Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Bu saldırılara karşı Devletin kendini savunma mekanizmaları çeşitli safhalarda direnç gösteriyor. Dünya sadece Türkiye'den ibaret değil elbette. Zamanın dalgalarının, zamanın güçlü gelgitlerinin kendi ritmi de var. Bu denizde, bu dalgalarda farklı kaptanlar farklı gemilere farklı rotalar çizme çabasındalar. Bir karmaşa var fırtınanın içinde.. Dalgalar köpürüp çalkalanırken gemilerin içi de karma karışık-çalkalanıyor.. Bir kavgadır gidiyor fırtınanın içinde.. AKEPE son dönemde bu fırtınanın içinde çok hoyratça hareket etti.. Arkasından destekleyenlere çok güvenip çok ölçüsüzce-acımasızca-canavarca bir şehvetle saldırdı. Keskin sirke küpüne zarar.. Çuvalladılar. Şimdi çırpınıyorlar. Kurtuluş ararken her zaman sarıldıkları ve çok hoşlarına giden sadık kurtarıcılarını yine ilk sıraya koydular. Buna bayılıyorlar. Mazlum edebiyatı.. Hasta bir ruh ve sapıkça bir şehvetle aynı pisliği defalarca kusup tekrar tekrar ağızlarına alıyorlar. Timsah gözyaşlarıyla ağlarken zevkten inim inim inleyip titriyorlar. Zevk haykırışları yeri göğü inletiyor. Sapıklık.. İnanılmaz ve iğrenç.. Daha inanılmaz olanı hala bu numarayı yiyen saf insanların olması.. Hala bu mazlum edebiyatına inanan cahil ve kör insanlar var.. 80 yaşında dedelerden 17 yaşında gençlere ve beyni daha şimdiden yıkanmış 5 yaşındaki bebelere kadar.. Bu günah.. Bu günahta 1938'den sonra gelmiş geçmiş bütün hükümetler ve bu hükümetlerin ülkesinde yaşamış herbirimiz suç ortağıyız. Ben günahkarım, sen günahkarsın, o da günahkar. Hepimiz günahkarız. Suçluyuz. Suçumuzu ne kadar çabuk itiraf edebilirsek bunun diyetini ödemeye ve günahını bağışlatmaya o kadar çabuk başlayabiliriz.. Ama ancak eğer bu yolda yitirilenlerin, acı çekenlerin ruhları bizi bağışlayabilirse.. Bağışlanmasak bile mecburuz, artık dur deyip doğru olanı yapmak zorundayız. Bildiğiniz manada yaşam bu ülkede bitmek üzere.. Şimdi harekete geçme zamanı. Son günlerde yine azdılar.. Biraz durulup sonra yine tırmandırmak ve acıya alıştırarak yavaş yavaş ele geçirme planını uyguluyorlar.. Bu aşamada işlerin kötüye gittiğini büyük ihtimalle farkettiler. AKEPE oyları düşüyor ve bu kötü. Krizdi-açılımdı-yolsuzluktu-kanunsuzluktu derken boylarından büyük bir batağa saplandılar. Efendileri Koca İblis onlara bir yardımcı olarak Sarı Lale'yi göndermeye çalışıyordu ama görüldüğü kadarıyla Sarılale'nin maskesi de aceleye gelmiş ve acemice yapılmıştı.. Sarılale'nin maskesinin arkasında AKEPE ile AYNI YÜZü taşıdığını görenlerin sayısı hesaplanandan fazlaydı.. Bu durumda İblis fısıldadı; “Mazlumu oynamak lazım.. Gerginlik yarat, ne yaparsan yap ortalığı karıştır.. Kapattır kendini, dava açtır kendine, Ordu'ya darbe yaptırmak için elinden ne geliyorsa yap.. En mazlumlaştığında da çak erken seçimi..” Emir alındı ya, kudurmuş bir utanmazlık ve saldırganlıkla hak, hukuk, kanun, nizam, masumiyet, vicdan, günah, Allah Korkusu tanımadan başladılar çalışmaya.. Paranın dini yoktu ki-paraya tapanlar düzenlerini kurtarmak için imansızca işe koyuldu. Bu mazlum edebiyatı denen bu iğrenç kusmuğu nasılsa yiyordu seçmenler.. Efendim şu an için görülen o ki Ordu bu numaralarını yemeye niyetli değil. Zaten AKEPE o yüzden deli danalar gibi kendini oraya buraya vuruyor. Çıldırdılar. Kendilerini parçalıyorlar.. Aman Ordu bir darbe yapsa ya da Anayasa Mahkemesi bir kapatma davası açsa diye ne abuk subuk taklalar atıyorlar. Kırıp döken vahşi bir öfkeyle kendi Devletlerine zarar vermek için yırtınıyorlar.. Tek amaç mazlumu oynayıp oyları garantilemek- yine iktidar olmak.. Bu PLAN tutar mı? Daha ne kadar tırmanır bu gidiş? Ordu “yeter ulan, çok kaşındınız..” der mi? Anayasa Mahkemesi yasalar gereği suç olan davranışlara girdiği için haklı olarak ve kanun gereği KAPATMA davası açar mı(kapatma davası AKEPE'ye hizmet eder ama yasa orda olduğu halde kapatma davası açmamak da suç ya da ihmal değil mi? Ya da başka yolları var mı hukuk içinde?)? Bu sorular ağır sorular.. BEN OLSAM.. Diye başlıyorum.. Haydi uçalım.. (Ben genelde bilim kurgu ve fantastik öyküler yazıyorum, şimdi bir de politik kurgu yapayım buracıkta.. Fikir fırtınası yapıyoruz-senaryo çalışıyoruz şunun şurası..) Akepe'ye kapatma davası açarım. Kapatırım da.. Seçim mi yapıldı? Yapılsın. Akepe çıkmazsa iyi-PLAN A uygulanır. Akepe çıkarsa kötü-PLAN B uygulanır. Her plan için en azından üçer tane destek planı-yedek plan hazırlanır, her aşamada destek-yedek planlar güncellenir ve sonraki adımlar yeniden analiz edilir. Plan A.. Yobazkıran Operasyonu. Bu plan “yaşasın yobaz haydutlardan-haramilerden kurtulduk” diye sevinerek sarhoş olmaz. Bu işin daha yeni başladığının bilincindedir. AKEPE döneminde coşup heryeri saran arsız yobaz bitki örtüsününün köklerine kadar bütün dal ve budaklarını hedef alır. A Planı tam bir temizlik ve yeniden inşa planıdır. Bu yeni hükümet sorumluluğunun bilincindedir. Bu hükümet -herşeyden önce- restorasyon ve bir daha bunun gibi bir dönemin yaşanmaması için tedbirleri alma görevindedir. Öncelikle AKEPE döneminden başlayarak geriye doğru bütün ihaleleri ve yolsuzlukları soruşturacak Yolsuzluk Mahkemeleri kurulur, milletvekili dokunulmazlığı denen utanç kaynağı kaldırılır, Feto Türkiye'ye getirilir ve yargılanır, cemaatinin mali bağlantıları ve siyasi bağlantıları ortaya çıkarılır, F tipi kadrolaşma temizlenir ve kadrolaşmaya karşı yeni kanunlar çıkartılır-kanuni düzenlemeler yapılır, İmam Hatipler kaldırılır, yargıya % 100 bağımsızlık sağlanır, siyasi partiler-sendikalar-seçim kanunları yeniden ve en demokratik biçimde yapılır.. Daha bitmedi.. MEDYA Yasası çıkartılarak MEDYA/SERMAYE ilişkisine sıkı denetlenen kurallar ile düzenleme getirilecek, basında özgürlük ve eşitlik-adillik-doğruluk ilkelerinin canlı kalması için bu tür bir denetleyici-koruyucu kanun şart.. Eğitim sistemi kökünden silbaştan edilecek, Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sistemi bir kişi NÜFUS KAĞIDI aldığı andan iitibaren o kişi için çalışır hale gelecek.. Cemaat liderlerinin mal varlıklarına ve cemaatlerin siyasi-ekonomik bağlantılarına-vergi ve borç-kredi durumlarına dair geniş çaplı soruşturma başlatılacak.. RESTORASYON ve TEMİZLİK-TEDBİR dönemi.. A Planına direnişin ölçülerine göre(iç ya da dış kaynaklı direniş) B Planını bazı safhalarından yardım alınabilir. Olay bu.. PLAN B.. Yobazsavar Operasyonu. İşler kötü gitmiş sandıktan da yine bu iblisler çıkmış. 8 yıl önce SAFTORİKLER bu AKEPE başa geldiğinde huzur istikrar olacak sanmıştı.. AKEPE akıllanmıştı ve artık rejimle uğraşmayacaktı.. Böyle bir yanılgı içindeydiler.. Büyük ihtimalle -B Planı alternatif kurgusundaki- seçimlerde AKEPE veya AKEPEli bir KOALİSYON başa geçtiğinde bu SAZANLAR yine böyle sanacak.. Ne de olsa bu kadar gerginlikten sonra insan duvar olsa akıllanır.. Duvar akıllanır.. İblisler bildiği yoldan şaşmaz. Şimdi bunlar yine sandıktan çıktıkları için kendilerinde Laikliği kaldıracak, saltanatı ve halifeliği getirecek gücü mevcut sanacaklar ve işe çok daha yırtıcı biçimde başlayacaklar.. Oooh, mazlum edebiyatı yine kazanmış, kusmuğu yine yemiş seçmenleri.. Ne güzel, ne güzel.. Böyle enayiler varken bunlar için dönecek köşe bitmez. Bitmez. Hal böyleyken birisi çıkar ve “yeter ulan, çok kaşındınız..” der.. Ses tanıdık geldi mi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Türk Ordusudur. TSK.. Şimdi lafı ve gerçeği oraya çekenler, buraya eğenler olabilir, boş çabalar bunlar. Gerçek çok kırılgan olduğu kadar çok da saftır. Çamura bile bulasan o saf gerçeği değiştiremezsin. Bu ülkeyi yıkılmış bir Osmanlının temelleri üzerine Türk Ordusu kurdu. O Ordu ardından yedi cehenneme imanla yürüyeceği Başkomutanına Mustafa Kemal Atatürk diyordu.. Bu millet Ata hayattayken “seni padişah yapalım-halife yapalım” dedi.. Gümüş tepside sundular-Ata kabul etmedi. Demokrasi dedi. Halk kendini yönetecek dedi. Seçimler olacak ve hukuk olacak dedi. Ata dedi “Bu Cumhuriyeti Türk Gençlerine miras bırakıyorum..” Ata “Elde silah, sırtta üniformayla siyaset yapılmaz” da dedi. Siyaset Yapmakla Siyaseti Savunmak arasında bir fark olduğuna da dikkat etmek gerekir.. Bunu da ben diyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nde bir zümrenin, Devletin gücünü ele geçirip Anayasal düzeni, kanunları, adaleti, devletin varlığını ve birliğini tehlikeye atmasına karşı koruma mekanizmaları vardır. HER ÜLKEDE bu mekanizmalar KANUNEN vardır. Bunlar tam da işte böyle kriz ortamında ülkenin varlığını ve hukuk sistemini koruyup anormalliğin yolaçtığı hasarın geri dönüşü olmayan noktaya ulaşmasını engeller. Bunlar sistemi korur. Türkçesi bunlar halkın özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlığını korur. Türkiye'de bu koruma mekanizmaları SEÇİM-SİYASET-YARGI-ANAYASA-ORDU şeklinde yerini bulur. ORDU bu mekanizmada anahtardır. Güç olmadan dünya üzerinde hiçbir yasa sadece yasa olduğu için uygulanmaz. Anayasa ve Yargı (YASA) halkı korur ama yasanın da uygulanabilmesi için güçlü bir dayanağı olmalıdır. Bu zorunludur. Ordu efendim.. Zoruna gidenin neresine giderse gitsin, bu ülke sokakta bulunmadı.. Plan B dedik.. Ordu “HOOP!” dedi dedik.. Efendim uzun uzun kasetlere, ıslak imzalara, kriptolu kozmik planlara gerek yok; Genelkurmay Başkanı “İLERİ” dedikten sonra herşey en geç 3 saat içinde biter. Hem de gece biz yataklarımızda uyurken.. Daha “lan olum duydun mu, asker AKEPE'lileri tutukluyomuş..” diye ilk haber duyulmadan çoktan olan olmuştur. Bu iş bu kadar hızlı ve sessizce olur.. Ruhunuz duymaz.. Bu iş olduğunda pek muhtemeldir hemen ya da bir süre sonra Cemaatçi karşı guruplar-yabancı ülkelerin ajanları iç karışıklık çıkarmak için bombalama eylemlerine, sokak çatışmalarına, intihar saldırılarına, askeri birlik-araç-kontrol noktalarına saldırılara başlayacaktır.. TSK içindeki hainler de bu noktada sabotaj eylemleri-casusluk yapacaktır, karışıklık çıkartacaktır.. İçeride şiddet olayları belli bir aşamaya gelince-belli etkiyi yaratınca-durum OLGUNLAŞINCA.. Bu defa dış güçler kendi B Planlarını uygulayacak. NATO Barış Gücü'nü darbeciler karşısında mazlum düşen Türk halkını ve DİĞER ETNİK AZINLIKLARI(!!) KURTARMAK-ÖZGÜRLEŞTİRMEK için harekete geçirecekler.. (Ya da en azından ambargolar -3 tarafı denizle çevrili, iki kıta arasında bir köprü, adeta medeniyetlerin kesiştiği bir jeopolitik konumdaki bu topraklara bir ambargo işlemez ama olsun- yaptırımlar, kınamalar, dışardaki para ve mal varlığının dondurulması, anlaşmaların iptali, vs.. olacaktır.) İşte bu noktada işler kimin daha kararlı ve cesur-yılmaz olduğuna geliyor. Bir ülke topraklarına başka bir ülkenin askerlerinin üs kurmasına-eğitim için bile olsa yerleşmesine karşıyım. Kaldı ki Barış Gücü denen işgalci ve emperyalist maşası ordu gelecek-yok öyle yağma.. Sınırdan girmeye çalışan ilk askeri mevlasıyla tanıştırdığım gibi ALAYININ ANALARINI AĞLATIRIM.. Bu mücadele özgürlük mücadelesidir bu noktadan sonra.. Bu Türk'ün var olma mücadelesidir.. Bir karış toprağıma el uzatan kaç okyanusun ötesinde olursa olsun kendi toprağında bu savaşı hissedecektir-söz veriyorum. Maskeler düşmüş ve gerçek yüzler ortaya çıkmıştır. Savaş meydanı korkunç olduğu kadar da güzeldir. İnsanın-milletlerin içindeki en iyiyi ve en kötüyü yani GERÇEĞİ ortaya çıkartır. Bir varlığın kendi düşmanları ile canı ve özgürlüğü için yüzleşmesi onun vereceği en onurlu sınavdır. Biz Türkler bu sınavı Tarih boyunca sayısız defa verdik ve her defasında bu sınavı geçtik. Yine bu sınavın verilmesi gerekirse bu sınav verilir.. Kan istiyorsa kan, acı istiyorsa acı, ne bedel istiyorsa bu bedel ödenir.. Özgürlüğün ve bağımsızlığın fiyatı olmaz, özgürlük satılmaz ve satın alınmaz.. Özgürlük kavgayla kazanılır. Bunu daha kolay, daha medeni bir yolu yoktur. Bir halkın özgürlük ve bağımsızlığı için dövüşecek noktaya getirilmesi zaten onun medeni olmayan haksız bir biçimde köşeye sıkıştırılmasının meyvesidir.. Adına ülke borçları deyin, dıştan destekli hain siyaset deyin, yıkıcı-bölücü örgütler deyin.. Ne derseniz deyin.. Kılıç kınından çıkmıştır. Sana kılıç çekenle konuşulacak lisan kılıç dilidir.. Kan akacaktır. Tarih mürekkeple yazılmaz, tarih kanla yazılır. Bir ülkenin topraklarını kalemle değil coğrafya ile çizersin. O coğrafyanın her karışında bir milletin evlatlarının, atalarının kanı vardır. “Bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır, Toprak uğrunda ölen varsa vatandır..” Bu vatanda yabancı mandasında, onun bunun himayesinde, birilerinin diktasında, şeyhlerin keyfinin pençesinde yaşamaktansa.. Hiç yaşamamak daha iyi.. Bir nesil, iki nesil, üç nesil feda edilir gerekirse.. Ama sonraki nesil yiten canların sayesinde özgür, başı dik, onurlu, huzurlu bir yaşam sürer.. Bizim bugün yaşadığımız bu Türkiye huzurlu değil ki! Hukuk iktidarın saldırısı altında, Ordu iktidarın saldırısı altında, işçi-memur-emekli-çiftçi hep iktidarın düşmanı sanki.. Sanki bu hükümet bu ülkenin hükümeti değil de bir İşgal Devletinin hükümeti.. Hükümet böyle hükmedecekse hükmetmesin.. Demokrasileri böyleyse, hukukları böyleyse, yönetimleri-zihniyetleri böyleyse bu hükümet yıkılsın. Bu ülke daha önce de yıkılan hükümetler gördü. Hükümeti bırakın, yıkılan bir İMPARATORLUĞUN altından yedi düvele rağmen başımızı kaldırıp yeni bir ÜLKE kurduk.. Hükümet.. Hükümet dediğin nedir ki? Biri giderse diğeri gelir. Çok bozuk-çok çarpık-çok iğreti-çok işe yaramazsa ve gaflet-dalalet ve hatta hıyanet içindeyse.. Yıkar yenisini kurarsın.. Bundan önce 59 Hükümet kurulduğu gibi bunların üzerine 61. de kurulur, 62. de 63. de.. Züppe Emperyalistlere bundan 80 küsür yıl önce dünyadaki bütün köle halklara ilham kaynağı olan bir ders verdik.. Bugün bir ders daha vermemiz gerekirse veririz, bir kez daha örnek olmamız gerekirse oluruz. (..İşte efendim, fikir fırtınasının ve senaryomuzun sonuna geldik.. Sonuna kadar okuyan herkese teşekkür ederim.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |