Yaşamın tanımı yoktur. -Halikarnas Balıkçısı |
|
||||||||||
|
"Lise öğrencilerimize okumayı, okuduğunu tartışmayı, bildiklerini paylaşmayı daha keyifli hale getirecek bir kampanya başlattık. Arkadaşlarıyla kitap okuyan ve yorumlarının videosunu "#cokokuyancokgeziyor" etiketiyle sosyal medyada paylaşan 100 öğrencimizi kurayla ücretsiz Gençlik Kampı'na göndereceğiz. Kampanya görselini e-postanıza gönderiyoruz. Öğrencilerinize ulaştırmanızı rica ediyoruz." Ben bu uygulamayı Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olduğu yıllarda, sanırım bir gün canının sıkılması sonucu, bir sabah eline geçen piyasa kitaplarından birini istem dışı on dakika okumuş. Sonra da, bütün ülkenin canının sıkılıp, ne yapmaları gerektiğine karar veremeyeceklerini düşündüğü için, bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, herkes sabahleyin, işe başlamadan önce, topluca, her gün on dakika kitap okuması konusundaki emrini bir yazıyla bildirmişti. Bu emir ve okumalar o kadar çok işe yaradı ki, herkes âlim oldu. Sokakta kimi görsek kitap okuyor, tartışıyor, fikirler birbiriyle yarışıyor durumuna geldi. İşin garibi, üniversitelerde de hak etmeyenler akademisyen olmaya, rektör ve dekan olmaya, kendini bile tanımaktan acizler YÖK üyesi olmaya başladı. Hatta üniversite sınavı sorularının çalınması, KPSS sonuçlarıyla oynanması, mülakatlarda türlü dümenlerin dönmesi de bu on dakikalık sürede yetişen âlimler sayesinde oldu, denebilir. Hani masallarda denir ya, "gel zaman, git zaman" sonra malum cemaatle işler bozuldu ve bu âlimler hırsız, dolandırıcı, alçak, vatan haini oldular. Onların yerlerini benzer varlıklar doldurdular. Onlar da Abdullah Gül'ün on dakikalık âlim yetiştirme kampanyasının ürünleri... Şimdi diyeceğim şu ki, biz bu masalı daha önce dinlemiş, çocuklara anlatmış, sonuçlarıyla da yüzleşmiştik. Sayın Bakan, içinde yığınla bilgi yanlışlıkları dolu, ders kitapları diye öğrencilerin eline tutuşturduğunuz paçavralardan kurtarmayı deneseniz... Devam-devamsızlık konularını bir kez daha gözden geçirip, çocukları birer mahkûm yerine, birer öğrenci olduklarını hatırlayacakları, öz güven duyacakları duruma getirseniz... Okulların giriş çıkışını öğrenci olduklarını algılayacak şekilde düzenleyip, okul duvarlarını bir yarı açık ceza ve tevkif evi olmaktan çıkarıp, çocuklara istedikleri yerde yemek yeme ve istedikleri gibi giyinme özgürlüğü verseniz... Sınıf geçme yönetmeliklerini değiştirmeyi deneseniz... Tatilleri çoğaltıp öğrenci ve öğretmenleri farklı bir sıkıntıya sürüklemek yerine, ülkenin genel koşullarını, yazını, kışın ailelerin çalışma ve üretme ortamlarını dikkat alarak eğitim ve öğretim sürelerini ayarlasanız… Özel okul şartlarını düşünmek ve geliştirmek yerine, bu saydıklarımızı yapsanız, sanırım yukarıda sözünü ettiğiniz çalışmalardan daha faydalı olacaktır. Sayın Bakan, emin olun ki, eğer bu söylediklerim yapılıyor olsa, ilkokuldan üniversiteye kadar örgün eğitimde elemeli sistem devam etse, sizin beklentiniz olan kitap okuma zaten tavsiyeye gerek kalmadan okunacak ve tartışılacaktır. Ne olur siz, sizden öncekilerin yaptığı gibi, bir şey yapıyormuş gibi, her şeyi bozmayın ya da yapıyor görünmeyin. Bakın, ülkede ne kadar imam hatip arttıysa, ahlaksızlık da aynı orantıda daha fazla arttı. Bu ülke bizim, bu çocuklar bizim, hem ziyan etmeyi engellemeye çabalayıp, hem de ziyan edilmesi için, dünyada bizim ürettiğimiz eğitim sisteminden başka, kendi çocuklarına zarar veren bir ülke yok. Köy Enstitüleri kapatıldı. Kız Olgunlaşma Enstitüleri kapatıldı. Öğretmen Liseleri işlevsiz hale getirildi. Anadolu Liselerinde yabancı dille eğitim veriliyordu, şimdi her yer Anadolu Lisesi ve hiçbiri işlev yapacak durumda değil ve dökülüyorlar. Meslek Liseleri sınavla öğrenci alıyordu ve mezunlarının neredeyse tamamı mühendislik fakültelerine giriyordu. Şimdi ise adını ve soyadını yazamayanlar Meslek Liselerindeler... Okumakta zorlanan bir nesle siz hangi kitabı okutarak sevdirebilirsiniz. Benim bildiklerimi bildiğinizi bildiğim için, daha bir kızgınlığım artıyor. Neyi ve ne zaman düzeltmeyi düşündüğünüzü bir türlü anlayamıyorum. Erkan Mumcu'dan, Hüseyin Çelik'ten, Ömer Dinçer'den, Nabi Avcı'dan, İsmet Yılmaz'dan farklı olduğunuzu düşündük, bizi yanıltmayın Sayın Bakanım. Bildiğiniz son bir şeyden daha söz etmek istiyorum; insan yetiştirme hata kabul etmiyor. Defolu insanı çöpe atıp, yeni bir insan yetiştiremiyorsunuz. Bu yüzden, eğitim, bir iktidarın ayakta kalmasını sağlayacak nesiller yetiştirmek değil, bir ülkenin ayakta kalmasını sağlayacak nesilleri yetiştirecek sistem ve personele ihtiyaç duymakta. Bunun için de kaybedecek zaman yok. Umarım aynı bakanlığın neferleri olarak birbirimizi anlamaya muktedir oluruz, yoksa kimseye anlatacak bilgimiz de, bizi dinletecek muhatabımız da olmayacak. Size bir kez daha başarı dilemek istiyorum, eğer görülen bunca yanlışı değiştirmek için çalışmaya başladıysanız... 25 Temmuz 19 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |