Yalnızlık Koridoru
"ani bir sesle uyandım bu derin ruhsal komadan.asansörün durduğunu farkettim"
"ani bir sesle uyandım bu derin ruhsal komadan.asansörün durduğunu farkettim"
Esiri olduğum bu zevk aleminde geçirdiğim süreyi düşündüğümde, kırılıyorum. Aileme ancak bu sürenin onda birini ayırdığımı biliyorum. Gerçeğin farkında olmadan, hatta gerçeği bilsem de hemen unutuyorum. Korkuyorum gerçekle yüzleşmeye..
YÜZÜNÜ ISITIK BERABERCE ayakların üşümesin diye annem bataniyeye sardı tombiş ayaklarını gözyaşını sildi ara ara akan sakladık mendilini boğazına bağlanan gazlı bezi yıkadım aslında ilk önce yıkamak istemedim
yeni bir güne başlamıştı şimdi.. işlerini bitirip eve dönmeyi sabırsızlıkla bekliyordu..
nihayet saatler sonra evindeydi… yemeğini yiyip, dinlendi biraz.. düşündü… kitabını aldı eline, işaretlediği yerden okumaya devam ederken uyuyakaldı.. yine konuşmaya başladı kendiyle!! Anladı bu sefer… uyanmalıydı… derin bir nefes alarak açtı gözlerini karanlık odasında!! Elinde
"çevremizde bir sürü ihsan bozukluğu.ölmek mutluluk;sevmek ölüm."
Sakinlik olmuş olanlara ve olabileceklere karşı.
Kayıtsızlığın başarısı tesadüf olmasa da mucize gibi algılanır.Ara sıra haksızlıklara karşı kısacık süren başaldırı nöbetleri dışında
derisini çıkarmış bir günışığının ıslanma ihtimaline karşı bir ruh yağmurluğu satın alındı.
Sudaki sessiz aksim bana yardım edemezsin. Seni kırk kere gördüm ve bi o kadar yadsıdım.Aynadaki kibirli yaratık sen bin kere sevdim ve bi o kadar da kutsadım.Elimde ayna suyun aksindeyim......
Üzeri kapalı kuyu; mezardır. Üstü açık kuyu ise insanı varolan tek çıkışa umutlandırır.
Ellerin acı katmıştı yüreğime. O çocuğun gözlerinde aramıştım seni. Sen yoktun. Çünkü senin gözlerini ben hiç görmedim. Bir yağmur altında, ıssız kaldırımlarda mendil satan ellerine hiç rastlamadım.
El salladı otobüsün ardından. Gözleriyle “uğurlar ola” dedi. Yüreğiyle sadakat yeminleri etti. Otobüs kaybolunca dağların arasından, bir boş yola bir de şehre baktı. Öylece dimdik durdu bir süre. O olmadan atılacak ilk adımdaydı sıra. Yıllarca birlikte yürüdükleri bu yollar, seyretmekten büyük keyif aldıkları –bazen de talihsizliklerine isyan ettikleri-
Duman koca bir leke olup düşüyor aramıza. Konuşmalarımız kuru dal ve yaprak yığınına gömülü. Kırılgan. Tetikte. Kıvılcımla harlamaya hazır. Geceyle iplik iplik dağılmasa sabaha dek ateşin başında öylece kalabilirdik. Gözlüğüyle oynamaktan usanıyor sonunda. Dili çözülüyor. Öksürüklerin arasında işittin mi ? Şeytanın aklına gelmeyecek şeyler anlattı. Hem, yüzünde gölgeler
Bahar ona can veren Nisan yağmurlarıyla kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Pencerenin hemen önünde camı açmış oturduğu saldalyeden dışarıyı seyreden genç te öyle hissediyordu ki camı tamamen açmıştı.
Onlar canlı değil mi? Ölmek te var tabi…Ne kadar kısıtlı ve yoğun yaşamları var! Acaba öleceklerini biliyorlar mı?Ya farkındalarsa… Buna biz bile katlanamayız… Düşünsene, dönmeyeceğini biliyorsun ve o ana doğru tehirsiz ilerliyorsun… Bağımlılıklarını bırakıyorsun… Konuştuklarımızı sezinleyip cevap veriyorlarmış hemen. Bir de çıkışarak, nasıl olur?
Deniz okulun duvarları gibi gri, onlardan farklı olarak dalgalıydı. Aldatıcı bir dansla insanı bir tür melankoliye davet eder gibiydi.
saatin sabahın 4'ü olmasıda ne demek ...
kim günü 24 saate bölme hakkını verdi insana...
365 gün bir yıl ediyormuş...
hepsi hepsi 6 milyarmış bizim ihtiyarın yaşı ...