Herşeye imgelem karar verir. -Pascal |
|
||||||||||
|
Ah o adına “ konjonktür “ denilen dünya düzeni vardı ya, hesapları bir anda o bozmuş, “ çağdaş “ müzik daha onlu yaşlarının ortasında bir bebek iken “ devlet ana “ sının şefkatli kollarından zorla alınarak “demokrasi “ adlı analığının insafına terkedilmişti. Ancak analık , her ne kadar öz anası kadar olmasa da, çağdaş müziğe, kendi öz evlatları olan “ Halk “ ve “ Geleneksel “ adlı iki öz evladından daha fazla ilgi gösteriyor, onu maddî ve manevî olarak el bebek gül bebek büyütmeye devam ediyordu. Buna rağmen ne yapsa, nedense öz evladı bir türlü gelişemiyor, öz evlatlar gıdasız ve ilgisiz bırakılmalarına rağmen, onları seven büyük bir kitle tarafından ata yadigârı olarak seviliyor, himâye ve teşvik ediliyorlardı. 1971 yılında Türkiye’ nin 12 Mart cuntasınca yönetildiği sıcak günlerde, dönemin Kültür Bakanı üvey evlatlardan birine Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonunu sadece bir seferlik “ Hammamizâde Dede Efendi “ konseri için tahsis etme teşebbüsüne karşı, öz evlatların kemancı abları ve muhterem eşleri haneye tecavüz edilmişcesine itiraz eder ve yeri göğü ayağa kaldırır. Soluğu önce dönemin “ şalcı “ Başbakanı, akabinde o dönemin müzmin muhalefet parti lideri sabık “ Millî Şef “ in huzurunda alırlar. Bunlara destek, “ Türk Beşleri “ nin o dönemde yaşayan isimleri ve cenâhın diğer aktörlerinden de âcilen geleceklerdir. Hep bir ağızdan, bu konserin verilmesi halinde Cumhuriyetin yıkılma gibi bir tehlikeye mutatab olacağı, sarıklı irtica’ nın müzik yoluyla geri geleceği, bu nedenlerle karşı devrimci hareketin ağzının payının gecikmeden verilmesini buyururlar. Öyle ya bu koskoca ülke gibi, CSO’ da irsen intikal yoluyla kendilerine miras olarak kalmış tapulu mallarıdır. Orada sadece kendilerinin “ küğsel “yapıtlarını “ ırlamak “ suretiyle yorumlama hakları vardır. Eğer bu “ mürteci “ müziğe böylesine ulvî bir mekânda bir kereliğine de olsa icra edilme imkânı verilirse, devlet ertesi gün çökecektir. Etkili ve yetkili yöneticilerimiz gereğini hemen yaparlar, “ sarıklı irtica konseri “ hakettiği muameleyi görür, dolayısıyla o mekânda yaptırılmaz. Bu işe boyunun ölçüsüne bakmayarak yeltenen Kültür Bakanı’ nın ise, üç beş gün sonra bakanlığı makanlığı kalmaz. Tâ ki 1970’ li yılların ikinci yarısında, öz ana, eş dost, konu komşu ve akraba-i taâllukatın eleştiri, ikaz, uyarı, hatta azarlarına dayanamayacak hale gelir. Halk ve Geleneksel adlı iki evlat bir anda kendilerini ifade edecek, konservatuvarlarına, korolarına kavuşur. İşte o zaman bu nâzenin bebeğin hayranları hemen üvey anneye, aileye “ ihanet “ ettiğini koro halinde seslendirmeye başladılar. Hani aynen “ devrim “ ler elden gidiyor, “ karşı devrim “ , “ irticâ “ gibi mâlum suçlamaların ardı arkası uzun seneler boyunca hiç kesilmedi. Bu gün 80’ li yaşlarını yaşayan bebeğin hayranları, halâ onun büyüyeceğinden, b süreççok uzun da sürse, eninde sonunda üvey kardeşlerini tepeleyeceğinden son derece ümitliler. Hatta bazıları, büyüdüğünden, diğer iki kardeşinin öldüğünden falan bahsediyorlar. Bizler her ne kadar bu olguyu göremiyorsak da, onlar böyle bir gerçeği yaşıyorlarsa bize susmak düşer. İşin ironi boyutu burada noktalayalım da, haddimiz olmayarak Türkiye’ nin “ çağdaş müzik” ile yeniden ve kalıcı olarak hayata geçmesi için : 1)Ülkenin “ demokrasi” denilen rejimden umudunu kesip, yeniden 1940’ lı yıllardaki “ Millî Şef “ lik yönetimine geçmesi ve halkın başkaca müzikleri dinlememesi için genelge yayımlayarak, bunu TRT’ ye olduğu gibi, özel radyo ve tv’ lere de emrettiğinde ( ancak böylesine bir ortamın oluşması için de Avrupa ülkelerinde Führer ve Duçe’ liklerin oluşmasının göz ardı edilmemesi gerekir.) 2) Bu gün “Allahüekber “ lâfzı ile okunan ezanın, 1950 öncesinde 18 senedeki gibi, bir gün gelip “ Tanrı uludur” şeklinde okunduğunda, 3) Camilerde Cuma ve Bayram hutbelerinin, imamların cübbe ile değil, simokinle okumalarının sağlanması, camilere kiliselerde olduğu gibi sıralar konması, ilâhilerin enstrümanlar eşliğinde okunmasının sağlandığında, ( Dolayısıyla tekbîr ve selât-ı ümmiyelerin çöken Osmanlı mûsıkisinin pirî Itrî’ nin segâh larıyla değil, mesela Adnan Saygun’ un “ yapıt “ larıyla seslendirilmesi zarurettir) 4 ) 60 senedir milletin seçtiği milliyetçi, muhafazakâr iktidarlar yerine, “ hümanist “, “ çağcıl “ ve “ devrimci “ iktidarlara rağbet ettiğinde, 5) Halk radyo, televizyonlar, müzikholler, konser salonları, düğünlerde, derneklerde okuduğu dinlediği, Küçüksuda gördüm seni, Yine bir gülnihal, Alişimin kaşları kare,Erkilet güzeli, Gelyanıma gel gibi Osmanlı müziği ve ondan türemiş müziklerden nefret edip, yerine bunların çokseslendirilmiş versiyonları, ya da “ Sinfonietta “ , “Türk Kapriçiyosu”, “Humerosque “, “Senfonik Episodlar”, a meylettiğinde, 6)Bayburt luların dinleyeceği bir Nevit Kodallı, ya da Ulvi Cemal Erkin senfoni, sonat ya da rapsodisi sonrasında “ Bayburt, Bayburt olalı böylesine muhteşem bir ‘küğ ‘dinlemedi “ dediğinde, 7)Veya 12 Eylül’ de olduğu gibi “ Osmanlı müziği mi, Çağdaş müzik mi ?” diye bir referandum sonrasında, çağdaş müziğe meselâ yüzde 58’ lik oranda bir “ evet “çıktığında, Anlamışızdır ki, Osmanlı müziği “ çökmüş “, dolayısıyla Ulusal-çağdaş müzik “ inşaa “ edilmiş demektir. http://ferahnak.wordpress.com/2011/02/09/osmanli-muzigi-ne-zaman-coker-ve-yerini-turk-cagdas-muzigi-nasil-alir/ N O T : Bu yazı, http://www.musikidergisi.net/?p=1719 te yayımlanan bir makaleden esinlenerek yazılmıştır…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |