• İzEdebiyat > Öykü > Deneysel |
181
|
|
|
|
İnsanlığın en anlamsız anlam yüklemesi zaten, havada bir parça güneş ve ucundan mavilik gördü müydü, öten her kuşun mutlu olduğunu varsayması.. saka kuşları dahil… |
|
182
|
|
|
|
Duygularımı neden bu şekilde ifade ettiğim hakkında gerçekten bir fikrim yok. |
|
183
|
|
|
|
edyeyi koşar adım sürüp beni röntgen odasına götürdüler. Görevli dışarı çıkıp giysilerimi çıkarmama istedi. Kıpırdanamadığımı görünce koşarak dışarı çıktı. Hacer’i çağırıp geldi. O canımı yakmadan fistanımı yukarıya sıyırdı. İç dizliğim ortaya çıkınca ödüm koptu. Ömrüm boyunca bir başkasının önünde soyunmadım ben. Üstelik korkudan biraz altıma da kaçırmıştım. Islaklık çoktan geçip gitmiş ama renginden anlaşılır. |
|
184
|
|
|
|
Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pınar ve Üç Kadın Bir Düşün Gerçekleşeği Günü Beklemekte... |
|
185
|
|
|
|
(telefon çalar z. ahizeyi kaldırır.) |
|
186
|
|
|
|
Sigarasının dumanını içine çekerken ,zombilerin ne kadar beyinsiz olduklarını düşünmüş,bir yandan da bu ucubelerin tek arzularının beyin yemek olduğu ironisini fark etmişti.Zombiler topluluk halinde dolaşıyor ,aynı içgüdülerle,aynı amaç doğrultusunda hareket ediyorlardı.Aralarında radikal bir zombi yoktu.Farklı bir istekte bulunan veya farklı bir doğaya sahip olan yoktu |
|
187
|
|
|
|
Neredesin kızım sen?
- İzmir’deyim.
- Unuttun beni valla, unuttun.
- Unutur muyum, canım aaa,
- Ben de akşamüzeri İzmir’e geleceğim. Nerede olduğunu söyle. Alayım ordan seni…
- Gelemem, zaten akşama kalmadan dönerim.
- Dönme, bu gece İzmir’de kalırız hem. |
|
188
|
|
|
|
"Kes" dedi yönetmen. "Daha ağır yürüyeceksin. Unutma; canın sıkkın, yalnızsın, yetişmen gereken hiç bir yer yok..." |
|
189
|
|
|
|
İki kez evlenmişti ve bir kızı vardı. Kızı evlendiği iki erkekten de değil, yalnızlığına ortak ettiği başka bir genç adamdandı. Kızına şimdi babası bakıyordu. Önümüzdeki yıl okula başlayacaktı. İlk eşiyle liseyi bırakıp evlenmişti. Mahallesinin afili delikanlılarından biriydi. Evlenmiş demek dile kolay ona henüz çocuk yaşta kaçmıştı. Hayat o yaşlarda herkes için tozpembeydi. Delikanlı Karşıyaka- Konak vapurlarında çaycılık yapıyordu. Kaçtığında yaşı küçük olduğu için polis yakalayıp evine geri getirmiş, onu ailesine teslim etmişti. |
|
190
|
|
|
|
-Güldüm çünkü çok neşeliyim bu günlerde. Neden neşeli olduğumu sormayacak mısın? İstersen sorma! Ama ben, söyleyeyim: Karım sizlere ömür…
-Ne? Yani öldü mü?
-“Sizlere ömürün” ne anlama geldiğini bilmiyor musun? Bu inde yaşamak sana bazı şeyleri unutturdu mu?
-Oldukça keyiflisin. Yoksa karını sen mi öldürdün? |
|
191
|
|
|
|
Bir çok şey olmak istedim ben çok eskiden. |
|
192
|
|
|
|
öyle bir düşündüğü zaman, hemen hemen kendi durumunda olan binlerce insan vardı. Zenginler- daha iyi bir yaşamı hakedenler- azınlıktaydı. Son günlerde ülkedeki azınlık hakları da epey bir genişletilmişti. Fabrikada patronuna bir şey sormak için gittiği sırada işitmişti bu sözleri. İçeriğini bilmiyordu ama demek ki zenginler iyiden |
|
193
|
|
|
|
Başımıza ne geldiyse zaten bu şeftaliler yüzünden gelmişti. Büyük bir ihtimalle arkadaşımın biri onu elimden alıp öfkeyle karanlığa fırlatırdı. Çünkü suçlu olan biz değildik. Şeftalilerin insanı başta çıkaran kokuları, tatları ve dallardan bize kırmızı kırmızı bakmalarıydı. |
|
194
|
|
|
|
Seninle tanışmadan önce yazdıklarından bir bölüm: ”…artık karanlıkları sever oldum;halbuki önceleri nefret ederdim. Saklamak istediklerimi gömebileceğim ve görüşmek istemediklerimden kaçabileceğim en güvenli yer… Sessiz, dinlendirici , sorgusuz… Ben, baharın kızıydım, bahar gibi canlıydım… Şimdi ise karanlıkların kızıyım. Halimden yakınmıyorum, pişmanlık ise hiç duymuyorum. Umutsuzluğumu öfkeye dönüştürmesini becerdim. Baharımı karanlık yapanlarla alay ediyorum, onlarla adeta oynuyorum. Onbeş yaşımda iken bana felaketi yaşatan erkeğin hemcinslerinden hesap soruyorum. Uzaktan akrabamızdı. Ondokuz yaşındaydı, yani benden büyüktü. O nedenle abi derdim ona. Zaman zaman arabasıyla beni gezdirirdi. Gene bir gün birlikte gezmeye çıktık. Bir piknik alanı gibi yerde arabayı park etti. İndik ve çimenlerin üzerine oturduk. Bizden başka etrafta hiç kimse görünmüyordu. El şakası yapıyorduk birbirimize. Elimi tuttu, beni kendisine çekip kucağına oturttu. Dakikalarca böyle durduk. Bu durum hoşuma gitmedi değil, ama ya sonra ben istemediğim halde bana sahşp olması?... Bağıramadım bile, her şey kısa bir sürede olup bitti. Benimle yaşım tuttuğunda mutlaka evleneceğini söyledi. Bir sene sonra askere gitti. Askerden döndüğünde ben onsekizime girmiştim. Babası ona bir market açtı. Burayı işletmeye başladı. Defalarca bana evlenme teklif etti; kabul etmedim. O yaptığı şey dolayısıyla kendimi devamlı aşağılanmış hissediyordum ve bunu bana yapan bir insanla artık beraber olamazdım.” |
|
195
|
|
|
|
Düzen ve güvendir tek ürkütücü olan.Kaybedeceklerini düşünmektir insanı derin bir yeisin koynuna sürükleyen. |
|
196
|
|
197
|
|
|
|
Yalnızlıgın sefası nasıl olurki sürülsün,SÜrülseydi Tanrı yaratırmıydı Ademle Havvayı.. |
|
198
|
|
|
|
Pırıltılı gözüken pisliğe batan insanlar... |
|
199
|
|
|
|
Sizin matematiğiniz! Ya formülleri ezberler çabucak çözersiniz anlamasanız da, ya da anlayıp değişik yollar deneyerek, matematiğin zevkini çıkararak. Size kalmış. Bakış açınıza… |
|
200
|
|
|
|
"diyalektik bir umut ağlıyor oturduğu yerde." |
|