Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Bu karar ile, okullarda Türk mûsikîsi yasaklanýp, yerine konulan müfredatla, müzik eðitimindeki deðiþikliler, nasýl bir nticeye sebep oldu ? “…Okullarda Batý müziði teorisinin yaný sýra, batý müziðinin en basit çalgýlarý ile Türk çocuklarýna eðitim vermeye çalýþýlmýþtýr. Ne yazýk ki gelinen nokta; ’yað satarým, bal satarým’ çocuk oyunu müziðinden öteye bir adým bile gidememiþtir.” 1 Kuruluþ yýllarýnýn Maarif Vekili Mustafa Necati , Bakanlýðýn baþýna geldikten sonra bu bakanlýkta adeta devrim içinde ikinci bir devrim daha yapar. Özellikle kültür alanýnda oldukça radikal kararlar alýr. 1926 senesinin Aðustos ayýnda kendi Baþkanlýðý’nda Sanayi-i Nefise Encümeni’ni toplar. Toplantý dan önceki günlerde Darülelhan konusunda Musa Süreyya Bey ve Osman Zeki Üngör’ den aldýðý rapor önündedir ve raporda þunlar yazýlýdýr : “…Dünyanýn her yerindeki bu tür kurumlara Konservatuvar dendiði halde, bambaþka bir zihniyetin hâkim olduðu bir dönemde adý geçen kuruma Dârülelhan adý verilmiþti.(Kendisi o Kurum’un Müdürü deðilmiþ gibi! C.T.) Bu kurumun, bu günkü kültürümüz için gereksiz olan Türk Musýkîsi’nden arýndýrýlarak, adýnýn Ýstanbul Konservatuarý’ na çevrilmesi, idârî ve ilmî denetiminin de Bakanlýðýnýzca yapýlmasý en samimî dileðimizdir…” 2 Encümen’ in toplantý sonunda aldýðý kararla okullardan “Alaturka” musýkînin kaldýrýlmasýna, Dârülelhan’ da da (Sonradan konservatuara dönüþtürülecektir) Türk Mûsýkîsi bölümünün kapatýlmasýna karar alýnýr. “…Cumhuriyet, Dârülbedâyi ve Dârü’ l Elhân denemelerinin özlemi olan dengeyi, eski musiki aleyhine bozdu. Devlet geleneksel desteðini çekti Osmanlý Musýkisi’nden. Dahasý eski musýkiyi topluma unutturmaya çalýþtý….” 3 Türk mûsýkîsi bölümü kapatýlýnca, buradaki öðrencilerin büyük bir bölümü Batý müziði bölümüne geçirilir. Öðretim üyelerinin bir bölümü daha ziyade Türk müziði notalarýnýn arþivi ve nazariyatý çalýþmalarýnda deðerlendirilirler. Açýkta kalan diðer kesim ise, 1927’ de Konservatuvar bünyesinde açýlacak olan Türk Müziði icra Heyeti kadrosuna alýnacaklardýr. Buna iliþkin ayrýntýlarý okuyalým: “… Alçakca bir ihanet ve pis bir yaðcýlýktan baþka þey olmayan rapordan dört ay sonra, 6.9.1926’ da Ýcra Vekilleri Hey’ eti’ nce (Bakanlar Kurulu) kabul edilen Yönetmeliðin 10. maddesinde yer alan ‘millî musýkînin fennî esaslara göre geliþtirilmesi için çare ve tedbirler düþünmek üzere (yine bu günkü dille verdim) MUSA SÜREYYA, CEMAL REÞÝT REY ve ÝSMAÝL HAKKI BALTACIOÐLU, Sanayi-i Nefîse Encümeni’ ne seçiliyor ve millî musýkîyi çaðdaþlaþtýracak(!) en âcil tedbir olarak, Konservatuvar ve okullardan atýlmasýna karar veriyorlardý…” 4 Ýleriki yýllarda Devlet’ in musiki inkýlâbýný destekleyecek yazar Peyami Safa, 1931 senesinde ilk baskýsý yapýlan “Fatih-Harbiye” isimli romanýnda Türk musýkîsine, özellikle Konservatuvar’ a getirilen öðrenim yasaðýna oldukça geniþ yer ayýrýr ve romanda : “…kendi sözcüsü olarak FERÝT’ i yerleþtirmiþtir: ‘Garp’ ta Türk Musýkîsine karþý, bilhassa bu gün verilen ehemmiyet artarken,Türkiye Konservatuarý’ ndan alaturka musiki kýsmýnýn kaldýrýlmasý çok yanlýþ bir harekettir. Unutmayalým ki, bu kararý verenler, tatbik edenler, evlerinde ve meclislerinde alaturka musýkîden baþka bir þey dinlemiyorlar… Fransa’ nýn en büyük musiki münekkitlernden biri, M. ÖJEN BOREL, bu alaturka-alafranga musiki münakaþalarý üzerine, mecmualarýmýzdan birine bir mektup gönderdi. Alaturka musýkîyi þiddetle müdafaa ettiðini göreceksiniz… …Türk musýkîsi her þeyden evvel, Avrupalýlaþmaktan sakýnmaya mecburdur..”(Fatih-Harbiye s.121 v.d) 5 Bu karara iliþkin tepkiler her zaman olduðu gibi öncelikle büyük müzikolog Rauf Yekta Bey ile Bimen Þen ve Hakký Süha Gezgin gibi isimlerden gelse de, kararýn taþeronlarý bu isnatlarý büyük bir piþkinlikle ve çaðdaþlýk, rasyonallik , Batý Medeniyeti gibi sloganlara sýðýnarak göðüslediklerini zannederler ve tabiî ki yine bildiklerini okuyacaklardýr. Ayný Encümen’ in gündemine , gerçekleþtirilmesi halinde, insanýn tüylerini diken diken edecek inanýlmaz bir teklif gelir : “…Encümen’in Reisi NAMIK ÝSMAÝL ile ÇALLI ÝBRAHÝM, Necati Bey’ e verdikleri dilekçede, ressamlarýn eserlerini teþhir edecek bir galeriden mahrum bulunulduðundan bahisle, hükümetten bu iþ için bir mahal isterler. Ýstenen mahal, Sultanahmet Camii’ dir. Ancak Cami’ de yukarýdan gelen ýþýðýn az oluþu, resimlerin en iyi þekilde teþhirine manî olduðundan, kubbelerde delikler açýlmasý da istekleri arasýndadýr. Necati Bey’in muvafakatýný vermek üzere olduðu bir anda, rahmetli Mimar KEMALETTÝN BEY’ in pür hiddet yerinden kalkarak söylediði sözlerden sonra vazgeçilir…” 6 Bu anekdotu ilk okuduðumda âdeta derilerimin kerpetenle çekildiði hissine kapýlmýþtým. Böyle bir ihanet, böyle bir talep, herhalde dünyanýn en ilkel kabilelerinde bile yaþanmamýþtýr. Bu zihniyet, herhalde, Moðollar’ ýn 13. yüzyýlda yaptýðý kýyýmla ancak kýyaslanabilir. Buna “vandalist” lik bile diyemezsiniz. Vandalizm’ in bile bir ahlâký vardýr. Bu , olsa olsa, herhalde Osmanlý’ya duyulan kin ve nefretin somutlaþmýþ bir göstergesidir. Adýna, utanmadan Sanayi-i Nefîse (Güzel Sanatlar) verdikleri bir komisyon toplanacak ve Ýstanbul’ un en önemli simgelerinden biri olan , Bizans’ýn abidesi Ayasofya’ nýn tam karþýsýnda ona meydan okurcasýna inþaa edilmiþ ve ve Osmanlý Devleti’ nin haþmet, zerâfet, ihtiþam ve inceliðini taþýyan bir büyük abidenin kubbesini delmeye karar alacaklar. Burada dikkati çeken husus neden Ayasofya deðil de illâ Sultanahmet. Tabii ki, ahlâken düþünüldüðünde, böyle bir ihanet, asla, Ayasofya’ ya da reva deðildi. Yani ressamlarýn kendilerine göre “nü”,”natürmort” ve “peyzaj” larý kadar hükmü yoktu Sultanahmet’ in. Evet , aslýnda niyet ; “üzüm yemek deðil; baðcý dövmek”ti. Yani içlerinde asla dinmeyen bir öfke ve kinin sebebi olan Osmanlý’ yý kalýcý bir iz ile tahkir ve tezyif etmekti. Bu zihniyetin kalýntýlarýnýn günümüzde de devam ettiði bir gerçektir. Kültür ve sanatý bahane ederek, Müslüman-Türk insanýnýn mabetlerinin kudsiyetini dumûra uðratmak adýna, düþünemeyecekleri þey yoktur. 2008 yýlýna gelinmiþ tir ve bir haným yazar ütopik özlemlerini þu satýrlarla dile getirmektedir: “…Süleymaniye’nin avlusunda sýrf kadýnlardan kurulu bir yaylý çalgýlar orkestrasýnýn Yahya Kemal’in ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahý’ þiirinin bestesini çalýp söylemesini düþünüyorum.. …Tarihî camilerin avlusunda sanat etkinlikleri,konserler düzenlebilse…” 7 Bu sözlerin arka plânýndaki mantýk tamamen “üzüm yemekten ziyade baðcý”dövmekten ibarettir.Müslüman-Türk insanýnýn en kutsal mekânlarýndan birinde, inanç ve ibadetini en veciz bir þekilde anlatan bir þiiri alet ederek, kilise müziðinin temel ses sistemiyle ortaya konmasý bu hanýmefendi ve onun gibi düþünenleri oldukça memnun edecektir. Ancak, Aya Ýrini gibi bir kilise, J.S.Bach gibi önde gelen besteci ve onun aryalarý, oratoryolarý varken Müslüman mahallesinde salyongaz satýþý kampanyasýna ne gerek vardýr? Tabii ki niyet üzüm yemek deðil baðcý dövmek olunca, bu onlar için bir kale düþürmek anlamýna geldiðinden, son derece büyük bir önem taþýyacaktýr. Salih Zeki Çavdaroðlu 12 Mayýs 2020 DÝP NOTLAR : 1 Zeki YILMAZ, TRT’ de Neler Oluyor?, sanatalemi.net, 28 Mart 2008 2 Cînuçen TANRIKORUR, Biraz da Müzik, Zaman Kitap, Ýstanbul, 2001, s.63 3 Bülent AKSOY, Cumhuriyet Dönemi Musýkisi’nde Farklýlaþma Olgusu, Tarih Vakfý Yayýnlarý, Ýstanbul, 1999, s.31 4 Cînuçen TANRIKORUR, a.g.e. ,s.64 5 Beþir AYVAZOÐLU, Peyami, Ötüken Yayýnlarý, Ýstanbul,1998. 6 Ruhi Ayangil, Cumhuriyet’ in Müzik Devrimi, Yeni Türkiye, Cumhuriyet Özel Sayýsý IV, Eylül-Aralýk, 1998, s.2985 7 Zeynep GÖÐÜÞ, Ýstanbul 2010 Hayalim. Hürriyet Gazetesi, 23 Þubat 2008 https://ferahnak.wordpress.com/2020/05/12/1923-te-okullarda-turk-musikisi-ogretimi-yasaklanmisti/
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |