Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Fatin Hazinedar’ın “Balkon’dan Düşen L’ kitabı günlerce elimden düşmedi. Okudukça okudum. Çok rahat okunan, yormayan, akıcı üslubu ile okuyucuyu etkileyen bir kitap. Ben, okurken hem keyif aldım, hem de çok şey öğrenmenin mutluluğunu yaşadım. Bu kitap bir defa okunup da bırakılacak kitap değil. Bir başucu kitabı. Böyle güzel bir kitap nasıl yazılır diye merak ettim. Biz Fatin Bey ile , ayını gününü de belirlemiştik, İskenderun ve Antakya’da gelip imza günü düzenleyecektik; olmadı. Pandemi planlarımızı alt üst etti. İleri ki aylarda, normal yaşama geçtiğimizde İskenderun ve Antakya’da yazar okur buluşmasını gerçekleştireceğiz ve kitabı okurlara ulaştıracağız. Fatin Bey, tam da İskenderun’un kuzeyinde bulunan Fatsa’yı, Bolaman’ı, Karadeniz’i kitabını anlatacak... ‘Aşk-ı Salacak’ ve doğduğu yere bir güzelleme kitabı olan ‘Küçük Bir Ada’nın Not Defterinden Bolaman’dan sonra bu kez de ‘Balkondan Düşen L’ ile okurun karşısına çıkan, Fatin Hazinedar’ ile kitaplarını konuştuk. Fatin Hazinedar’ı dinlerken, gözlerimin önüne İskenderun geldi: Angus gemisi ve çevreye yayılan kokular... “Ben Karadeniz’in kıyısında gözlerini denize açan çocuklardan biriyim. Çocukluk yıllarım denizin kıyısında geçti. Kıyı çocukları deniz ve kumla oynar. Ben hem onlarla hem de harfler ile oynamaya başladım. Bildiğim harfler ve harflerle ilgili olaylar hayatımda hep oldular. Arkadaşlarımın bazıları kumda çakıl taşlarından evler yapmaya başladılar, derken büyüyüp müteahhit oldular. Ben harflerden düş kayıkları inşa etmeyi seçtim. .Hayatım adımın çok sık rastlanan bir ad olmaması Fatih diye yanlış söylenmesinden dolayı adımın son harfinin “H” değil “N” harfi olduğunu söyleme mücadelesiyle geçti. Harfler hayatımızın her anında kan gruplarından tutun da vitamin adlarına ya da sorunun cevap şıklarına kadar hep varlar. 1988’in Nisan ayının bir sabahında doğruca deniz kıyısına gittim. Elimi yüzümü denizle yıkadım. Günlük sayım işlemimi yaptım. Kıyının ilerisine baktığımda, onlarca karabatak ölüleri ile doluydu. Kimsenin bu olayla ilgili bir bilgisi yoktu. Ertesi gün ise bu sefer kıyıya onlarca varil vurmuştu. Varillerin üzerinde “R” harfi vardı. Kimse bu varillere de akıl ve sır erdirememişti. Jandarma soruşturmayı varillerin üzerindeki “R” harfi üzerinden yürütmeye başladı. Bu olay günlerce gündemde kaldı. Neydi işin aslı? Bir İtalyan gemisi Romanya limanından kalkıp bizim sulara girdikten sonra taşıdığı varillerin hepsini Karadeniz’e atmıştı. Variller zehirliydi. İçinde Toksik Atıklar vardı. Varillerden sızan bu zehirlerde karabatakları öldürmüştü. “R” ise atık anlamına gelen İtalyanca ’da Rifiuti sözcüğünü simgeliyordu. Yani bu hayatıma takılan harf olaylarından bir tanesi... Nasıl Harflere takılmam.. Bu kitap bir imece kitabı: Kimler yoktu ki bu imece çalışmasında? Rıfat Ilgaz Cide’den kum ve çakılları buldu, Sabahattin Ali kamyonuyla, Van Gogh trenle taşıdılar çimentoyu kumu çakılı. Ahmet Haşim yemek getirdi zeytinyağlı dolmaları çok sevdik. Sevgi duvarını Can Yücel yaptı. Tüm marangozluk işleri Ahmet Zeki Kocamemi’de idi. İç duvarları Cezanne, dış duvarları Bedri Rahmi Eyüboğlu boyadı. İmece dedik ama işten zaman zaman kaytaranlar da oldu! Kimler mi Nazım Hikmet, Orhan veli ve arkadaşı dalgacı Mahmut. Kısacası bu kitabı arkadaşlarımla hep beraber el ve dil birliğiyle inşa ettik. Aslında kitaptaki çoğu hikâye bilinen hikâyeler. Okur yazıya başladığında “ben bu hikâyeyi biliyorum” diye aklından geçirdiği anda arkadan gelen satırlar ona “Dur okur, bu hikâyenin de bir hikâyesi ya da bu hikâye başka hikâyelere de eli değiyor” diye uyarıyor. Ben eski ayı kırpıp kırpıp yıldızlar yapıyorum. Bu nedenle yıldızın binbir türü ile kitapta karşılaşıyorsunuz. Pegasus takımyıldızından sabah yıldızına, Yıldızeli’nden Yıldız dağına ve de sinema yıldızlarına rastlıyorsunuz. Bir nevi yıldız yağmuru da diyebilir. Diğer sorunun yanıtına gelince Sokrates’in bir sözü var; “Asla tesadüflerin tesadüfü olmaz” ama bu kitabı okuduğunuzda çokça tesadüflere tesadüf ve de bu tesadüflere tebessüm edeceksiniz. Benim gibi Fatsa’nın Bolaman’ında çocukluğu geçmiş bir yazar için ağustos ayı fındık zamanı demektir. Küçüklüğümde geceleri fındık harmanında çimenlere yatıp gökyüzündeki yıldızları seyre dalardım ki Karadeniz kıyılarında çok az rastlanır böyle havalara. Hayaller kurardım. Sonra eve gidip uyurdum. Sabahında çöpçüler bizim evin önünden yıldızları süpürürlerdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |