Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides |
|
||||||||||
|
İçişleri Bakanı İ.Naim Şahin, Iğdır’da bir şehit ailesini ziyaretinde, "Her şey nasip işi. Bizim Iğdır’a gelmemiz de bir nasip işidir. Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamak da, genç yaşta şehit olmak da nasip işidir.” demiş. Acılı aileyi teselli edeyim derken, üçe beşe katlamış ailenin acısını. İnsanları övmenin de, yermenin de, sevmenin de, teselli etmenin de bir usulü - erkânı vardır. Aksi takdirde, yavrusunu okşamak isterken öldürüveren ayının durumuna düşer insan. On, on beş PKK’lının öldürülmesi, hükümetin terör mücadelesindeki başarısı oluyor. PKK’lılar, takdiri ilâhiyle ölmüyorlar. Ama, askerlerimizin şehit düşmesi, nasip işi oluyor. Afyon’daki patlama da, Orman ve Su İşleri Bakanına göre takdiri ilâhiydi. Sıkışınca, hemen takdiri ilâhiye sarılıyorlar, ya da nasip’e. Peki, depremde evlerin-apartmanların kurabiye gibi dağılması, yüzlerce vatandaşın ölmesi de mi takdiri ilâhi? Yoksa, nasip işi mi? Japon halkı, neden depremde takdiri ilâhiyle ölmüyor? Madımak’ta onca sanatçının, edebiyatçının öldürülmesi takdiri ilâhi mi? Bu konuyla ilgili davanın zaman aşımına uğraması, nasip işi mi yani? Ay af edersiniz, o hayırlı bir olaydı. Başbakan demişti ya, zaman aşımına uğrayan dava sonunda, “Vatana millete hayırlı olsun.” diye. Bu yıl uygulanmaya başlanan 4+4+4 denilen yeni eğitim sistemi de mi nasip işi? Ders kitaplarından Atatürk’le ilgili kısımların çıkarılması da mı nasip işi? Suçlarının ne olduğu bilmeden dört yıldır Silivri’de yatan aydınların durumu da mı nasip işi? Bir partinin belediye meclis üyesiyle karısının, girdikleri sınavda birinci olmaları da mı nasip işi? Yani Allah, iki sivri zekâlıya karı- koca olmayı ve ardından sınavda birinciliği paylaşmalarını mı nasip etmiş? Fakat nedense artan terör olayları nasip işi değil, dış odakların işi. Cari açık, yıllardır nasibimizden çıkmıyor. Dünyada en pahalı petrol kullanan birkaç ülkeden biri olmak, neden hep bize nasip oluyor? Yani; yurdumuzda yaşanan olumlu gelişmeler, iktidarın çalışmaları sayesinde oluyor. Olumsuzluklar; ya takdiri ilâhi, ya nasip işi. Ancak bazı olaylarda, Allah’ın takdiri bir türlü tecelli etmiyor. Pot üstüne pot kıran İ. Naim Şahin’e istifa etmek neden nasip olmuyor? Tüyü düzgünlerin çocuklarına Doğuda veya Güneydoğuda askerlik yapmak neden hiç nasip olmuyor? Gelelim, din görevlilerinin camide yaptıkları dolaylı siyasete. Memura siyaset yasağı var. Ama din görevlilileri hariç. Yozgat’ın Çapanoğlu Camiinde müftü yardımcısı verdiği vaazda, “Düğünlerde eş ve kızlarınızı oynatmayın” demiş. Hayrünnisa Gül ve Sümeyye Erdoğan’ı olumlu örnek olarak göstermiş.” Buna “taraf olma” veya “ siyaset – propaganda yapma” denmez de ne denir? Neden başbakanın, cumhurbaşkanının eşi veya kızları örnek veriliyor? Verecek başka örnek bulamamış mı? Bulamaz. Çünkü, “Öpülecek el, dudağa yakın gelir.” Derdi olan, başbakana mektup yazıyor. Demek ki; başvurmaları gereken kişi veya birimlerin, vatandaşın sorunlarını çözeceklerine inanmıyorlar. Bu da, sistemin nasıl tıkandığının, tek adam yönetimine dönüştüğümüzün işareti. Ayrıca birçok kişi, başbakandan taraf görünmek istiyor. Sanatçılar, film yapımcıları ve özellikle tv’de program yapanlar. Yaptıkları- yapacakları tv programlarını, çekecekleri filmleri garantiye almak istiyorlar. Yoksa çıkacak tv kanalı, köşe yazacak gazete bulamazlar. Hani başbakan demişti ya; “Biz, beğendiğimiz oyunlara sponsor oluruz.” diye. İşte bu sebeple birçok sanatçı, köşe yazarı, film yapımcısı; kendilerini başbakana beğendirme mecburiyeti hissediyor. Ve oturup, başbakana mektup döşeniyorlar. Ya da, “Ben de AKP’ye oy verdim.” diye açıklama yapıyorlar. Bir taksi şoförü şöyle demiş: ” Başbakan Yunanistan’da aday olsa, yine kazanır.” Valla ben de astronot olsam, uzaya giderim. Allah bana da bu köşeyi yazmayı nasip etti. Kısmetimde, muhalif yazılar yazmak varmış. Takdiri ilâhi işte. Az önce oturmuş, güzel güzel kahvemi yudumluyordum. İçimden biri dürttü “Kalk, yaz!” diye. Nasibimde varmış, ne diyeyim? Eğer okuduysanız köşemi, size de okumak nasipmiş. İnanmıyorsanız, İ.Naim Şahin’e sorun. Aksini söylerse, kaç takla isterse o kadar takla atarım. Oyna dese; günah- münah demem, oynarım.” Nasibimde, bakanın karşısında oynamak da varmış. Günahım bakanın boynuna.” der, sıyrılırım işin içinden.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |