Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
İSYAN GÜNLERİNDE SURİYE İşte geldim gidiyorum/ Şen kalasın Halep şehri Çok nan u nimetin yedim/Helal eyle Halep şehri “ Aşık Garip” Halep’e bir günlük seyahat yaptık. Kimi arkadaşlar olayları hatırlatıp, bu günlerde Suriye’ye gitmenin riskli olabileceğini hatırlatsalar da; dinlemedik. 5 Haziran 2011 Pazar sabahı; Eşim, arkadaşım Vasfi Bey ve Eşi İskenderun’dan hareket ettik. Antakya otogarında bulanan döviz bürosundan bir miktar Suriye lirası aldık. Otogar da yolcu bekleyen Türk ve Suriyeli taksi şoförleri vardı. 40 liraya Suriyeli bir taksi şoförü ile anlaştık. Saat; 8.00 gibi Antakya’dan yola çıktık. Türkiye-Suriye sınırında ki dikenli tellerin yer yer dibinden geçerek Reyhanlı’ya geldik. Sınıra yaklaşınca uzayan TIR kuyruklarından sıyrılıp geçtik. Cilvegözü Sınır kapısına geldik. Yoğunluk yoktu. Kısa süren kontrol ve geçiş işlemlerinden sonra Gümrük ve ara bölgeyi geçtik. Suriye sınır kapısı ’Bab Al Hawa’da da geçiş ve kontrol işlemleri çabucak gerçekleşti. Üç beş dakika sonra ‘Duty Free Shop’ u gezdik ve yola çıktık. Biraz gittikten sonra, bir kır kahvesinde kahve molası verdik. Saat: 10 sıralarında Halep şehir merkezindeydik. Halep antik bir kent, Suriye’nin ikinci büyük yerleşim merkezi. Çok eskiden toplantı veya çevrilme yeriymiş. Doğu ile batı arasında ticaret ve ipek yolunun önemli bir merkeziymiş. Beyaz ve sarı kireç ve siyah bazalt taşları çok ünlü. Silindir tavanlı ve büyük kemerli eski çarşısının uzunluğu han ve çarşılarla 10 km.yi aşıyormuş. İçinde hamamlar var. En bilinen yerleri kalesi ve surları. Halep kalesi, doğal bir tepe üstüne kurulmuş. Üzerinde birçok ibadethaneler var. Bizans ve sonrasında dayanıklı bir savunma ve sığınak olmuş. Giriş kapısı, taht salonlu krallık sarayı, büyük mescidi, hamamları, depoları, zindanı halen sağlam. Kale gerektiğinde su ile doldurulan bir hendek ile çevrilmiş. Halep çarşıları çok eski bir tarihe sahip. Hanlardan ve çarşılardan oluşuyor. Çarşıları: Atttarcılar, Şakatiye, Sabun, Eski İstanbul, Yeni İstanbul, Sicim, Kumaş. Hanları: Vezir, Ulebiye, Sabun, Bakırcılar, Gümrük, İpek hanı. Kapıları: Antakya, Zafer, Babül Feraç, Babül Hadid, Çikan, Kannesrin. Ayrıca, Emevi Camisi, Babül Feraç Saat Kulesi, Eski Camileri, medrese ve kiliseleri pek çok tarihi ve turistik mekanları var. Hava çok sıcak. Sokaklarda kalabalık değil. Halep de hayat akşam başlıyor. Türkiye’den gezmeye ve alışverişe gelenler azalmış. Duvarlarda, binalarda, işyerlerinde Devlet Başkanlarının fotoğrafları azalmış. Yolumuzu dilencilik yapan çocuklar, kadınlar çıkıyor. Pazar günleri sebze meyve pazarı kuruluyormuş. Sokaklar, caddeler meydanlar seyyar satıcılarca adeta işgal etmiş. Çevre temiz değil. Kağıtlar naylonlar, toz toprak havada uçuşuyor. Et dahil yiyecek ve içecekleri sokakta satanlar var. Pazarlıkla istenilen fiyatın iki-üç kat aşağısına iniyorlar. İsyanlara, krizlere, üretilen olumsuz haberlere rağmen fiyatlarda bir artış yok. Fiyatlarda küçük miktarda artışlar olmuş. Arabalar çok eski. Benzin çok ucuz. Türkiye’deki fiyatın üçte birinden daha ucuz. Trafik polisleri kavşaklarda arabaları yönlendiriyor. Daracık sokaklarda arabalar dolaşıyor. Arabalar oldukça özgürler. Karışan yok gibi. Fakat yinede bir düzen var. Ekonomi cılız. Geçim sıkıntısı ve işsizlik çok fazlaymış. Çok yerde devletin yaptığı yardımları almak için kimi insanlar kuyrukta. Kimse de bu uzun kuyruklardan şikayetçi değil gibi. Suriye kendi imkanlarını kullanıyor. Direniyor. Boyun eğmiyor. Suriye’nin beyni Şam, yüreği Halep. Ülkenin nabzı Halep’te atıyor. Suriye’nin çeşitli kentlerinde çıkan olaylar Halep’te olmamış. Halepli tüccar, esnaf düzenin bozulmasına müsade etmemiş. Suriyeliler çok yardım seven insanlar. Hep yardımcı olmak istiyorlar. Gezerken pek çok yerde Türkçe konuşan insanlarla karşılaştık. . Bunlar Suriyeli Türkmenler. Genellikle ayakkabı imalatı ve satışıyla ilgileniyorlar. Kürtler de aynı şekilde Türkçe konuşuyorlar ve yardımcı olmak istiyorlar. Suriye’de en güzel Türkçe’yi Ermeniler konuşuyor. Ermeniler kendi aralarında Türkçe konuşurlarmış. Kavurucu sıcaklardan bunalınca dinlenmek için serin bir yer aradık. Bir dar sokakta müzeye dönüştürülmüş eski bir hastanenin bahçesinde bir saat dinlendik. Çarşılarda dolaşırken, kimi esnafın televizyonlara kilitlendiğini gördük. İşyerlerinde yazar kasa yok. Dükkanlar Çin mallarıyla doldurulmuş. Merakımızı çekti, televizyonlar sokaklardan koşan bağıran insanların görüntülerini yayınlıyordu. Suriye’de muhaliflerle ile güvenlik güçleri karşı karşıya gelmişler. Cisr el Şukur kasabasında pusu, çatışma ve bombalamalar nedeniyle 120 polisin öldüğünü Türkiye’ye gelince gazetelerden öğrendik. Suriye’de her şey normal. Halkta bir tedirginlik, rahatsızlık yok. Hayat kendi akışında devam ediyor. Fakat Türkiye’de gazeteler çok farklı şeyler yazıyor. Şaşmamak mümkün değil. Kimi televizyonlar Yemen devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in Suudi Arabistan’a gitmesinin ardından artan şiddet olaylarını gösteriyordu. Suriyeli gençler ‘Kurtlar Vadisi’ni seyrediyorlar. Az da olsa internete bakan esnaflar var. Kadınlar başlarının üzerinde taşıdıkları eşyalarını sıcağa aldırmadan taşıyorlardı. İşyerlerinde, mağazalarda çalışan bayan yok gibi. Sokaklarda peçeli, peçesiz, çarşaflı çarşafsız kadınlar yan yana. Mini etek de var, uzun etek de. Hiç mesele değil bunlar. Kimse kimseye yan gözle bakmıyor. Sokaklarda bağıra çağıra konuşan insanlar. Suriye özgüveni yüksek bir ülke. Türkleri seviyorlar. “Evinize hoş geldiniz” diyorlar. Hatay’dan geldiğimizi öğrenince daha çok ilgi gösteriyorlar. Ancak son olaylar, Türkiye’ye bakışlarını kısmen de olsa değiştirmiş. Bu konuda üzüntülerini belirtiyorlar. Gece saat 22.30 sıralarında Halep’ten Antakya’ya çalışan taksilerin bulunduğu bir otoparktan kiraladığımız bir taksiyle, 1500 Suriye Lirasıyla Antakya’ya hareket ettik. Güneş anlamına gelen Suriye pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Her insanın iki vatanı varmış. Birisi kendi yaşadığı vatanı, diğeri ise Suriye imiş. Dileğimiz Güneş Suriye’nin başından hiç eksik olmasın…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |