Öykü

Kırmızı Manto

Yedi yaşındaydım ilkokula yeni başlamıştım. Evimiz ile okul arası oldukça yakındı. Ben o güne kadar sürekli sokakta oyun oynayan eve hava kararırken giren haylaz bir çocuktum.

Kınalım

Ben yazarım, benim işim insan, kötü hava koşulları beni etkilemez, insanları zor durumlarda gözlemem gerek, zor durumda yaşayanları bilmem gerek, bu insanların dışarıda ne halde olduklarını anlatmam, yazmam gerek..

Tekerrür

Ne kadar derin çizdin...
Bilmek için geri dönüp bakman gerekirdi...
Kimsin sen?
Ölümün ne demek olduğunu bilmediğim zamanlarda ölen çocukluk arkadaşım mı?
Ayrılığın ne demek olduğunu bilmediğimde tayinle uzaklaştırıldığım şehir mi?

Hayatım Senin

insan sevince ,aşık olunca nereye baksa sevgilisini görür ve zaman sevgilisi ile arasına kara kedi gibi girer isterki sabahtan akşama kadar onunla olsun isterki akşamdan sabah kadar sevgili ile olsun doymaz yanı doyumsuz bir şii

Sonsuza Dek

Hocamdı o benim. Ona bazen imreniyorum, kimse ölümden sonrasını bilmiyor ne de olsa.Aslında her şeyine gıpta ediyorum; insanı anlama çabasının gücüne, acıyı tatmasına, gerçek mutluluğu bilmesine, hayat ustalığına.

Adalet

Türk milleti adına otuzaltı yıl hapis cezasına...
Kadın çığlık çığlığa feryad ederken ağır ceza reisinin son kararı değil iki sanığı jandarmaların tüylerini dahi diken edercesine bir gerginlik yaratıyor.Duruşma salonuna giren adliyedeki görevli polisler kadını zorlukla da olsa dışarı çıkartırken mahkeme reisi heyet üyeleri hiç istifini bozmadan

Başa Dön