O Kız ve O Kadın
Her şey çok büyüktü, dünya kocamandı. Dağı taşı kasabayı şehirleri izlediği mi biliyordum. Bir kızı izlediğimi hiç bilmiyordum.
"İnsanlık, bu sabahki kahvemi bile hak etmiyor." - Dorothy Parker"
"İnsanlık, bu sabahki kahvemi bile hak etmiyor." - Dorothy Parker"
Her şey çok büyüktü, dünya kocamandı. Dağı taşı kasabayı şehirleri izlediği mi biliyordum. Bir kızı izlediğimi hiç bilmiyordum.
Her ikisinin de üniversitenin kadın hakları ile ilgili topluluğunda faaliyet gösterdiklerini öğrenince Leyla kızıyla ilgili bilmediği bir hususun farkına vardı. Neydi bu iki genci bu konuda birleştiren husus?
"Aşığım ona, bana getirin onu. Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken bir it sürüsü gibi
M. Kemal Sayar
Şehrin hiçte sevilmeyen bir bölgesinin sokağıydı. Söylentilere göre bu sokağın insanları uğursuzdu. O insanların kadın cinsleri ise kutsal kitaplarda bile lanetlenmişti. Elbette inananlar için söylenmişti. O kadınlar ile yatan dindar bir erkeğin güya kırk yıl boyunca bir kiremitle keselenmesi gerekiyordu.Günah, sevap seçeneğinde becermek belkide en iyi tercihti...
Duman koca bir leke olup düşüyor aramıza. Konuşmalarımız kuru dal ve yaprak yığınına gömülü. Kırılgan. Tetikte. Kıvılcımla harlamaya hazır. Geceyle iplik iplik dağılmasa sabaha dek ateşin başında öylece kalabilirdik. Gözlüğüyle oynamaktan usanıyor sonunda. Dili çözülüyor. Öksürüklerin arasında işittin mi ? Şeytanın aklına gelmeyecek şeyler anlattı. Hem, yüzünde gölgeler
Gene at yarışlarına takılıp son kuruşuma kadar yatırdım, gene meyhanedeki televizyonda at yarışlarını seyrederek zıkkımlandım ve meyhaneciye veresiye yazdırdım, gene zil zurna sarhoşum
Yaşlı ve fotür şapkalı bir adam kasap dükkânına girdi. O sırada kendisinden önce gelmiş elli yaşlarında bir kadın köftelik kıyma çektiriyordu. Kadına hiç aldırmadan kasaba baktı. Elinde bedeni iyice incelmiş sivri bir bıçakla kırmızı etleri bölen usta Buyur bey amca , dedi. Kemik Var mı? İçinde ilik olan
Aslında öğretmenler odasında biraz dinlenmek istiyordum ama ne yapalım, okula yeni gelmiştim ve öğrencilerimi yakından tanıyabilmek için onlara zaman ayırmalıydım.
Bekir Sıtkı Kunt; konuşma dilini yazı diline getirme anlayışını benimser: "...Dilde ölçü , dilde realizmdir; yani yaşayan dil ile yazmaktır. Halkın dili, sanatçının kendi dili olmalıdır." der.
Yapılan bir söyleşi de, sanat anlayışını özet olarak şöyle dile getirir: "Sanatın tek amacı ve yolu halk için olmaktır.
Ben bu adamları gerçekten niye öldürüyorum, yakınım bile yok. Faik yine bana bakıyor, başını salıyor bu sefer. Allah Allah anlamış mıyım ben onu bu sefer. Hayret.
On beşinde, yeni yetme kız, çakı gibi delikanlının komplimanlarında keşfetmişti, doya doya yaşatılmasa bile, genç kızlık duygularını… Kaçmaya, yok olmaya, evet diyerek tereddütsüz, baş koyduğu ilk aşkı, yaşamayı denedi… Deney, başarısız oldu. Her başarısızlığın bir bedeli olduğu gibi, bunun bedeli de, ayrılıktı!
Ve... Aşk geldi. Yorgun olduğum bir zamanda. Gitmek istediğimde Aşk geldi, gülümsedim, sonsuzca...
Şebnem İşigüzel