Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Tarih boyunca sevgi ve kardeşliği salık veren peygamberlere ve dinlere rağmen bir çok savaş çıkmış, hatta peygamber veya din adamlarının komutasında din uğruna seferler, kırımlar, katliamlar ve fetihler yapılmış, din yüzünden insanlar birbirlerini acımasızca öldürmüştür. Ve bu hala devam etmektedir. Dinler insanları birleştirmek yerine ayırmış, savaşlara neden olmuştur. Bugün bile bazı dinler, dinden ayrılanlarla veya başka bir inancı seçenlerle görüşmeyi, selamlaşmayı, iletişim kurmayı “imansızlarla uygunsuz boyunduruğa girmeyin” diyerek yasaklamaktadır. O halde, imanlılarla uygun boyunduruğa mı girelim? Yani illa o “boyunduruk” takılacak mı? Din “boyunduruk” takmak mı demek o halde? “Boyunduruk” sözcüğünün anlamını bilen var mı peki? Bilmeyenler için söylüyorum: Tarla veya çift süren sığırların veya öküzlerin boynuna takılan tahta kirişe “boyunduruk” denir. Bu boyunduruk sığırların birbiriyle tepişmesini engeller, kağnı arabasını veya sabanı düzgün bir şekilde sürmelerini sağlar. İmdi ne diyelim? Bizler kağnı çeken sığırlar mıyız? Veya öküzler miyiz? Ünlü İngiliz matematikçisi ve düşünürü Bertrand Russell 1950lerde şöyle yazıyordu: “Din çocuklarımızın akılcı bir eğitim görmesine olanak tanımamaktadır. Din savaşın temel nedenlerini ortadan kaldırmamızı önlemektedir, din günah ve ceza konusundaki eski vahşi öğretinin yerine bilimsel işbirliği ahlakını öğrenmemize engel olmaktadır. Din olmazsa insanlığın altın çağını yakalaması mümkün olacaktır.” O halde, dinlerin öğretileri mi yetersiz – boyuna yeni dinler çıkmış ortaya çünkü- yoksa insanlarda mı iş yok? Hadi biraz düşünün bakalım. Biraz diyorum bakın. Çok düşünmeyin. Biraz düşünmeniz yeterli olacaktır. Çünkü, canlılar içinde düşünme yetisi en çok gelişmiş olan insandır. Tanrı insana o beyni kullanması, eğri ile doğruyu ayırt etmesi için verdi değil mi? Hadi bakalım çalıştırın beyinleri… Ve boyundurukları kaldırıp atmaya ne dersiniz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |