• İzEdebiyat > Öykü > Kent |
141
|
|
|
|
“Ra hayır oğlum.” dedi.
Köpek komutu iplemedi. Soft sırtındaki tüyleri dikleştirip pozisyon aldı. Kadın masadan kalkıp köpeği boynundaki tasmadan çekip, yüzüme gülümseyerek köpeğinin sağır olduğunu söyledi. Sağır köpeğe seslenerek komut verme çabasını anlamaya çalışarak Ra'nın dudak okuyup okuyamadığını sordum. Boş bulunup böyle bir yeteneği olmadığını söyledi. Saçmaladığını farkedip tekrar kimliğe yöneldi. Ra yeniden bize döndü. Mavi gözlerini Soft'a dikti. Soft yeniden pozisyon aldı.
“Ra Soft'u yerse onu Ares'e kurban ederim.” dedim sertçe.
“Aaa... Ayol siz nasıl hayvanseversiniz? O bir köpek sadece.”
“Ben Softseverim hayvansever değil. Ayrıca Soft sadece bir kedi değil”
|
|
142
|
|
|
|
int.de binlerce insanın yaşadığı yoğun duygular üzerine bir öykü... |
|
143
|
|
|
|
Yok, yine bir kabahat işlemiş olmalıyım mutlaka. Ama yeterince çekmedim mi cezamı ben? Şartlı tahliye yerine müebbede çarptırıldım da haberim mi yok acaba? |
|
144
|
|
145
|
|
|
|
Genc kadının sacları akşam güneşinde kıpkırmızı ışıl ışıl alev gıbi parlıyordu.Gözleri çok uzaklara dalmış,sigarasını derinderin üflüyordu.. |
|
146
|
|
|
|
Onu günlerdir takip ediyorum: gizliden ve açıktan, yakınlardan ve uzaklardan, yükseklerden ve alçaktan, sessizce ve bazen çığlıklar atarak... Gözüm hep onun üzerinde. Benim görevim bu.
Gerçeklerle birbirine karışmış hayallerle geçen bir ömür; ah, zavallılar... |
|
147
|
|
|
|
Yıldızlar yine bütün endamıyla karanlığa asılı duruyor salkım salkım. Pencerem sonuna kadar açık. Bu pencere hiç kapanmayacak. Hiç kapanmamalı. Gecenin soğuğu titretse de bedenimi yaşamam için bu pencere sonuna kadar açık duracak. Yıldızlar geceye ben pen |
|
148
|
|
|
|
Tarihini hatırlamıyorum. Bir kaç güz öncesine ait ama belli mevsiminden.... |
|
149
|
|
|
|
Muazzez'i yazmaya başladığımda yalnız bir adam olmakla övünüyordum. Bir insanın en güçlü halinin yalın hali olduğuna biat etmiş olmam beni özgür kılıyordu. Chao... kaval kemiği gibi güçlü, kırılmaz, kahramanlarının tek tanrısı... yaratır, öldürür, ardına bakmaz. Atom çekirdeği gibi kırılmaz bölünmez bir çetinliğe sahip olduğumu sanıyor olmanın altında yatan yalınlığımdan başka bir şey değilken birden bire yarım kalmışlık hissiyle tanıştım. Beklemek beni aşındırıyordu. Bekliyor olmamın umurunda olmaması ise aşınan ruhumu enfeksiyona daha açık bir hale getiriyordu. Muazzez'i hangi ara beklemeye başlamıştım bilmiyorum.
|
|
150
|
|
|
|
Daha önce de aynı şeyi söylemiştin. Çat diye bir ses geldi. Tamam dedim, kadın emniyet zincirini açıp adamı içeri aldı. İçeri girip kapımı kapattım. Ah ulan ah, madem onu evine alacaktın, bu kadar uzun tartışmanın ne alemi vardı. |
|
151
|
|
152
|
|
|
|
Bomboş...
Bazen biraz sevgiliydim eskiden. Alışık olmadığın mutluluğun olmuştum dönem dönem. Hep yanındaydım ama gizliden gizliden.... |
|
153
|
|
|
|
Tepede bulduğu düzlüğe çömelmiş, kıvrılmış bacaklarım yay gibi gerilse de zıplasam boşluğa doğru, gözlerimin önünde, karanlıkta ağlayan küçük çocuğa doğru... O ki hayatta herşeyi ama herşeyi yapabilirdi. O tepede otların üstüne sırtüstü uzanıp ihtişamlı bir geleceğin düşlerini görebilir, yaşadığı o dehşetli güzel günlerin tadına varabilirdi. Bense muhtemelen ömrümün son günlerini yaşıyorum ve artık nefesimin yetmeyeceği tepelere tırmanmayı ancak hayal edebilirim.
O çocuğun hayallerini yıktım.
|
|
154
|
|
|
|
Şehirlileri anlama ve açıklama rehberi... |
|
155
|
|
|
|
Yürekler çok dövülmüş bir köpek yavrusu gibi. Acı ağlatmaz artık. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artık kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar. |
|
156
|
|
|
|
bir insandan diğerine geçen başıboş bir hayalet |
|
157
|
|
|
|
Homojen tiplerin hüküm sürdüğü ve “fert”ten önce “grup”un geldiği “mahalle” denen yerleşim yerlerinde efsane olmak kolay iş değildir. Bir genç adam için bunun tek yolu vardır: delikanlı olmak. Burada delikanlılığı tanımlayacak ve bunun kurallarını öğretecek değilim. Ancak yine de açıklamak için söyleyeyim ki bu, köklü milletimizin ta Orta Asya’daki günlerinden beri genç adamlarda aranan iyi özelliklerin bütününü kapsar. Söylendiğine göre o, gerçek bir delikanlı imiş. |
|
158
|
|
|
|
Masadaki iç karartıcı fakat emektar diye tahammül edilen siyah masa lamba-
sıyla (bazıları abajur da der) sıcacık bir vedadan sonra, ellerimizi arkamızda
birleştirip, -onbeş dakika sonra durakta olacak- halk otob |
|
159
|
|
|
|
Elleri, uzun süre hayatta bekletildiğinden belki buruş kırış; gözleri düşük voltajlı
avize ışığı solgunluğundaydı. Ayakları, -hastalıktanmış sonradan kadınlar söyledi-
tombul tombul, bacakları iki bacağımdan biraz in |
|
160
|
|
|
|
Umut, yaptığı işin şakaya gelir bir tarafının olmadığını, ortamın ciddiyetinden anladı. Tazecik yüzünde hüzün kasırgaları esti. Yaptığının yanlışlığının farkına vardı: utandı. Gözlerini kucağından kaldırmadı. Ezildi; üzüldü. Dudakları titredi. Pişmanlık |
|