Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Otogarlar, kalabalığın arasında yalnız kalınan, eldeki sevgiyi uzağa göndermenin acısının en fazla hissedildiği, sallanan her elden bir umudun uçup gittiği yerlerdir. Otogarlar bazen sevinçtir ama yine bekleyene. Ölene ne olacak, kalanlara dert derler ya, otogarlarda öyledir. Giden gitmiştir ama kalanlar hem hüzünle hem sevinçle geride kalırlar. Otogarlar benim sana dönüşlerim, gidişlerimdir. Otogarlarda içtiğimiz çaylar, yaşadığımız hüzünler geçmişten gelir. Birilerini mutlaka kaybetmişizdir otogarlarda, yollarda...Yenisini yaşamamaktır dileğimiz. Ama her gidiş, yeni bir başlangıçtır da... Otogarda beklerken, elimde bilmem kaçıncı sigaramla, seni ardımda bıraktığımı ve belki de hiç ama hiç dönmeyeceğimi hayal ettim. Sensiz bir yaşam için kaçabileceğim en uzak mesafe neresiyse orada yaşamak istedim. Ama bildiğim bir şey vardı ki, ben nereye gidersem gideyim seni de daima yanımda götürecektim. Sensiz yaşanacak bir yer henüz inşa edilmemişti çünkü. Benim sürekli çalışan ve gündüz şalterini kapasa bile gece rüyalarda yeniden açan beynim, her saniye seni yeniden bana hatırlatacaktı. Çünkü sen hayallerimdin. Sabah uyandığımda işe gitmemi sağlayan, gece yattığımda huzurla uyumamı sağlayandın. Böylesine büyük yaşama gücünü kaybetmek beni kalemden, yaşamdan, gökyüzünden uzaklaştıracaktı. Seni red etmek, kendimi red etmek; olmamış gibi yapmak, içimdeki o şımarık kadını yok saymak olacaktı. Sen vardın ve senleyken ben gerçekten ben gibiydim. Şımarıklığım, sessizliğim, gözlerimdeki parlama...Herşey ilk kez çok ben gibiydi. Kendimi unutmayı hep çok sevmişimdir, hatta bazen bu halime öylesine özenle acırdım ki, herkes bana eşlik etmek ve seni hayatıma sokmak için yollar aramaya başlarlardı. Oysa biz senle sonu olmayan yollara çıkarken, hayallere dalarken, sessiz ayrılık sözleşmemize imzamızı atarak başlamıştık. Biz, birbirine kalben ait ama asla birlikte olamayacak kadar uzak diyarlardık. Fransa nasıl affetmeyecekse İngiliz okçularını, biz de asla birlikte yürüyemeyecektik. Önce okçular öldürülürdü savaşlarda...Güller savaşlarında en fazla okçular işkence gördüler. Çünkü keskin ve öldürücü vuruşları ile bir atlıdan çok daha tehlikeli insanlardı. Bizim aşkımızda, en baştan öldürülmesi gereken yoksa işkence ile bizi öldürecek kadar derin ve silinmezdi. Ama okçular, yaptıkları işe, tüm risklerine rağmen, aşık adamlardı. Biz de öylesine aşıktık ki aşka ve gözlerimizdeki ışığa, sorgulamadan girdik içine. Şimdi geçmişi düşündüğümde ellerinin titreyişleri, gözlerini kapatarak inlemelerin, bana ayırdığın saatler, korkak bakışların, heyecanlarımız rüya gibi geliyor. Beni güne başlamaya iten, belki bir gün, bir başka yaşamda kollarında geçebilecek bir ömrü vaad ediyor. Gerçekler ve hayaller ayrı ayrı yaşanır demişti birileri, bir zamanlar. Hayali, gerçeğe tutunmak için kullanmak belki çok yanlış bir yol ama benim tutunacak tek bir yılanım var :) . Yemyeşil gözlerinde kaybolduğum, teninde eridiğim, gülüşünde dünyadaki cenneti gördüğüm bir yasak elma...Ve ben herşeye rağmen o elmaya, yılana, yaşama, kendime, sana ve yaşattıklarına aşığım... Seni seviyorum....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |