• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
81
|
|
|
|
Manyetik alanıma yabancıydın. Tanımsızdın. Ve hazırlıksızdım. Nasıl, neyle savaştığımı bilmiyordum. Silahı seçmekte zorluk çeksem de düşünceler hala direniyordu. Bana yanılıyorsun diyordu. Dayanaklar oluşturuyordu. Hayatın ve benim gerçeğimden oluşan daya |
|
82
|
|
|
|
Ben Cennet kokulu sevdama sonunda kavuştum. Ölümün, son olmadığını; vuslatın ve hayallerin bir gün gerçekleceğini gördüm. Ben hayallerimde büyüttüm kızım Elif'le vuslata gidiyorum.Kızımla Ahiretin en güzel köşelerinde zemzem denizlerinde yüzen balıklarına resim yapmaya ve Cennet kokulu sevdalı sevenler için yıldızlardan evler yapmaya gidiyorum. Artık zaman, KAVUŞMA ZAMANI...BEN CANIM KIZIM ELİF'İME KAVUŞMUŞTUM..
|
|
83
|
|
|
|
"Doktor Bey, neden bu ses kulak zarımda infilak etmiyor! İçeride su toplayıp iltihaplanmıyor ya da tıkanmıyor. Of Allah'ım of insanın kulağında aynı cümleyle dolaşması ne kadar da asap bozucu! Hayatımdan çıkardım ama maalesef sesi bende kaldı. Gitmiyor sanki yatıya kaldı."
|
|
84
|
|
|
|
Sonbahar rüzgârları başladığında annesinin sıcak nefesini hissetmek, ona sokulmak mutlu ederdi genç kızı, içi ürpererek daha bir sokulurdu annesine. |
|
85
|
|
|
|
“Gideceğim” dedi kadın, “gideceğim. Dayanamıyorum artık. Bu rüzgâr…” |
|
86
|
|
|
|
Her kes onu bahane bulma konusunda meşhur kılmıştı. Abidin Bahane. Aslında O’ bahane yaratmıyordu, her şeye ama her şeye yorum getiriyor, getirebiliyordu. |
|
87
|
|
88
|
|
|
|
bu kısa öyküyü atatürk söylediği sözlerin felsefi değerinin olduğunu ispatlamak |
|
89
|
|
|
|
Gülbahar'ın korktuğu soru gelmişti. Sanki kelimeler çile olmuş, harfler birbirine dolaşmış gibiydi. Dilinin ucunda çözebilse cevabını verecekti ama bir türlü olmuyordu. Duyguları ıslanmış da düşünceleri ondan okunmuyor gibiydi. |
|
90
|
|
|
|
Masada yayılmış yufkalar hala bekliyordu, peynirli börekiçi ve patatesli, kıymalı börekiçi ile birlikte… İçini çekti. Ama, ama ben oturmak istiyorum. Ama, ben kitap okuyup, yazı yazmak istiyorum. Ben yufka böreği yapmak istemiyorum. Hem, hem güneş b |
|
91
|
|
92
|
|
|
|
-Senin yerin benim göğüm
Etme göğümü yerle/ bir- |
|
93
|
|
|
|
Kızgın tuğlaların yorganın altında mı; görünmüyor? Soğudu da yine değiştirmeyi mi unuttular, nine? ‘Savsaklar!’ dediğini onlara söylemem, sen de odana girdiğimi söyleme. Gelmem hoşuna gidiyor, biliyorum. Kızarlarsa kızsınlar her gece gizlice geleceğim. Hiç konuşmuyorsun bu gece. |
|
94
|
|
|
|
Bak her dediğini yaptım , anne... |
|
95
|
|
|
|
Gözlerimi açtığımda hastanedeydik. Baş ucumda canım annem, eşim, ablam ve eşi vardı.,.
|
|
96
|
|
|
|
Şehrin kedi ve köpekleri, çocuklar ve yoksul insanlar boş arazilerde kesilip parçalara ayrılan hayvanların etrafında yutkunarak günlerdir süren bu kutsal şöleni en küçük ayrıntısına kadar takip ettiler. |
|
97
|
|
|
|
Bir konfeksiyon işçisinin kayda geçirdiği notlardan... |
|
98
|
|
|
|
Evin içinde oradan oraya dolaşıyordu ama telefon sehpasına görünmez bir sicimle bağlıydı sanki. |
|
99
|
|
|
|
“Evde değiller mi acaba?”
İşte bu soruyu sormamalıydım. Merak yaratan bir soru çünkü…
“Hırsızlık, köpeğin ve ev sahibinin evde olmadığı zamanlar yapılmayacaksa, daha ne zaman yapılacak?”
“Cesaretin yok mu, yoksa?”
Bu en son soru, en tahrik edici soru oluyor.
|
|
100
|
|
|
|
Adam göz yaşlarını karısına göstermemek için içine akıtıyordu.
|
|