Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
--“ Öldüler!” --“ Efendim?” --“Mikroplar diyorum öldüler” --“ Yok, şey... Biraz daha var” Boş salonda, denize dönük bir sandalye çekti. O’ndan mümkün olduğunca uzakta... Kokusunu duyamayacağı bir yeri seçti... Hepsi geçecekti... Son sözcükler, son bakışlar. Sonra hepsi bitecekti. Belki birkaç gün anılarla yaşayacaktı ama sonra bitecekti... Öyle derlerdi yani hep... Aşk acısı geçerrrr, geçerrr... Unutursun! Hiç aşık olmamıştı ki O’nu tanıyana kadar... Sadece yakınından bakmıştı “Aşk” a. Birileri için dökülen elmas parçacıkları O’ na çok uzaktı. Ağlamamalıydı. Son ağladığından bu yana aylar geçmişti. O günden beri birbirlerinden uzak duruyorlardı zaten... Ama söylenmemişlikler daha fazla rahatsız eder olmuştu ikisini de... İşte bu gün ; herkes açık oynayacaktı. --“ Kaç şeker istersin?” --“ İki tane” Unutmuş... --“Amma içtin?” --“ Neyi?” --"Sigara; geldiğinden beri birini yakıp diğerini söndürüyorsun” --“Ne söyleyeceksen dinliyorum” --“ Bir şey söylemek için çağırmadım seni... Sadece... Eğer bir kırgınlık varsa... ” --“Yok” --“ Ama kötü görünüyorsun” --“Hayır ; çok iyiyim. Ben her zaman hallederim bilirsin” --“İyi” --“ Bana en çok koyan ne oldu biliyor musun... Her gelişimde bana hep “gitme” derdin. Ama son gün beni engellemedin bile... ” --“Seni durdurursam daha kötü olacağını düşündüm. Tehlikeli bir yerlere gidiyorduk” --“Hah! Lanet olsun! Ne olabilirdi ki tehlikeli... Sadece yakınında olmak istemiştim. Ne son bekleyen vardı senden , ne de sonuç” --“ Bunu anlayamazsın. Erkekçe bir şey bu! Bu konuyu konuşmasak artık. Bende bitti ... Hepsi bu... ” --“Harika” --“Bu ev çok sessiz... Müzik setini getirir misin? İçerdeki odada ; kafana göre birşeyler koy... ” --“ Fikret Kızılok?” --“ Nasıl istersen” Kokusunu duymak için bir bahane bulup sürekli yanından geçiyordu. Bir an gözgöze geldiler... --“ Korkma bir şey yapmayacağım... ” --“Yap; tokat at mesela... ” --“ Boşversene” --“ Aslında bu evde son günüm... Belki sen de evle vedalaşmak istersin dedim... ” --“ Ah! Sağol... Puzzle’ın son parçasıyım desene... ” Bir sigara daha yaktı. Kahve soğumaya başlamıştı. İkisi de farklı yönlere bakıyorlardı. Arada birbirlerine fark ettirmeden birbirlerini süzüyorlardı. Komik gözüküyorlardı. İkisi de rahat davranmaya çalışıyorlardı ama ı-ıhhh... Adam ayağa kalktı ; boş boş salonda dolaşmaya başladı... Ne yapacağını bilememezlik miydi ; yoksa yapacağını nasıl yapması gerektiğini bilmezlik miydi? Gülümsüyordu... Garip bir hal vardı üzerinde. Sanki artık hiçbir şey umurunda değilmiş gibiydi... Yaklaştı. Kız irkildi. Ellerini uzattı , kızın yüzünü avuçlarının arasına aldı ; yüzüne saçlarına dokunmaya başladı. Kız gözlerini kapattı. İçi acıyordu. Saçmaydı bu olanlar. Onlar ayrılmışlardı. Daha az önce “ Bitti “ dememiş miydi?! --“ Bana dokunma; ellerin tenimi , kalbimi yakıyor” demek geldi içinden... . Ama O’ nu öyle çok özlemişti ki... O’ nun bir yarayı iyileştirme isteğini , erkekçe mantığıyla ona olan özlemini , sevgisini , açlığını , kendisini affettirme isteğini kendi lisanıyla söylemeye çalıştığını biliyordu. O’ da özlemişti bu sıcak dokunuşları... Ayağa kalktı... Sımsıkı sarıldı. --“ Seni seviyorum, hep sevdim... Sen yokken bile seni seviyordum” dedi. Gülümsediler. İkisi de yatağa uzandı. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar. --" En çok neyi özledin?" --“ Sana sarılmayı” Daha önce sevişmedikleri gibi seviştiler. Bu son günleriydi. İkisi de bir daha görüşmeyeceklerini , asla eskiye dönemeyeceklerini biliyorlardı. Her dokunuşta tükeniyorlardı. Sevişmeleri ölüm gibiydi. Beklenmedik ve sıcak... Ve en anlamlı yerinde bitiyordu. Ölümün hayatın en anlamlı döneminde gelmesi gibi... Tam hayatı anlamaya başlamışken giderdi insan... Herşeyi bilerek yaşamak zordu çünkü... Şimdi ikisi de , herşeyi biliyorlardı. Ve bitmeliydi... Kadın kalktı. Saçlarını topladı. Gözlerinde boşluk vardı. Ama daha sakindi. Son bir kez öptü adamı. --“ Seni seviyorum” dedi --“ Geçer” --“ Bence de” --“ Gitsem iyi olacak” --“ Daha erken... ” --“ Sanki ilk günlerdeki gibi , yine gitmemem için bahaneler uyduruyor “ diye düşündü kadın... ” --“ Gitmem daha iyi olacak , sen evle başbaşa vedalaş... ” --“ Kendine iyi bak” --“ Sende... ” Anılardan ve sevdiği adamdan son kez , sonsuza dek ayrılıyordu. Boğazına düğümlenen hıçkırıkları yok etmek istercesine yutkundu. Gözleri yerde yürümeye başladı. Pencerede olduğunu ve arkasından baktığını hissediyordu... Döndü, el salladı. Köşeyi döndüğü an koşmaya başladı. Arabaya vardığında nefes nefeseydi. Hava kararıyordu. Güneş tüm güzelliğiyle gökkubbede kaybolmak üzereydi. Acılarla yoğrulmuş hayatların şehrine umut vermek ister gibiydi. --"Ben nasıl şimdi gidip , yarın geleceksem; her yeni sabahta da umut vardır” der gibiydi. Güneşe gülümsedi kadın... Canı acımıyormuş , hala tenindeki kokuyu içine çekmiyormuş , hala aşık değilmiş gibi gülümsedi... --“ Elveda” dedi. --“ Elveda , zampara ozan... Artık ürkekliğinle başbaşasın. . Ama unuttuğun bir şey vardı. Ben senin bedenine değil ; ruhuna taliptim... ”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |