• İzEdebiyat > Öykü > Deneysel |
221
|
|
|
|
Eğer gireceğimiz oda iç dünyamızı gösterseydi, O odaya yinede girermiydik |
|
222
|
|
|
|
...Kahramanlık geçitlerinin gelgitlerle kirlendiği bir gece kaçmaya çalıştım çatıların kemirgenliğinde pişmeye çalışan çatışmaların gerginliğinden lakin NAFİLE!... |
|
223
|
|
|
|
Lise hayatının bilinmeyen yada gözden kaçan ayrıntıları |
|
224
|
|
|
|
Yaşanırken farkına varmadığımız güzellikler gelip geçiyor. Anıda yaşanan yer Başkent'in merkezinde,
Ulus Meydanında, Atatürk Heykeline çok yakın bir
yerdi. Saygılar. |
|
225
|
|
|
|
Gündüz. Gece. Gece karanlık zamanı. Merak zamanı, gündüz sorulamayacak sorular zamanı. |
|
226
|
|
227
|
|
|
|
Ah bu yorgun bacaklar!… Hani kısacık bir yürüyüşte yorulurdunuz. Şimdi bu güzel yerlerde nasıl da koşarsınız? Bu orman sizleri de çok etkilemiş. Ya şimdi o yerlerde olsak yine böyle koşar mısınız? Yoksa… Yoksa iki adımdan sonra yorulur, otobüse doğru yolunuzu mu değiştirirdiniz?
|
|
228
|
|
|
|
2003 ekim 25' inde yazılan bu mektup asla sahibine ulaşmadı. Makşuka Eylül ayında ölmüş ancak kasabada kimsesi kalmadığından haberi olmamıştır Aliyoşlam' ın. |
|
229
|
|
230
|
|
|
|
Sözler ısınmaya başlamıştı. Suskunluklar İsrafilin surasından süzülen soğuk nefesle akmataydı etrafa. Sıcak ve soğuk arasında birşeyler çatlamaktaydı ( ya kadehlerdi çatlayan, yada akıllardı ). |
|
231
|
|
|
|
Adamın biri o günün tanrısı olarak belirlenen bir gize, öldürdüğü sinekleri adayacak. Başkaları ise bu durumu görüp sinsice gülecek ve diyecekler ki “ deli!” . İki hecenin içine sıkışacak şehir dediğimiz metal soysuzluk. İffetli bir dulun ağzından çıkan yalan ile de kendi tanrısına adadığı bir genci ölümlüler listesine koyacak, vakti gelince, evet ama şimdi, atılan yalanın izzet- i hakkı için, kızabilir tanrılar, bekleyecek koca şehir. Bekleyip sırasını savmadan ve şeytanlara kaptırmadan eline alacak ermemiş bir ömrü. Hep birlik bir gecenin esrarında kutlayacaklar, yolcusu, kerhanecisi, kargası, düzenbazı… |
|
232
|
|
|
|
"Niye Hüseyin? Nasıl karıştın bu işe? Birgünden birgüne hayatımızdan şikayet ettim mi? Senden başkalarının karıları gibi, gücünün yetmeyeceği şeyler istedim mi?" diye düşünürdü Fatma. |
|
233
|
|
|
|
numaraları biz bulduk; hakimi ne zaman onlar oldu hayatımızın? |
|
234
|
|
|
|
Bazen çok mu abartıyoruz kendi kendimizi kandırma olayını? Yoksa bu gerçekten de mutlu olabilmek için gerekli mi? Mutluluğu ararken ortaya çıkıveren bir şey mi bu? Sığınılacak son şey mi yalanlarımız? Yoksa sahip olduğumuz tek şey mi? |
|
235
|
|
|
|
Oradan kaçabildiğim kadar hızla kaçtım. Kulağıma gaipten sesler geliyordu: “Kaçma, kaçtıkça, sıra sana gelecek!…” |
|
236
|
|
|
|
Ben uykunun koynuna düşmeden, aklımın köşelerinden düşenler: |
|
237
|
|
|
|
Hem neden sayfalar bu kadar fazlaydı? Binlerce sayfa olmalı burada diye düşündü. Kimse çizgilerle bunları bitiremez. Çizgiyle bitecek olsa bir sayfa koyarlardı ve o sayfa dolunca kalkıp giderdik. O zaman bu sayfalar dolunca ben de gidebilirim diye düşündü. |
|
238
|
|
|
|
Gidenler, gitti mi gerçekten? |
|
239
|
|
|
|
Eflatun sokakta gördüm kelebek kızın, ipek böceği kozası oğlana masum, eflatun bakışını... aynı masada, yan yana, yana yana oturuyor, gözleri fısıldaşıyor, yanakları eflatun kırmızısı çalıyordu tualden... |
|
240
|
|
|
|
Bu ses bana soğuk hücremde ellerimi uzatıp ısınmam için bir ateş veriyordu. |
|