Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Başbakan; Cedide Abalıoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde, 2012-2013 eğitim öğretim yılı ve toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Türkiye genelinde millet artık İmam Hatip Okullarıyla kucaklaşıyor. Bu okullarla hasret bugün sona eriyor. Terörist yetişmediği, anarşist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Vatana hizmet aşkıyla yandıkları için mi İHL’leri kapattınız? Ben ve bir çok bakan arkadaşlarım İHL mezunları olarak İHL’lerin itibarlarını iade etmenin gururunu, heyecanını yaşıyoruz." dedi. İHL’leri kapatanlara kızarken, bir taraftan da diğer okulları terörist yetiştirmekle itham etti. Bazıları, asıl söylemek istediklerini, başka şeyler söyleyerek ifade ederler. Buna da dolaylı anlatım denir. Başbakanın yaptığı da bu. Neden mi bu yola başvuruyor? Vatandaştan eğer tepki gelirse, “Yanlış anlaşıldım.” diyebilmek için. Yani başbakan; “İmam Hatiplerde, diğer okullardaki gibi terörist yetişmiyor. Onlar terörist yetiştiriyor, ama İmam Hatiplerde terörist yetişmiyor.” demek istiyor. Ancak bunu, dolaylı ifade ediyor. Bu sözlere, en hafif şekliyle HAKARET denir. İHL dışındaki tüm okullara, o okullarda eğitim verenlere, o okullarda eğitim alanlara hakar ediyor. Hatta suç işliyor. Ancak; “Ağa güçlü olunca, kul suçlu olur.” hesabı; suçun sahibi Başbakan olunca, hoşafın yağı kesilir. Başbakanın o talihsiz( talihsiz demek, çok hafif kalır aslında) sözlerini duyunca, şok oldum. Önce öğrencilik yıllarımı düşündüm. Öğrencilik hayatım boyunca İHL eğitimi almadığıma göre, bana TERÖRİST diyor başbakan. Sonra, öğretmenlik yıllarımı düşündüm. Öğretmenlik hayatım boyunca, İHL’de öğretmenlik yapmadım. Demek ki ben, başbakana göre TERÖRİST yetiştirdim. Öğrenci olarak da hakarete uğradım, öğretmen olarak da. Bitmedi. “ Dindar nesil yetiştireceğiz.” diyerek de hakaret etmişti. Biz öğretmenleri, dinsiz nesil yetiştirmekle itham etmişti. Biz öğretmenler, din düşmanı öğrenci mi yetiştirdik meslek hayatımız boyunca? Sadece bu kadarcık mı? Keşke bu kadarla kalsa. Muhalif köşe yazarı olarak da sürekli hakarete uğruyoruz. Ne köpekliğimiz kaldı, ne ayyaşlığımız, ne alkolikliğimiz, ne kalemimizden pislik akıtmamız, ne şerefsizliğimiz, ne akbabalığımız. Ya vatandaş olarak uğradığımız hakaretler ? Ümit Boyner gibi birçoğumuz, hükümetin icraatlarını zaman zaman sesli veya sessiz eleştiriyoruz. Ne diyor bize başbakan Ü.Boyner’in şahsında: ”Siz işinize bakın.”, “Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın.”… Yani bizler; memleket meselelerinden anlamayan, kafası basmayan, kapasitesiz, beceriksiz kişileriz. Kadınlara da hakaret ediyor başbakan, bizi küçümsüyor: “Hiç kadınla erkek eşit olur mu?” diyor. Beni(biz kadınları) ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor. Doğuracağım çocuk sayısına müdahale ediyor, (belki)yaptıracağım kürtaja müdahale ediyor. Bir Atatürkçü olarak, sürekli hakarete uğruyorum(z) zaten. “Saygı duruşundan söz ederken, Atatürk’ün heykelinin karşısında sap gibi dikilmeye gerek yok.” demişti. Sap da olduk başbakanın sayesinde. İster sap deyin, ister kazık. Bir aydın olarak da hakarete uğruyorum(z). Ne demişti aydınlar için: “Bunlar aydın değil, bunlar yarım porsiyon aydın."... Şu yaşa geldim; bugüne kadar hiç kimsenin bu kadar aşağılamasına, hakaretine maruz kalmadım. Her gün birkaç şehit verirken, PKK hemen her gün yol keserken, şantiye basarken, milletvekili ve bir partinin il başkanını kaçırırken, PKK’nın elinde birkaç yıldır rehin tutulan, akıbetlerinden bihaber olduğumuz vatandaşlarımız varken; Başbakanın Bosnalılar’a 5 çocuk doğurun diye akıl vermesi, Saraybosna’da Boşnakça şiir okuması, Esad muhaliflerine destek vermesi mantıklı mı? Yaptıklarının mantıklı bulmamam, kendisine hakaret etmemi gerektirmez. Aldığımız eğitim ve aile terbiyemiz buna müsaade etmez. Ama; “Ellere gözlük verir, kendi kamburunu görmez. “ dememe engel olamaz. “Sen önce kendi ülkendeki yangını söndür.” dedirtir. Kısacası sevgili okurlar, başbakanın hakaretleri canıma tak etti artık. “Allahım!” diyorum kendi kendime. “Ben bir Cumhuriyet kadınıyım, bir öğretmenim, bir yazarım, bir anayım, sorumluluğunun bilincinde bir vatandaşım. Bana- bize bu kadar hakaret eden başbakanı, veya; başbakanın bu hakaretlerini hak edecek ne günah işledim acaba?”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |