Mutlu köle çoktur. -Darwin |
|
||||||||||
|
Devlet baba, bizi karanlıktan çıkarıp ışığa kavuşturmak, ateş böcekleri gibi ışıl ışıl parıldayalım istemiş. Aklıevvellerini toplayıp derdimize bir çare aramışlar. Yorulduk, usandık, acıktık, uykumuz geldi, evde hanım ve çocuklar bekler tasalarını bir kenara koyup kelimize merhem olmaya çalışmışlar. Sağ olsunlar, var olsunlar. Tanrım eksikliklerini göstermesin… Bizim için her zaman canlarını dişlerine takıp çalışsınlar. Yaratıcı fikirleriyle herkeste hayranlık uyandıran bir büyüğümüz :"En iyisi bunlara nükleer santral yapalım. Işığa, aydınlığa, radyoaktiviteye gark olsunlar. "demiş. Hay ağzına, aklına sağlık… Benim okumuş, zeki ve yaratıcı yöneticim. Sinop'lu iyilikten anlar mı? Devletimizin yetiştirdiği bu nadide insanlara durmadan çamur atıyor. Neymiş efendim nükleer lobiciler, enerji şirketleri bizim tahsilli adamlarımızı sözde kafaya almış. Kafaya almaktan da öte rüşvet pazarlıkları yapmış, ceplerine üç beş kuruş koymuş. Paranın yüzü sıcakmış, onlarda hayır, olmaz diyememişler. Sanki devlet babadan iyi biliyor gibi sokaklara dökülüp "Biz Sinop'a nükleer santral istemeyiz."diye bağırıyorlar. "Susun, bağırmayın, ayıptır hatta devlete saygısızlıktır." dedim. Bizim evdekilere bile söz geçiremedim. Onlarda sahildeki meydana NÜKLEER İSTEMİYORUZ diye bağırmaya gittiler. Ben gider miyim efendim? Ben devletin sadık bir memuruyum. Başbakanımız madem böyle uygun görmüşler, boynumuz kıldan ince… Kocaman kocaman doçentler, profesörler güzel Sinop'umuza geldiler. Tellal bağırtıp herkesi konferansa çağırdılar. Nükleer Santral kurulmasına karşı çıkmayın." dediler. "O sizin ekmek kapınız. Yedi bin kişi iş bulacak. Ekmek, aş bulacak. Sinop'a bolluk bereket gelecek, para akacak. Emlak fiyatları ikiye üçe katlanacak. Yüksek maaşlı mühendisler gelip köhne evlerinizi kiralamak için şimdikinin iki üç katı para verecek. Görgülü, bilgili insanlarla komşu, arkadaş hatta akraba olacaksınız. Görgünüz, bilginiz, medeniyetiniz artacak."diye anlattılar. Ayak diretmeyelim diye kırk dereden su getirdiler. Zaten biz istesek bile Sinop'a Nükleer Santral yapılmazmış. Uyanıklar bu kaymağı, baklavayı, böreği bize yedirmezmiş. Buna sahip çıkın. Yoksa Akkuyu'lular santrali bizim elimizden kaparmış. Konya zaten talipmiş. Bizimkiler ise nükleer sızıntı deyip Nuh demiyorlar. Sızıntı olursa kazandığımız paraları harcayacak kadar ömrümüz bile olmaz diye ayak diretiyorlar. Son günlerde "Sızıntı olmaz, olursa da çamurla sıvarız olur biter" diyenler iyice çoğalmış. Atıkları saklamak öyle sanıldığı gibi zor ve tehlikeli değilmiş. On senede ancak bir olimpik havuzu dolduracak kadar atık olurmuş. Radyoaktif maddeler zaten santralden iyice yandıktan sonra çıkarmış. Atıklar sekiz yıl içinde bütün radyoaktif özelliğini yitirirmiş. Santralın yaydığı radyasyon evimizdeki televizyonun yaydığından bile azmış. Santrale karşı çıkarsak Karadeniz Otoyolunun inşası durur, yolumuz yapılmazmış. Yine şimdiki gibi her yere uzak, gözden ırak kalırmışız. Zaten oto yolu Nükleer Santralin inşası için planlamışlar. "Sesinizi çıkarmayın da yolumuz bari tamamlansın."diyorlarmış. Çarşı, Pazar konuşulanlara bakacak olursak, "Nükleer Santrali zaten solcular istemiyor. Onlar bozguncudur, bu ülkenin kalkınmasını, güçlü olmasını istemezler. Her işin altında mutlaka bir çapanoğlu ararlar. Sadece karşı çıkmış olmak için bile karşı çıkarlar. İran'ın, Ermenistan'ın hatta Bulgaristan'ın elinde bile nükleer santraller var. Bizde niye olmasın. Nükleer santrali olanın, nükleer gücü de olur. Bizim de nükleer gücümüz olsun ki bölgemizde ciddiye alınan bir güç olalım. Dış politika ile ilgili pazarlıklarda iyi bir elimiz olsun." laflarına sıkça rastlamaya başladık. İlk kez Sinop'ta nükleer karşıtı olmayan gruplar oluştu. Sokaklarda birde öteki türlü konuşanlar var elbette. Üç kuruş için, sadece iktidara yalakalık olsun diye kendilerini ateşe atıyorlar. Nükleer Santraller o kadar güzelse bize satmasınlar. Kendileri kullansınlar. Bütün dünya nükleer santrallerden vaz geçiyor. Ömrünü tamamlayanlar sökülüp yenileri yapılmıyor. Nükleer enerji bir zorunluluk diyenler yalan söylüyorlar. Sinop'a nükleer santral yapılınca ülkenin enerji ihtiyacının çok azı ancak karşılanabiliyor. Bu insanlar Çernobil kazası sonrası televizyonlarda boy gösteren yalancıları nasıl bu kadar çabuk unuttular. Güzel Sinop'umuzun zehirlenmesine nasıl evet diyebiliyorlar. İnsan bu kadar aç gözlü olur mu? Bunlarla mücadele etmeliyiz. Bergama köylüleri gibi her yerde, her fırsatta sesimizi dünyaya duyurmaya çalışmalıyız"diye onların söylediklerine yanıt veriyorlar. Nüfus yoğunluğumuz az olduğu için bizi seçmişler. Hani, Allah göstermesin kaza falan olursa çok insan ölmesin, santrale direnirseler bile sesleri fazla yüksek çıkmaz diye… Devlet büyüklerimiz böyle şeyler düşünmez dimi? Bizi gözden çıkarıp, ölmemize seyirci kalamazlar dimi? Kendilerini Allah yerine koyup alın yazımızı yazboz tahtasına çevirmezler dimi? Yok, yok yapmazlar. Bunların hepsi yalandır. Devlet büyüklerimizi kıskananlar, koltuklarında gözü olanlar kıçından uyduruyordur dimi? Başbakanımız ve devlet büyüklerimizin müjdeli haberi buralarda kimseyi sevindirmedi. Seçilip iktidara gelen son birkaç hükümet bize durmadan Nükleer Santral müjdesi veriyor. Ben kendi adıma bollaşınca belki elektrik ucuzlar diye seviniyorum. Çünkü hamsi bol çıkınca bizim buralarda bedava dağıtılıyor. Sadece 29 Nisan Cumartesi günü yapılan miting biraz kafamı karıştırdı. Türkiye'nin dört bir yanından insanlar gelmiş. Hatta yabancı memleketlerden (Gren Peace) bile gelenler oldu. "Sakın Nükleer zehrini memleketinize sokmayın." dediler. Çernobil'den sonra kanserden ölümlerin ne kadar çoğaldığını rakamlarla anlattılar. Dünyada nükleer enerji ile üretilen elektriği kimse istemiyormuş. Nükleer atıklar ve santrallerden olabilecek sızıntılar konusunda bize söylenenler yalanmış. Uğur Mumcu Meydanı bu cumartesi günü tam bir bayram yeri oldu. Bakanlar, milletvekilleri ve demokratik kitle örgütleri alanı rengârenk allayıp pulladı. Özellikle balıkçıların eyleme verdiği destek, küçük bir öğrenci grubunun kendi hazırladıkları kartondan balık, denizatı, kuş ve kelebek şekilli pankartları ve coşkusu beni çok etkiledi. Mitingin ertesi gün gazetelere baktım. Kalabalık değilmişiz… "Sadece dört bin kişinin katıldığı…"yazıyordu. Kaç kişiydik bilmiyorum ama Sinop onlarca yıldan beri böylesine büyük bir kalabalık görmemişti. Ben mi? Elbette mitinge gitmedim. Zaten benim kafam Nükleer Enerji, radyoaktif maddeler, çevre duyarlılığı gibi konulara pek basmaz. Ben sadece oradan geçiyordum. Yorulmuştum, soluklanmak için durdum. Mitingi işte o zaman gördüm. Böyle şeylerle hiç işim olmaz… Son olarak ben diyorum ki, "Hey güzel insanlar, yüreği sevgi dolu, sımsıcak insanlar. Uzatın ellerinizi. Size çok ihtiyacımız var. Bizi yalnız bırakmayın. Hiçbir yerde Nükleer Santral kurulmasın. Ne olur uzatın ellerinizi. Bizi sakın unutmayın.." Seyfullah
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |