Güneşi Denizlere...
Veda Tepesi ndeydik, denizin kıyısındaki uçurumun kenarında, büyük zeytinin gölgesindeydik. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun gözlerinle, ben nedenler arıyordum, zamanın akmaması için.
Veda Tepesi ndeydik, denizin kıyısındaki uçurumun kenarında, büyük zeytinin gölgesindeydik. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun gözlerinle, ben nedenler arıyordum, zamanın akmaması için.
İnsan bir başkasını sevebilir, ancak bulunulan zamanın tadını çıkarmaktan çok, sevilen kişiyi kaybetme korkusuyla yaşayıp durmak, aşkı ıstıraba dönüştürüverir. Sevgi duygularla beslenip aşka dönüştüğünde maşuku kaybetme korkusuna kapılan kişi karşısındakini yaralamaya başlar. Onu, sevdiği ve sonsuza dek ayrılmayacağını düşündüğü kişiyi kaybetmemek için elinden geleni yapmak ister.
Bu onunla son buluşmamız olacaktı. Gönderdiği mektupta ailesinin isteğiyle bir akrabasıyla evleneceğini ve son kez buluşacağımızı yazmıştı. Onu zaten hiçbir zaman çözememiştim
İçindeki umut, gözlerindeki ışık, yüzündeki bitmek bilmeyen gülümseme... Kendini hiç böyle görmemişti. Aslında tek o değildi onu daha önce böyle görmeyen; ne yağmura hasret çöl toprakları ne biryerlerde gizli babilin hazineleri nede güneş onu böylesine mutlu, umut dolu, gözbebekleri gülerken görmemişti. O geldiğinden beri bu çorak, sıcak memlekete
Uzun gölgelerin ucundan düşüyorum terk edilmiş caddelerin karanlıklarına.Ateşin çevresinde toplanmış dilencilerin yanından geçiyorum.Benden daha zenginler diye düşünüp örtüsünü açıyorum yalnızlığımın. Ağlamaklı bir yüz görüyorum da inanmıyorum ben olduğuma.
Acı bu kadar belli eder miymiş kendini her suratta?
Londra’daki Royal Art Museum’un en geniş dört galerisi 1998 yılının Temmuz ayı boyunca “Let me tell you love” adlı karma resim sergisi için ziyarete açılmıştı. Serginin en ilgi gören çalışması, seri halindeki beş adet kadın portresi idi...
aşk eski günlerini özlüyor ve çaresiz olduğu için ağlıyordu. küçük bir çocuğa içini döküp bir parça rahatlamıştı.
Aşka ulaşırsın bazen ama karşındakine söyliyemezsin çünkü o aşk hep imkansız olmuştur... Ve olmaya devam edicektir...
Soğuk üşütürken, yağmur damlalarından kaçmak için şemsiyenin altına sığınırken fark ediyorum; orada sonsuza kadar kalmalıydım! Yüzümüzü, bedenimizi birbirimizde saklayabilmeliydik. Sağda solda görülen suratları belli olmayan ve birbirlerine sarılan sevgililer kadar normal olabilmeliydik.
Tanrıların en sevdiği kul yoktur; bütün kullarını eşit severler. Kulların şapşallığıdır; en sevilen olduklarına inanmak isterler...
Kararlarıma uymuştum; günlerimi ters yüz etmiş yaşıyordum. Çok sevdiğim bir sanatçının ölümüne kadeh kaldırırken gülebiliyordum artık; ama içim ‘ Bu kalp seni unutur mu?’ diyordu ona...