Ýnsan özgür doðar, ama her yaný zincire vurulmuþtur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Herþey, sonsuz enerji üretmenin yollarýnýn bulunmasýyla baþladý. Enerjiyi hiç bitmeyecekmiþ gibi (ki teoride öyleydi) kullanmamýzla daha da kötüye gitti. Tahmin edin ilk keþif nereden gelmiþti. Evet, doðru tahmin! Japonlar yapmýþtý. 1 ton atýktan (çöpten) elde edilen enerji 300 ton kömürden elde edilen kadardý. Çöplerden böylesine büyük enerji elde edilememiþti daha önce… Ve tabi ki teorik olarak sonsuz bir kaynaktý. Zira insanlarýn istisnasýz baþarýyla yaptýklarý tek þey varsa o da çöp üretmekti. Ýlk baþlarda herþey yolundaydý. Ama ardýndan tüketim olgusunun yarattýðý baþat sorun kendini gösterdi. Ýnsanlar neye ihtiyaçlarý olduðunu ancak o piyasaya sürülünce farkeder bildiðiniz gibi… Mesela cep telefonuna veya televizyona ihtiyacýmýz olduðunu, onlar icat edildikten sonra reklâmcýlarýn yardýmýyla öðrendik. Dolayýsýyla insanlar sýnýrsýz enerjiye de benzer þekilde yaklaþtýlar. Ýnanýlmaz enerji tüketimi baþlayýnca buna baðlý olarak, inanýlmaz enerji üretimi de baþladý. Enerji üretmek için çöp, çöp olacak þeyleri üretmek için tüketim gerekiyordu. Sonunda iþ; her tüketim toplumunda olduðu gibi tüketmeye devam edebilmek için tüketmeye döndü. Harcanan güç ucuz olduðu için üretilenlerin maliyeti düþüktü. Ama insanlar satýnaldýklarý þeyi hemen tüketmek zorunda kalýyordu. Zira “çöpe” ihtiyaçlarý vardý. Bir süre sonra çöp olan ürünler, ürünlerin kendilerinden daha deðerli hale geldi ve Japonlar bile bunu halledecek bir teknoloji geliþtiremediler. Tabi ki sorunu halledememeyi onurlarýna “yediremeyince” geleneksel davranýþlarýný tekrarlayýp karýnlarýný býçakla yardýlar ve sorunlarýný içlerine attýlar. O gün tüm dünya, sorunlarý içine atmanýn ölümcül olabileceðini anladý. Diðer ülkeler de ucuz, yenilenebilir, sýnýrsýz enerji araþtýrmalarýna hýz vermiþlerdi. Ýkinci keþif ÇÝNLÝLER’den geldi. Japonlar’a benzerliklerinden dolayý bir süre, Uluslar arasý Toplum “Japonlar yine yapmýþ abi!” þeklinde fikir beyan ettiyse de sonra durum anlaþýldý. Onlarýn enerji üretim yöntemleri oldukça farklýydý. Bildiðiniz gibi insanlarýn diðer ülke insanlarý hakkýnda kalýplaþmýþ fikirleri vardýr. Mesela Amerikalýlar, dünyada çok fazla RUS olduðunu düþünür. Iraklýlar ise (haklý olarak) etrafta çok fazla Amerikalý omasýndan yakýnýr. Ayrýca yine istisnasýz her ülkeden insan, dünyada çok fazla ÇÝNLÝ olduðunu düþünür. Hatta Çinliler bile... Ýþte bu nedenle, doðum kontrol yöntemleri üzerinde araþtýrma yapýlan laboratuarýn birinde yaþanan kaza sonucunda, insan sperm ve yumurtasýnýn birleþme anýnda inanýlmaz bir enerji ortaya çýktýðýný keþfedenin ÇÝNLÝLER olmasý neredeyse kaçýnýlmazdý. Bu keþfin toplumsal yankýlarý büyük oldu. Ýnançlý kesim, bu enerjinin “ÝNSAN RUHU” olduðunu idda ettiler. Tanrý, yarattýðý ruhu, sperm ve yumurta birleþirken oraya gönderiyor olmalýydý, inançlýlara göre… Bu ilginç bir yaklaþýmdý. Ayrýca bu enerjiyi, sadece insan üreme hücrelerinin birleþirken üretilmesi, açýklamayý destekliyordu. Dolayýsýyla inançlý kesim, söz konusu enerjiyi lanetledi. Makineleri, insan ruhundan üretilen enerji ile çalýþtýrmak en büyük günahtý. Mesela insaný günaha davet eden televizyonun, insan ruhuyla çalýþmasý kabul edilemezdi. Ama maalesef bu enerjiyi protesto etmek için yaptýrýlan ve her yere asýlan afiþler beklenen etkiyi yapmadý. Zira afiþte bir vibratör vardý ve elektrik kablosu, ruh olduðu açýkça belli olan bir varlýða takýlmýþtý. Afiþ, insanlarýn inanç yönüne deðil mizah duygusuna etki etmiþti. Vatikan’ýn “Bu enerjiyi kullanmayýn! Çarpýlýrsýnýz!” açýklamasý da pek etki etmedi. Bilimsel çevrelerden ve “inanmaya” inanmayanlar cephesinden ise farklý bir açýklama geldi. Onlara göre bu güç, “Bilinç Enerjisi” idi. Bu nedenle sadece insan üreme hücrelerinin birleþmesi sýrasýnda üretiliyordu. Demek ki bilinç evrenede nadir bulunan bir tür “enerji” biçimiydi. (Bu, bilinçli tüketicilerin neden enerjik tipler olduðunu da açýklýyor deðil mi?) Ýnsan DNA’sý bir tür paratoner görevi görüp, evrende bulunan bilinç-enerjisini çekiyor olmalýydý. Sonuçta yöntem hayata geçirildi. Çinliler, SPERMO-EGGLEKTRÝK SANTRALÝ adýný verdikleri birimler kurmuþlardý. Burada çalýþan erkekler için erken boþalma bir problem deðil bir tercih sebebiydi ve kadýnlar maaþlarýný aybaþlarýnda alýyorlardý. Ama bu yöntem de bazý sorunlara yolaçtý. Bir kýsmý “isim” sorunu gibi önemsizdi. Zaten Çinliler isim sorununa alýþýklardý. Zira CHAN isimli kullanýcýlar için 26 ayrý telefon rehberi basýlmýþtý. Bu sefer isimlerle ilgili farklý bir sorun vardý. Ýnsanlar bebeklerine “ENEGÝZER”, “VARTA”, “DURACELL” gibi adlar koyuyordu. Ama yeterli pil markasý yoktu… Ardýndan daha ciddi sorunlar ortaya çýktý. Daha önce söylendiði gibi bu enerji “BÝLÝNÇ ENERJÝSÝ idi. Dolayýsýyla bir süre sonra elektrikli süpürgeler öksürmeye, çamaþýr makinelerinin baþý dönmeye, çöp öðütücüler kusmaya ve televizyonlar hangi kanalýn seyredileceðine karýþmaya baþladýlar. Bu sýrada toplumsal barýþ da bozuluyordu. Özellikle birkaç kendini bilmez inançsýzýn, ruh enerjisinin kullanýmýný protesto etmek için asýlan posterdeki vibratöre, orgazm olmuþ erkek suratý çizmelerinden sonra… Döllenme yoluyla sýnýrsýz ve maalesef BÝLÝNÇLÝ enerji üretimine son darbe cep telefonlarýndan geldi. Artýk “telefon sapýðý” isim tamlamasý deðil “sapýk telefon” sýfat tamlamalarý kullanýlýr olmuþtu. Çinlilerin bu baþarýsýzlýða tepkisi, Japonlarýnkinden farklý oldu. Onlar, bir sorunun üstesinden gelemediklerinde yaptýklarýný yapýp, yeni bir ÇÝN SEDDÝ inþaa ettiler. Ama bu seferkini Türkler’in saldýrýlarýndan deðil bilinç sahibi makinelerden kurtulmak için yaptýlar... Elbette görece baþarýlý Sýnýrsýz Enerji üretim çabalarý da olmuþtu. Mesela Ruslar, votka ile çalýþan bir devirdaim motoru geliþtirmiþlerdi. Ama votkayý, içmek dýþýnda baþka iþlerde kullanýnca, yavaþ yavaþ ayýlmaya baþladýlar. Rus toplumunda bir tür aydýnlanma, daha doðrusu Ayýlma Çaðý yaþandý. Ýlk sorduklarý þey; “Heyy! Sovyetler Birliðine ne oldu?” idi. Ardýndan büyük þok geldi. Onlar artýk kapitalisttiler. Büyük, kapitalist bir devlet olarak (ABD gibi) ne yapacaklarýný düþündüler ve demokrasi kavramýnýn ilk çýktýðý YUNANÝSTAN’a saldýrmaya karar verdiler. Amaçlarý Yunanistan’ý demokratikleþtirmek ve sýcak denizlere inmekti. Ama bilmedikleri þey, Yunanlýlarýn korktuklarý zaman denize atladýklarýydý. Bu atalarýndan öðrendikleri bir yöntemdi. Özellikle Türklerden kaçmak için iþe yaramýþtý. Fakat Ruslar, Yunanlýlarý çoook fazla korkutmuþlardý. Dolayýsýyla döküldükleri deniz haddinden fazla ýsýndý. Kýzýl ordu komutanlarý (ki artýk kýzýl deðillerdi) sýcak denizin sidik kokan biþey olduðunu farkedince, bunca yýl buna ulaþmak için uðraþtýklarýna piþman oldular. Ardýndan da Teksas’tan kaçýrdýklarý bir moronu (Amerikalý da denir) baþkan seçtiler. Her büyük kapitalist devletin yapacaðý gibi… Ardýndan da bi daha seçtiler… Sonuçta bu ve buna benzer sýnýrsýz enerji elde etme çabalarý insanlýða; tuhaf afiþler, garip bebek isimleri, fazla zeki makineler, çöp daðlarý, etrafta çürüyen Japon cesetleri, ayýlmýþ bir RUS halkýndan oluþan KÖTÜ BÝR RÜYA GÝBÝ BÝR GELECEK getirdi.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ömer kýrat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |