"Yazmak, aslında ölümü avlamaktır; ama en azından avladığın şey, seninle alay edemez." - Umberto Eco (kurgusal)"

Öykü

Şükür Ağacı

Bazen sırf panomdan bir ışığım daha eksilmesin diye arkadaş kavgalarının en çılgın yerinde tamam öyle olsun der kavgadan çekilirdim. Annem okul çıkışında yakındaki bahçelerden bir iş buyurduğunda yanmaya devam eden parlak bir ışık uğruna istemeye istemeye de olsa yola koyulurdum. Benim küçük kardeşim, ah o haylaz çocuk, hiç

Esinti

Esinti...
Uzatıyorum. Uzatıyorum… Belki alır okur, birileri daha kendi kelimesini de yanına yapıştırır, diye.
22 Ekim 1990 - 2009
Gülten Ağrıtmış

Hakkı Tankut

Ama halan korkuyordu artık her şeyden. Hiç kimseyi istemiyordu yanında bütün gün odasında, yatağının üstünde sallanır durur “Neden ?” derdi, “Neden? “.
Sen karnımdayken ninenlere gittik gene. Baban “ doktora gene götürün bu kızı, daha kuvvetli haplar içirsin ona, unuttursun işte “. Diye öğüt veriyordu ninene.

Mavi Kurt

Zaten bu insanlar da, atalarını arada akıllarına getirirler belki ama uzun uzadıya kafa yormaz, geçmişin bir sis bulutundan öte bir şey olmadığına inanırlardı. Gelecek, kaygı barındırmayan bir kopyaydı. Sadece bir önceki güne ait bir kopya, daha öncesine değil işte. Böyle olunca da, geçmişle gelecek, daraşmalık aralıklarda bir taraftan

Sanrı

Dalmışım. Büzüldüğüm yerden doğruluyorum. Gözlerim yaşarmış yine; nedensiz. Ne zamandır oluyor. Sebebini bilmiyorum.
Elimle buğulanmış camı şöyle bir silip dışarıyı izlemeye koyuluyorum. Karşı evin oğlu dışarıda top oynamaya çıktı. Arkadaşları da doluştu sokağın ortasına. Maç yapacaklar. Bir keresinde beni de çağırdılar, ama gitmedim. Önceden hiç konuşmazlardı

Vekilim Yanıyor Yetişin!

Biz ikinci çayımızı daha bitirmemiştik. Milletvekili olduğunu öğrenmiş bulunduğumuz Şahabettin Yusyuvarlak, kahvehaneye arkasından itiliyormuş gibi girdi. Arkasından adamları…

Başa Dön