca insanı ve özellikle de Türk kökenlileri Sibiryalara süren bir mendebur, insanların idolü, mabudu oldu. Bir Mihail Gorbaçov geldi ve bu aşağılık herifi, tarihin çöplüğüne süpürdü.Rusya’da şimdi bu eski diktatörün yüzüne tüküren bile yok. Heykelleri bile sökülüp, çöpe atıldı. Gençlerin hangi görüşten olduklarından daha önemlisi tarihi iyi bilmeleri ve değerlendirmelerini ona göre yapmaları önemlidir.Biz de, karınca kararınca bildiklerimizi yazarak en azından onları tarihi daha iyi araştırmaya yönlendirmek için bir katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |