Bir Tutam Yalnızlık
Bir tutam yalnızlık uzattı, sonra çevresine bakındı yavaşça. Ürkek bakışlarını yere çevirdi hemen, sanki biri yakalayacakmışçasına. Aniden gecenin içinde kayboldu, o.
"Yazmak, aslında hiçbir şey yapmadığınızı umutsuz bir şekilde kanıtlama çabasıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
"Yazmak, aslında hiçbir şey yapmadığınızı umutsuz bir şekilde kanıtlama çabasıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
Bir tutam yalnızlık uzattı, sonra çevresine bakındı yavaşça. Ürkek bakışlarını yere çevirdi hemen, sanki biri yakalayacakmışçasına. Aniden gecenin içinde kayboldu, o.
Saat ona inat edercesine yavaş ilerliyordu... Oysa o aksın, geçsin, gitsin ya da gelsin istiyordu aslında...O gelsin...
bir acayip gündü. bir iki gün önceki güzel günlere inat, yağmur yağıyordu kıskanç kıskanç...kadıköy pusluydu, kadıköy ıslaktı ve kadıköy`den ayrılırken gözlerimde öyle...kırmızı bir gül ve gravatımla iskeledeydim.iş çıkışı bir toplantıdan gelmiş olmanın y
Ardına kadar açık olan kapının eşiğinde kalakaldılar. Ne Ayşe bir adım yanaşabiliyordu ne de Ali. İçeriden yabancı bir koku geliyordu. Ali’nin burnunu sızlatan, Ayşe’nin midesini bulandıran yabancı bir koku...
sevmek, kendini adamaktır.Karşılıksız ve beklentisiz.
Aynı zamanda sevmek insanı değiştirdiği gibi geliştirebilmeli de.
Beklentiler sadece zaman içerisinde çürümüş muhabbetlerde kalıyor. Çıtımı bile çıkarmıyorum. Sen, şaşkın gözlerle bana bakıyorsun. Aslında sen de ne yapacağını bilemiyorsun. Belki sen de bir aşk yaşıyorsun şu anda.
Biricik Sevdiğim,
Aradan çok uzun bir zaman geçti biliyorum. Bu mektubu yazmak benim için çok güç. Lütfen sakin bir şekilde oku. Bilmeni istediğim birkaç önemli şey var. Ne olursa olsun, ne yaşamış olursak olalım seni daima sevdim ve seveceğim. Sen benim için çok özel ve çok
Evet kabul etmemek imkansız. Değişiyorum... Sabah perdelerimi açarak güneşe günaydın dediğimi hiç hatırlamıyorum.
Kimse kızmasın içimden geçenlere
Ki ben,yüreklerinize bir yürek dolusu gül bırakarak
Gidiyorum
Bütün nefretlerimi
Yarım kalmışlarımı
insan gerçek aşkını bulmak için yollara düşer kimi zaman. Ya bu yol bir resim sergisiyse...
Lanetin akustik prensesi bir hancı edasıyla baldırlarıma dokundu. Etim yarıldı. Kanım titredi. Sen tüyün duyumsamadaki repertuarını ezberlerken; benim, doruklara olan inancım, mağaraya olan imgeleme gücüm arttı.
aşık olmak aniden yağmura yakalanmak gibidir. hazırlıksınızdır, sırılsıklam olursunuz titrer bedeniniz, kaçıp kurtulmak istersiniz...ama sığındığınızda bir kuytuya ve dönüp izlediğinizde yağmuru ne kadarda güzeldir oysa...
Tam olarak bitmemiş bir çalışma, hep başlayıp da yarım bıraktıklarım gibi aslında. Bir arkadaşımın başından geçen bir kara sevda sonrası yazdım... Yorumlarınızı bekliyorum...
Umudun Bi̇ti̇ği̇ Yerde Her Zaman Yeni̇ Umutlar Bekler Bi̇zi̇ Yeterki̇ Onu Gömesi̇ni̇ Bi̇leli̇m
Evin, kocaman dağ hiddetinde heybeti, sırrı, gören gözler için durgun sular keyfiyetinde aşikâr olan efendisi, Dilşikâr nasıl bir gönül avcısıymış bir gün olsun merak etmedi. Oysa Dilşikâr perdeleri gönül gözüyle birer birer indirdi. Nedir o öfkeli dağın arkasındaki durgun su, biliverdi.
Uzun zamandır yaptığı gibi saymaya başlamadan hızla kalktı; hemen banyoya gitti; duşa girdi. Sıcak suyun, vücudundan kayıp gitmesini izledi bir süre. Ama sayılar, sulardan daha hızlı hareket ediyordu. Bir, iki, üç,beş, dokuz derken, on sekizde durdu beyni
Dargındır bana ak ve karaciğerim, sigara-çay ve alkol dostluğumdan, kalbimse kan kardeş benimle, seni tanıştırdım diye ona. Korkuludur şimdi, yarım kalmış sevdalar mezarlığımın bekçisi biliyorum ve fakat görev aşkıyla yanar bekçi, geceleri içi acır, rakı