• İzEdebiyat > Öykü > Kent |
61
|
|
|
|
İç ses, kontrol edilebilir değildir bazen. |
|
62
|
|
|
|
Soft, durmadan ayağımdan sarkan bandaja saldırıyor, sanki açmaya çalışıyordu. Yatağımda doğruldum. Ayağa kalktım. Sevşan'a beni bu şekilde sarmalamasını kimin söylediğini sordum. Beyaz gazlı bezle tüm vücudum özenle sarılmıştı. İçim şiddetle kaşınıyordu ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Ağır adımlarla zorlukla tuvalete doğru yürümeye başladım. Arada sırada durumumu daha vahim gösterebilmek için inliyordum. Soft'sa durmadan üzerimden sallanan bandaja pençesini takıyor, tırnağına takılan bezi şiddetle yırtmaya çalışıyordu. Heyecanla bir hediye pakedini açmaya çalışan çocuk gibiydi. Sevimli ve saldırgan...
|
|
63
|
|
|
|
Para kazanmak için verilen değer ve zamanın ciddiyetini sorgulama düşüncesinden neden inatla kaçar ki insan? Değer olgusunu kağıtlara tapınma üzerine kuranlara dair bir öykü. |
|
64
|
|
|
|
Yoksulluk, yokluğun en acı hali belki de ve yokluğu en derin olarak yaşayan yoksulları çoğumuz fark etmiyoruz bile. Peki, acınası halde olanlar onlar mı sizce? |
|
65
|
|
|
|
Bugün geçtiğiniz sokakları düşünün, hepsini birer birer... Sizin geçtiğiniz, geçtiğinizin farkında bile olmadığınız kimi zaman, tüm sokaklarda yürüyen tüm insanlarla bir bağınız var aslında... O sokakta, size çarpan kişiyi düşündünüz mü hiç, yüzüne baktınızmı? Belki o sizin iş arkadaşınız olacak birgün, belki sevgiliniz, belki katiliniz, belki de kurbanınız... |
|
66
|
|
67
|
|
|
|
Bu soğuk nereden çıktı bilmem ki? Bu akşamüstleri bir tuhaftır buralarda. Ağaç dalları sizinle konuşur... |
|
68
|
|
|
|
“Hindistan’nın Yeni Delhi şehrinde 16.12.2012 yılında bir otobüste, çete tarafından tecavüze uğrayan genç kadın ve tüm tecavüze uğrayan kadınların anısına…..” |
|
69
|
|
|
|
4 kuşak sonrasının bile sahiplendiği bir dağ köyü. Turkcell reklamındaki, yamaçtan görünen minare, karla kaplı yamaç. Orda bir köy var uzakta şarkısı. İşte benim köyüm... |
|
70
|
|
|
|
Herta Müller'den bir tatil öyküsü. |
|
71
|
|
|
|
Gece evden çıktım. Fahişelerin ve travestilerin bolca gezindikleri mahalleye gittim. Kimi aradığımı bilmeden ara sokaklarda gezindim. Birkaç pazarlığı yakından izledim. Topuklu ayakkabılarını arabaya sığdırmak için dizlerini nasıl karınlarına çektiklerini ve orospuluğa otururken ana rahmindeki anlarına kozmetik dönüşlerini izledim.
|
|
72
|
|
|
|
Sonunda evden çıkmaya karar verdim.Ama bu kararı uygulamak için de birkaç günün daha geçmesi gerekiyordu.... Güya ilaçları günü gününe kullanmam gerekiyormuş. Bir gün bile aksaklık büyük zarar verirmiş. Tedavi sürecini alt üst edermiş. Ama buna rağmen arada bir de ufak birkaç şişe devirmeyi başardım. Bazı büyüklerim de tedaviye destek için namaz kılmam için telkinlerde bulundu. Doktor sorunu düzgün bir türkçeyle izah ediyordu. Hayal dünyasında yaşıyormuşum güya. Ve üstelik çevreye, tabiata, insanlara hatta hayvanlara da şüpheyle bakıyormuşum.
|
|
73
|
|
74
|
|
|
|
Bir sabah Ekrem kalktı karısı yanında yatıyordu “herhalde erken uyandım” dedi yine gözlerini kapadı |
|
75
|
|
|
|
"Dostum ben o herifi gebertebilirdim. İşerken saygısızlığa asla müsamaha gösteremem bilirsin."
"Ne gösteremezsin anlamadım?"
"Neyi anlamadın?"
"Ne göstermediğini anlamadım."
"Dostum göstermediğim bir şey hakkında burada neden konuşayım ha? Salak mıyım ben?"
"Ben de onu diyorum dostum. Madem göstermiyorsun neden göstermediğini bize gösteriyorsun?"
|
|
76
|
|
|
|
Roza haklıydı dönmeliydim! Benim etrafında döndüğüm merkez İstanbul ve Roza’ysa ayaklarımı yerden kesen bu durum iki korkulu rüyaya da koşmak demekti. İstanbul ve aşk! Bu iki sözcük kelimelerin sihriydi, Aşk kelimesi İstanbul kelimesinin yanına ne çok yakışmıştı. İkisine de aşıktım. |
|
77
|
|
|
|
Hadi hep birlikte unutulmamak için, mutlu olmak için bu şehre ve bu yurdun insanlarına layık olmak için bu şehre hizmet etmeye var mısınız? Bu nu bir özür olarak da borçlu değimlisiniz? Şarkıların dediği gibi ‘Ah İstanbul! İstanbul olalı görmedi böyle bir keder’ sözleri bizi kışkırtsın! |
|
78
|
|
|
|
Sustu. Gözlerini önce kaçırdı sonra dışarı baktı. Ara ara omuzları sarsılıyordu. Ağlıyor olmasını umursamadım; benim söylediğim sözlerle bir ilgisi olamazdı. Ona göre Muazzez hayal ürünüydü. Birilerinin ağlamaları kolay kolay umurumda olmuyor. Fakat ne zaman ki o gözyaşlarına sebep olduğumu farketsem, işte o an kendimi çıldırasıya çaresiz hissediyorum. Sanki birisi ellerimi ve ayaklarımı kıpırdamayacak şekilde sabitlemiş gibi nefessiz kalıyorum. Neden ağladığını sorup sormamayı düşündüm ama içimden bir ses sormamamı, çünkü altından benimle ilgili bir şeyin çıkacağını söyledi. Sormadım. Yüzünü görmeyeceğim şekilde dönerek odadan çıktı.
|
|
79
|
|
|
|
Elini sokup yeleğinin cebinden bir avuç çakıl taşı çıkardı “sana bunları vereceğim , ama … eğer İstanbul beni sorarsa onu görmedim dersin”
Taşları avucuma bıraktı, çantasını sırtlanıp ,ışıldağını söndürdü …
|
|
80
|
|
|
|
Biraz mizahi lisan katmaya çalıştığım, evvelinde Çanakkale'de yaşanan gerçek bir gemi kazasını temel alarak yazdığım öyküm... |
|