• İzEdebiyat > Öykü > Deneysel |
281
|
|
|
|
Hani şu işe başvururken doldurulan formlar var ya, onlar işte... |
|
282
|
|
283
|
|
|
|
yaşlı bir elin umutsuzluğa doğru uzanan elinin hikayesidir bu... |
|
284
|
|
|
|
Kaçtığını mı sanıyorsun? bence sadece kendini avutuyorsun. |
|
285
|
|
|
|
Kapı açıldı. Kızın kafası karışıktı. Bir ileri adım attı bir de geri. Sanki bildiği herşeyi unutmuştu. Sanki hayata bir tavrı kalmamıştı, uçmuş gitmişti hepsi. Hayır uçup gitmemişti, tükenmişti, bozuk çıkmıştı, son kullanma tarihi geçmişti. Bütün bu insanlar nasıl oluyordu da aynı biçimlerle idare edebiliyordu. Kızınkiler tükenivermişti işte. Yenisini oluşturacak zamanı kalmadan kalakalmıştı hayatta. |
|
286
|
|
|
|
Hastanede dört kişilik bir odada kalıyordu. Bitikti. Adeta kemik yığını. Gözleri ufacık kalmıştı. Beni tanımadı tabii ki. Oradakiler “oğlun geldi, oğlun geldi, bak!” dediler. Bu uyarı üzerine gözlerini iyice açmaya, kafasını kaldırmaya, hatta ellerini oynatmaya çalıştı, ama pek başaramadı. “Oğlum, ben kötü bir adamım, kötü bir babayım; ama sen bir büyüklük göster ve ne olur beni affet. Ne olur oğlum affet!” dedi çok cılız bir sesle. Kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle elini uzattı elimi tutmak için. Ben bunu fark edince âni bir reflekse geriye doğru çekildim. Eli birkaç saniye havada kaldıktan sonra yatağa düştü sertçe. Biraz sonra da son nefesini verdi. Tabii ben de, gelirken aklımdan geçirdiklerimin hiç birisini söyleyecek zamanı bulamadım. |
|
287
|
|
|
|
Haber formatında yazılmış ilk öykü denemem |
|
288
|
|
|
|
Bilinmeyen bir kasaba. Yönetici bir büro. Kaybolan insanlar... Normal dünyasından yeni ve güçsüz dünyaya uyanan bir insan.... |
|
289
|
|
|
|
Angela özgürlüğünü arıyordu. Bir gemide ya da bir uçurtmada... |
|
290
|
|
|
|
ilk kapı ,ejderhanın nefesi , susturamadığım sanrılar....
ceplerime çakıltaşı doldurmuşcasına ağır , yürüyorum... yorgun hızımla bir , acelesiz... |
|
291
|
|
|
|
Krizi iyi yönetemedik. Müşterilerimize verdiğimiz sözleri tutamadık. Bizim alacağımız borcumuzdan çoktu, fakat alacaklarımızı tahsil edemedik. Para gelmeyince konutları bitiremedik. Hatta temel attığımız iki arsada iki tuğlayı bile üst üste koyamadık. Yanımızda çalışanların maaşlarını ödeyemedik. Günü dolduğunda evlerini teslim almak için gelenler sıvası bile yapılmamış kaba inşaatları görünce önce hayal kırıklığına uğradılar; sonra da sözlü ve fiili saldırıya geçtiler. Tabii bu durum kısa sürede duyuldu ve biraz da dedikodu eklenerek etrafa yayıldı. Duyan müşteri ödemelerini durdurdu. Kasaya para girmeyince de ne malzeme alabildik, ne de giderleri karşılayabildik. Senetler ve çeklerin geri dönmesi ile de yasal süreç başladı ve mahkemeler peşimize düştü. |
|
292
|
|
|
|
içindeki çığlıkların boğazında kelepçelendiğini hissediyordu yusuf babasının ellerinin kelepçelendiği gibi... |
|
293
|
|
|
|
Yolda yürürken bu yürüyen ben değilim diyordu. Esnerken ağzını kapama gereği duymaz giyimine saçına çoğu zaman özen göstermezdi . bu durumda arkadaşlarının arasında sık sık adının geçmesine sebep olurdu. Konuşulanlar kulağına gelse de her seferinde geçerli bir savunması vardı. Bu yürüyen ben değilim |
|
294
|
|
295
|
|
|
|
Soğuk geçen gecelerde, yatağımda büzüşmüşken aklıma gelen ve yalnızca kendimle paylaştığım tınılar artık milyonlarca yürek tarafından mırıldanılıyor. Artık benim yalnızlık ezgilerim yığınlardan yankılanıyor. |
|
296
|
|
|
|
Ben mi? Ben tanrıya olan görevimi başka türlü ödüyorum. Ayrı bir hesaba yatırıyorum yani. Peki, tüm bunlar nerden çıktı diyeceksiniz? Çarşafımdaki çıkmayan o lekeyi bir kenara bırakıp, sudan aşınan ojelerimi onarırken aklıma düştü bunlar.. |
|
297
|
|
|
|
Ablası ölüm döşeğinde olan bir genç kızın zor kararı |
|
298
|
|
|
|
Bugün kalabalık bir eve misafirliğe gitmiştik, yüzlerde hep aynı ifadeler ne söyleyeceğini ve |
|
299
|
|
|
|
Çok uzaklarda bir yerdeyim. Görevim var. Gelmişleri ve geçmişleri araştırıyorum ve yardımcılarım sadece gölgeler... |
|
300
|
|
|
|
Eylül geldi yine;hep hüzünler saklıdır bu ayda. İnsanlar hep bir melankolik etkileşime düşer nedense. |
|