
Reptilian 4
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba Ankaranın büklüm büklüm yollarını çalıyordu. Ekremin tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti.
Akşam olmuş düğün melodileri başlamıştı. Önce saz bir giriş yaptı. Galiba Ankaranın büklüm büklüm yollarını çalıyordu. Ekremin tahmini doğru çıktı. Türkü doğruydu. Melodiye org aleti de eşlik etti.
Akın, ünlü bir arkeologdur. Kızı Asena ise onun en büyük yardımcısıdır. Birlikte, kayıp uygarlık Atlantisi bulmayı başarırlar. Ancak bu büyük keşif, onların hayatlarını değiştirecektir. Asena, üniversiteye gitmek ve kendi arkeoloji kariyerini yapmak ister. Akın ise kızını bırakmak istemez. Üstelik, Atlantisin sırrını çalmak isteyen kötü niyetli bir profesör de
Ben Aydını görür görmez ona aşık oldum, vuruldum, çarpıldım gibi ifadeler söylesem bu yalan olur. Çünkü ben Aydına aşık olup olmadığımı hâlâ bilmiyorum, ama onu sevdiğimden eminim. Evet, onu çok sevdim, çok
Ben belki de yazmaya geç kaldım ama sizler okumaya hiçbir zaman geç kalmamışsınızdır.
Bahtiyar bağırıyordu. Ey Amerika ey Amerika silleyi ilk vuran biz oluruz. Gerisini sen düşün. Bütün kameralar zum olmuştu ona. Bahtiyarın sözleri bir başlangıca aitti, gerilim ve dönülmez adımlara.
Silah sesi duyuldu. Suriye tarafından sıkılan birkaç el silah YPG den kaynaklıydı. Kameralar o yöne döndü. Az sonra
Ayakkabılarımı dışarıda
çıkardım. Genç adam onları ne nezaketli ne de kaba, yani oldukça normal bir
şekilde aldı. Kapının hemen önündeki siyah renkli, tozlu ayakkabılığa koydu. Sapsarı,
küçük bir keratanın göze çarpması işten bile değildi, böyle koyu renkli bir
ortamda. Gencin,
Milet kentinin sokaklarında yürüyen Thales, evrenin ilk ana maddesi olan Arkhe'yi araştırıyordu. Arkhe'nin su olduğunu düşünüyordu. Çünkü su, her şeyin kaynağı ve evrenin sırrıydı. Ama bu sırrı paylaştığı iki gence, suya saygı duymayan bir gezegenin kaderini de anlattı. Bu gezegen, Arkhe'nin öfkesiyle yok olmuş, yerine yeni bir gezegen
Rızkı veren her ne kadar Allah cc. olsa da, ticaret hayatı içinde bunu bilende var bilmeyende. İdrak edende var, edemeyende. Bizim binamız aşağı yukarı yüz yirmi yıllık bir bina. Kurtuluş Savaşının ilk zamanlarında misafirhane olarak da kullanıldığı söylentiler arasında... Dile kolay tamı tamına elli bir sene babamız ve
Akla teslim olmamış, aklı dışlamamış bir sevgi… Rastlamadığı ve rastlamadığın bir güven umudu.
Apaçık, hesapsız kitapsız “Acaba?”lardan uzak sözler…
Konuşulmadan konuşmalar…
Bakmadan bakışmalar…
İzinsiz izinler…
12 Eylül darbesinin benim o gençlik ruhumda açtığı yaraları anlatan bir anı, bu yazı.
Davayı kaybeden avukata para yook!
Yaşananlar bir gün anı olur.
Gün gelir şiir olur, öykü olur çıkar karşıma..