En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey |
|
||||||||||
|
Ah benim tatlı kabağım, işlemeli bakır tabağım, mis kokulu iğde yaprağım günlüğüm. Nasılsın, iyi misin? Ben hiç iyi değilim. Günüm ayrı bir dert, gecem ayrı bir dert. Gündüz memleket meseleleriyle akşam oluyo. Geceleri de kâbus gibi üryalar görüyom. Dün gece yine saçma bir ürya gördüm sevgili günlüğüm. Bi uyandıysam, galbim, başı kesilmiş toğuk gibi çırpınıyo… Üryamda bizim torunun düğünü varmış. Bende bi sevinç bi sevinç, sorma gitsin. Torunumun mürüvvetini görecem diye içim gıpır gıpır. Torunla beraber davetiye dağıtmaya çıktık. Bu yaşta, keklik gibi sekiyom yollarda. Hatta bazen torun benden geride bile kalıyo. Enercim o biçim. Neyse, uzatmayam. Devlet memurlarının bulunduğu gocaman bi binaya giriyoz. Gaymakam ordaymış, hakim ve savcılar ordaymış, emniyet amiri, pulisler, müdürler, şefler hep o binadaymış. Biz de bunlara ille de elden vermek istiyomuşuz davetiyeleri. Ürya bu ya, her türlü saçmalık olur. Ellerimizde birer tomar davetiyeynen girdik binaya. “Düğünümüze buyrun, sakın kalıvermeyin.” diyecez. Ama ne mümkün sevgili günlüğüm, ne mümkün. Hiç birine davetiye vermek gısmet olmadı. Önce gaymakamdan başlayam dedik ama ara ki bulasın. Daha üç ay önce Mudurnu’ya gelen gaymakamın tayini çıkmış. Yerine gelen yok. Ayakkabı mağazasından ayakkabı alırken, yerde duran ayakkabı gutusuyla fotoğrafını çekmişle gaymakamın. Sadece çekseler iyi; fesbuk, tivıtır mı ne işte oralarda paylaşmışla. Onu da başbakan görmesin mi? Sen misin ayakkabı kutusuyla fotoğraf çektiren? “ Böyle muhalif gaymakamı süreyim de aklı başına gelsin.” demiş içinden. İçişleri Bakanı da, başbakanın içinden geçenler kendisine malum olmuş olacak ki Allah tarafından; fotoğrafı tivıtırda görür görmez, daha başbakan emir vermeden, gaymakamı sürgün etmiş. Leb demeden leblebiyi anlayan bi bakanmış senin anlayacağın. Velhasıl gaymakam beye veremedik davetiyeyi. Ordan çıktık, vardık emniyet amirinin odasına. Ne amir var ortalıkta, ne memur. Şu saçmalığa bi bakıver hele.“Nerde bunlar?” diye sorduk; “ Her biri başka bi yere sürüldü, hem de bu gış gününde.” dediler. Suçları büyükmüş. Amir, polis memurları Fenerbahçe’nin maçına gitmişler. Her vakit olduğu gibi 34. dakikada “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk.” diye tezahürat yapmış taraftarlar. İşte bu taraftarların narına bizim amirle polisler de yanmış. Davetiye veremeden oradan da çıktık. Bi düğün yapalım dedik, başımıza gelene bak. Ne malmüdürünü bulabildik yerinde, ne savcıyı, ne hakimleri. Hepsi sürülmüş, yerlerine atananlar da henüz Mudurnu’ya gelmemişler sevgili günlüğüm. Malmüdürünü Sözcü gazetesi okurken yakalamışlar, sallamışlar deyim yerindeyse. Savcı da meğer fesbukta iktidar aleyhine lâflar etmişmiş, aslı varsa. Nihat Genç’ten alıntı yapmışmış. Hakimin biri, “Yargı bağımsızdır” demiş. Öteki hakim de, ” Biz iktidarın değil, milletin hakimiyiz.” demiş. Cesarete bak. İşte bu yüzden her birini, çil yavrusu gibi dağıtmışlar. Kimi Mardin’de, Kimi Hakkari’de, kimi Van’da almış soluğu. Tabi bu gış günü gidebildilerse. Derken sevgili günlüğüm, gittik postaneye. Uzaktaki eşe- dosta, akrabalara yolladık davetiyeleri. Neyse ki akrabalar var, artık onlarla beraber yaparız düğünü. Derken efendim düğün günü geldi çattı. Giyindim, kuşandım iki dirhem bi çekirdek; heyecanla düğün salonuna girdim, uzaktan gelecek akrabaları görecem. Onlara sarılacam, hasret giderecem. Bi baktıysam, salonun yarısı boş. Uzaktaki akrabaların hiç biri gelmemiş sevgili günlüğüm. Hadi birinin işi çıktı diyelim, biri de hasta oldu; ya ötekilere noldu? Kıran girmedi ya hepsine. Meğer sevgili günlüğüm, bizim akrabaları da sürgün etmişler. Dedi ki torun: “Babannecim, davetiyelerin hepsi geri gelmiş. Az önce postacı getirdi. Akrabaları adreslerinde bulamamışlar.” Siz misiniz Gezi Parkı etkinliklerine katılan, siz misiniz “Çarşı, her şeye karşı.”diyen, siz misiniz “Mitinglere katılıp bayrak sallayan?...İşte böyle sürülürsünüz. Torunun düğününü de burnumuzdan getirdiler sevgili günlüğüm. Hısımsız, akrabasız, tatsız tuzsuz bi düğün oldu. Akrabalar gelmedi diye düğün kalır mı? Kalmaz. Orkestra başladı çalmaya. “Vardar Ovası” nı çalarken, polisler geldi. “Öyle rakılı, içkili türkü söylemek yasak.” diye orkestrayı susturdular. Arkasından ahlak zabıtası geldi.”Gelinin dekoltesi çok açık. Derhal omzuna şal alsın.” dediler. Ah sevgili günlüğüm, düğün değil de sanki cenazemiz var. Öylesine sıkıntı çektik. Bilsem üryada olduğumu aldırmayacam, ama bilmiyom ki. Daha sonra sevgili günlüğüm, gençler kızlı erkekli oynarlarken, yine pulis dalmasın mı içeri.” Başbakanın kızlı- erkekli birlikteliklere alercisi olduğunu bilmiyo musunuz? Hem zaten dinimizce de caiz değil. Ayrılın çabuk!” diye bas bas bağırıyo. Polisin biri aldı eline tebeşiri, salonun ortasına bir çizgi çekti.” Kızlar- kadınlar bu tarafta oynasın, erkekler bu tarafta. Dönün sırt sırta. Aslında araya perde çekmek var da, neyse.” dedi. Allahım sen sabır ver! Düğün yapmıyoz da sanki kabir azabı çekiyoz. İşte tam bu sırada cinler iyice tepeme çıktı. “Size inat, erkeklerin sahasına girip göbek atacam.” dedim. Torunlar beni tutacak oluyorlar ” Yapma- etme bubanne.” diye ama, dinleyen kim! Orkestraya; “Çalın Mudurnu çiftetellisini.” dedim. Dikildim salonun ortasına, başladım şakkıdı şukgudu oynamaya. “ Sizin yasağınıza da , günahınıza da….” diye söylene söylene oynadım. Keyfimden değil, sinirimden oynuyom sevgili günlüğüm, inadına oynuyom. O yasak, bu yasak dedikçe; inadına oynayasım geldi. Hatta bi ara “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk.” diye slogan bile attım. Bu da benim tepkim olsun dedim. Gezi Parkına, Taksim’e gidecek halim yok ya. Gerdan kırarken, topuk vururken bi uyandıysam, yatağımdayım. Ter içinde kalmışım. Meğer gördüklerim hep üryaymış. Acı olan şu ki: Gerçek yaşamımızın, üryamda yaşadıklarımdan pek bi farkı yok aslında. Üç aşağı, beş yukarı aynı. Hoşça kal sevgili günlüğüm. Öpüyom gözlerinden.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |