Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Maykıl ve Vanessa her zamanki gibi ofiste geç saatlere kadar çalışıyorlardı. Burası, çocuk tanıkların korunması görevini üstlenen bir büroydu. Asla görmemeleri gereken şeyler gören çocukları, adaletin sağlanması için mahkemeye çıkartıyorlar ardından da onlara yeni kimlikler ve yeni hayatlar veriyorlardı. Üstünde çalıştıkları son dosya oldukça zorluydu. Zavallı çocuk, doğumgününde tüm ailesini ve partiye davet edilen aile dostlarını kaybetmişti. Parti için kiralanan palyanço (1) eve geldiğinde, inanılmaz toplu katliyam karşısında göz yaşlarını tutamamıştı. Suratlarına pasta atılmasını bile olgunlukla karşılayan birini ağlatan katliam sahnesi gerçekten dayanılmazdı. Hayatta kalan tek kişi olan doğumgünü çocuğu ise bir köşeye sinmiş ve yaşadıklarının şoku nedeniyle dili tutulmuştu. Doktorlar, olayın yarattığı etkinin hafıza kaybına neden olmuş olabileceğini düşünüyorlardı. Çocuğun babası, Savunma Bakanlığı bünyesindeki bir kimya laboratuarında çalışıyordu. Annesi ise başarılı bir savcıydı. Dolayısıyla ülke güvenliğini ilgilendiren bir olay veya intikam amacıyla işlenmiş bir suçla karşı karşıyaydılar. Tek tanık, şimdi kendinde olmayan bir çocuktu. Cinayet masası, FBI, CIA hepsi davayla ilgileniyordu. Ama tanığın çocuk olması nedeniyle ÇO.TAN.K. Memurları Maykıl ve Vanessa yetkiliydi. Olay yerine giderek işe başladılar. Lüks sayılabilecek bir evdi. Duvarlar fosforlu pembe ve yer döşemesi pahalı yeşil mermerdi. Kan kırmızı bir halı ve altın kaplama, 72 ekran bir televizyon dekorasyonu tamamlıyordu. Partinin daha doğrusu kıyımın yapıldığı arka bahçe oldukça genişti. Tropikal bitkiler, üstünde lüks bir ağaç-evi olan bir çınar ağacı, ayrıca cesetlerin yerlerini ve sahiplerinin Dünya'da yaşarken almış oldukları son pozüsyonları gösteren, kireçle çizilmiş çizgiler... 15 kişi ölmüştü.10 çocuk ve 5 yetişkin... Çocukların cesetleri birbirine yakındı. Yetişkinler ise kaçmaya çalışmışlardı. Hepsi, vücutlarına aldıkları darbeler nedeniyle iç kanamadan ölmüştü. Laboratuar incelemesi, kullanılan silahın baseball sopası olabileceğini gösteriyordu. Bunu yapan kişi ya da kişiler profesyonel olmalıydılar. Ama profesyonel beyzbolcular bu aileden ne isteyebilirdi ki? Bu tür bir katliamda sopa kullanmak pek rastlanan bişey değildi. Gerçi buna benzer bir dava yaşanmıştı. Çalı süpürgeleri ve kazma-kürek için sap üreten bir fabrikanın işçileri greve gidince sinirlenen patron, eline geçirdiği süpürge sapıyla; "İşçiyiz! Haklıyız! Kazanacağız!" diyen 30 işçiyi; işsiz, cansız ve kaybetmiş hale getirmişti. Maykıl ve Vanessa, olayı polise haber veren palyançoyu sorgulamaya karar verdiler. Anlattığından daha fazlasını bildiğinden şüpheleniyorlardı. Zaten yüzü güven vermiyordu. Polis eve geldiğinde ağlıyordu ama aynı zamanda suratında kocaman bir gülümseme de vardı... Fakat doğru düzgün sorgulayabilmeleri için tutuklamaları gerekiyordu. Çünkü sadece bilgisine başvurmak için çağırsalar, çapraz sorgu yapamazlardı. Ağzından laf almak için bir bahane bulup tutuklamaları gerekiyordu. O akşamki gösterisini bitiren palyanço, sahne arkasına giderken tutuklandı. Yöneltilen suçlama Volkswagen'ine, taşıyabileceğinden fazla kişi bindirerek insanların hayatını tehlikeye atmaktı. Büyük bir ayna, bir masa ve 3 sandalyeden oluşan sorgu odasında şimdi fazladan bir palyanço vardı. Üzgün ve şaşkındı. Ama makyajı, bunu inkar edercesine, mutluluğun resmi gibi duruyordu palyançonun suratında... Maykıl ve Vanessa sorgu odasına girdiler. MAYKIL: Well, well, well... Burda kim varmış. Bir palyanço! PALYANÇO: So? Ne istiyorsunuz benden! Suçum ne ha! Arabama 8 palyanço bindirmek mi? VANESSA: Shut up! Ve dinle... Burada olmanın nedeni, geçen hafta işlenen cinayetlerle ilgili olarak anlattıklarından daha fazlasını bildiğini düşünmemiz. Eğer şimdi konuşmazsan, seni o volkswagenden bile daha sıkışık bir hücreye kapatırız! Tehditler işe yaramıştı. Palyanço çözüldü. Gerçi, çektiği vicdan azabı yüzünden herşeyi anlatmayı düşünüyordu birkaç gündür. Tüm bu olaylar sinirlerini harabetmişti. Topun içine konup, fırlatılmaya dayansalar bile bir palyançonun da sınırları vardı. PALYANÇO: Herşey birkaç yıl önce sirke katılıp palyanço olmak için evden kaçmamla başladı. Ama palyançoların kullandığı makyaj malzemelerine alerjim vardı. Dolayısıyla gösterinin bir parçası değil bir hizmetçi parçası oldum sirkte... Bütün gün fil dışkısı küremekten başka iş yapmıyordum. Bir gün seyircilerden biri beni gördü. Hikâyemi dinledi ve üzgün halime acıdı. Adam bir kimyagerdi. Devlet için çalıştığını ve benim için cildime zarar vermeyen makyaj malzemesi yapabileceğini söyledi. Sonunda hayalime kavuştum ve palyanço oldum. Başlarda herşey iyiydi. Ama sonra bende bazı değişiklikler oldu. Durumdam şüphelendim ve adamın çalıştığı laboratuarda verilen doğumgünü partisine giden bir arkadaşımdan, işin aslını öğrenmesini istedim. Bilimadamları pek içki içen tipler değildir. Dolayısıyla içince ağızlarından çok şey kaçırırlar. Arkadaşım orada ne tür deneyler yapıldığını öğrendi. Anlattığı kadarıyla, askerlerin kamufle olmak için yüzlerine sürdükleri kamuflaj boyalarıyla ilgili bir araştırma yapılıyormuş. Onları daha güçlü yapacak konsantrasyonlarını arttıracak, vahşice ve korkusuzca saldırmalarını sağlayacak maddeler içeren bir tür boya üretmeye çalışıyorlarmış. Önce çok ciddiye almadım. Hatta daha dayanıklı olmak işime yarardı. Bilirsiniz, bizim işimizde sürekli itilip kakılırız ve başımıza gelmeyen kalmaz... Ama... Ama... O akşam onları öldürdüm.... VANESSA: Partidekileri mi? PALYANÇO: Yo! Yo! Yanlış anladınız. Bu olay partiden önce oldu. O akşam, gösteri bittikten sonra karavanıma gidiyordum. Birkaç kere kullandığım anti-alerjik-süper-askerleştirici makyaj malzemesi o sırada iyice etkisini göstermeye başladı. Daha iyi görmeye, duymaya, koklamaya başladım. Hatta aklıma, seyirciyi güldürecek bikaç süper fikir bile geldi. Sonra kafesteki aslanları gördüm. İçimdeki hayvan uyandı. Onlara saldırdım. Dört yetişkin aslanı ellerimle öldürdüm. Düşünebiliyor musunuz? Tanrı aşkına ben bir palyançoyum! Şiddetten hoşlanmam, başkalarının hoşlanmasını sağlarım... Ertesi gün o bilimadamı geri geldi. Sanırım kontrol etmek için. Yani beni denek olarak kullanmıştı. Ben de gayet normal davrandım. Kendimi iyi hissettiğimi söyledim. Rahatlamış olacak ki beni oğlunun doğumgünü partisinde gösteri yapmam için çağırdı. Bana verdikleri makyaj malzemesindeki madde bedenimi ele geçirmişti. Artık düşüncelerimi kontrol edemiyordum. Tek düşündüğüm bana yapılanların ve ölen aslanların intikamını almaktı. O gün doğumgünü partisine gittim. Onları eğlendirdim. Sıra pinatayı (2) açmaya geldi. Tabi ki bu onur, bana bunları yapan adamın oğlunun olacaktı. Çocuğun gözlerini bağlamak için kullanılacak kumaşa, babasının bana verdiği makyaj malzemesinden sürdüm farkettirmeden... Amacım sadece biraz saldırganlaşmasını sağlamaktı. Böylece beni, yaptığı deneyde kobay olarak kullanmasının bir hata olduğunu anlayacaktı. Çocuk elindeki baseball sopasıyla pinataya vurmaya başladı ama bir türlü açmayı başaramadı. Sinirlendi... Ardından maddenin de etkisiyle kontrolden çıktı. Adeta bir hayvan gibi saldırdı. O maddenin çocukları aşırı etkileyeceğini bilemezdim. Sanırım onlar şiddete daha yatkın olduklarından dolayı böyle oldu. Bilirsiniz... hayvanlara işkence ederler, birbirlerine kötü davranırlar. Sakatlarla bile dalga geçerler... Neyse... Ben de o makyaj malzemesinden kullandığım için kıyımdan kurtulacak kadar atik davranabildim. Herşey bitince delilleri ortadan kaldırmam gerektiğini düşündüm. Neden bilmiyorum. Sanırım izlediğim abuk subuk, suç konulu diziler yüzünden... Tanrım! Tüm neden olduklarım için çok pişmanım. Ben sadece suratıma pasta atılmasını, kırmızı bir buruna sahip olmayı ve belki arada bir topun içine konup fırlatılmayı istemiştim... Bu samimi itiraf Maykıl'ı da Vanessa'yı da etkilemişti. Olaylar şaşırtıcıydı. Ama ortada suçlanacak kimse yoktu. Belki tek kişi olan bilimadamı da zaten en yüksek bedeli ödemişti. Sonuç olarak korunacak bir çocuk tanık da yoktu. Sadece; kendine yapılan haksızlığın, kötülüğün intikamını almak isteyen ama istemeden aşırıya kaçan deneysel bir maddenin etkisindeki palyanço, palyançoları onlara haber vermeden deneylerinde, kullanan ölü bir kimyager baba, babasının yaptığı pinatayı parçalamayı beceremediği için maruz kaldığı maddenin de etkisiyle dehşet saçan bir doğumgünü çocuğu vardı... Böylece olay tatlıya bağlandı ve dosya, Hollywood'a film ve dizi senaryosu olarak kullanılmak üzere gönderildi. X Files ve CSI dizisi senaristleri arasınsa paylaşılamayan dosyanın kenarları kıvrılıp, buruştu... TNE EHD Dipnotlar: (1) Palyanço: Palyaço kelimesinin yanlış yazılmış şekli... (2) Pinata: Meksika geleneği. Kartondan yapılmış ve içi şeker dolu, genelde eşşek şeklindeki bir kutu yüksekçe bir yere asılır ve gözü bağlı biri tarafından sopa ile parçalanmaya çalışılır. Bizdeki Fenerbahçe şampiyonluk kutlamalarına benzer.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ömer kırat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |