..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > seyfullah ÇALIŞKAN




5 Şubat 2005
Zamanım Olunca Seni Sevebilirim  
seyfullah ÇALIŞKAN
Örneğin işten sonra sevebilirim seni. Yağmurdan sonra, yada yorgun bir günün sonunda. Üç günde bir telefon etsem yeter. Bir yılda üç gün sevebilirim seni. Kibrit kutusu, oyuncak bebek, pul yada telefon kartı koleksiyonu yapar gibi.


:CDJH:
Zamanım Olunca Seni Sevebilirim
“Önümüzdeki Pazar pikniğe gidelim. Perşembe akşamı sinemaya ne dersin? Beni Kültür Müdürlüğündeki sergiye götürür müsün? Belediye Konservatuarının sanat müziği gecesi ne akşamdı? İki gün kala bana telefon et, kendimi ona göre planlayayım. Beni Bektaşağa Panayırına götürsene. Göl kıyısında birlikte yürürüz. Görürsün bak sana kendimi nasıl af ettireceğim.” Götürürüm, gideriz, elbette olur, ama sen hiç gelmezsin. Son anda bir işin çıkar, bir bahane ayaklarına dolanır. Hep gelemezsin ve hep ben öfkeden dileye dönerim. Duvarları yumruklarım, kendimi tutamam, salaklığıma ağlarım.
Sen her bahar bana tutmayacağın sözler verirsin. Ağzıma bir parmak bal çalıp beni yeni yalanlarına inandırırsın. Bütün yalanlarını ezbere bilirim ama yine de inanırım. Aldığım kararlara uymadığım için, verdiğim sözleri tutmadığım için kendime kızıyorum. Yolumu, yönümü senden uzağa çevirmediğim için basbayağı deli olmalıyım. Benimle resmen alay ediyorsun. Nasıl bu kadar aptal olabildiğime ben bile şaşıyorum. Telefonu açtığımda artık söyleyeceğin cümleleri, uyduracağın mazeretleri bile tahmin edebiliyorum.
Bana kendini af ettirmek için özel bir şey söylemene gerek yok. Önümüzdeki günlerde söyleyeceğin yalanlardan birini ödünç alıp bu gün kullan. Artık seni aramadan önce balkona çıkıp limana doğru bakıyorum.
Gün doğrusu esiyorsa verdiğin sözü tutmayacaksın demektir. Çünkü bu gün yine annenin romatizmadan ayakları ağrıyordur. Sen yine kadıncağızı o halde ağrılar içinde bırakıp benimle gelemezsin. Korucuk üstünde bulutlar varsa yine gelemeyeceksin. Çünkü annenin kronik bronşiti azmıştır. Birazdan nefes alırken hırıldamaya başlayacak ve sen onu öyle bırakamazsın. Diyelim ki hava günlük güneşlik. Sen yine gelemezsin. Çünkü annenin sağlık durumunda bir olağan dışılık yoktur. Hatta bu bir mucizedir. Nasılsa köyden dayınlar size misafirdir. Misafir öyle evde yüz üstü bırakılmaz ki.
Oturup hiç üşenmeden geçen yıl birlikte planladığımız günlerin acı sonlarını yazdım. Bizim seninle haftada bir ve yılda sadece elli iki günü birlikte geçirme ihtimalimiz var. Geçen yıl 36 hafta sonu annen çok hastaydı. Beş hafta sonu ise misafiriniz gelmişti. İki hafta sonu ölen yakınlarınızın mevlitlerine katıldın. Üç hafta sonu arkadaşlarının düğünü vardı ve sen onlara yardım ettin. Bize kalan beş günün birinde kavga ettik. Birinde göz açtırmayan bir sağanak vardı ve saatlerce bir pastanede sıkılarak oturduk. Üç hafta sonu ise hala düşlerimi süslüyor. Beni sana kul eden, beni telefonlara koşturan her şey işte o üç günün içinde saklı. Sinemada seni öptüm, Yuvam’da denize girdik, kütüphane bahçesinde birbirimize aşk şarkıları mırıldandık.
Sen her bahar bana tutmayacağın sözler verirsin. “Senin yanında çok mutluyum. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorum. Mutluluktan ayaklarım yerden kesiliyor. Başım bulutlara değiyor, yıldızları tutuyorum. Seni boşuna bekletiyorum, en iyisi evlenelim, ”demiştin. Sözlerinin üstünden iki bahar geçti ben hala bekliyorum. “Annem biraz daha iyileşsin, ben ucundan kenarından durumu çıtlatırım,” diyorsun. Sen inatla anneni, ben sabırla seni bekliyorum.
Sabah yatağımdan yeni bir pazara uyandım. Balkona koşup yine limana baktım. Hava, güneş, rüzgar tam bize göreydi. Sesinin yakarma tonu telefondaki umutlarımı yerle bir etti. Saksılarımı güneşe çıkardım, çiçeklerin toprağını değiştirdim. Radyomun sesini açıp balkonda kahvaltı ettim. Bu saban annene hiç kızmadım, sana öfkelenmedim. Sakız sardunyama senin adını verdim. Kaktüsüme de anneninkini...
Gelmeyeceğini bayat gerekçelerle, hep bildik nedenlerle, yanımda olmayacağını bile bile seni sevmek çok gülünç. Az aşk, az kuru, az pilav ve çok ekmek. Ödemesi kolay ve zaman bakımından ekonomik. Örneğin işten sonra sevebilirim seni. Yağmurdan sonra, yada yorgun bir günün sonunda. Üç günde bir telefon etsem yeter. Bir yılda üç gün sevebilirim seni. Kibrit kutusu, oyuncak bebek, pul yada telefon kartı koleksiyonu yapar gibi. Zamanım olunca, arada sırada, çok canım sıkıldığında ve yalnızlıktan bunaldığımda... Nasıl söylesem aklım esince, uykum kaçınca falan. Dertsiz - tasasız, gamsız-kedersiz, sorunsuz, sorumluksuz, özlemsiz ve özverisiz sevebilirim seni... Ne dersin?

Seyfullah Nisan 2003



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar
Geçmiş Zaman Fıstıkları
Ayrılık Gecelerin Şarkısıdır
Tıriskadan Nağmeler
Bana Karpuz Kesme

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Başka Türlü Bir Şey
Canan
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır
Zaman Sen Yalansın
Nisan"ın Şuçu
Bahar, Badem, Çocuk
Mevsim Türlüsü 2
Bir Fırtına Tuttu Bizi
Delikanlıyı Bozan Yazılar
Romantizm Delikanlıyı Bozar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Tabanca [Öykü]
Saman Altından Aşk Yürürse [Öykü]
Rakı Şişesine Ejderha Olduk [Öykü]
Gökçeada 3 [Öykü]
Ben İşin Kitabını Yazmıştım [Öykü]
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe [Öykü]
Nataşa, Mavra ve Rakı [Öykü]
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki [Öykü]
Güvercinli Yazı - 1 [Öykü]
Emekleye Emekleye Emekli [Öykü]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.