Yengem
Bugünün çocukları yarının büyükleri olacağına göre onlara anılarımızı öyküleştirmenin gereğine inanarak ...!!!
Bugünün çocukları yarının büyükleri olacağına göre onlara anılarımızı öyküleştirmenin gereğine inanarak ...!!!
İncikköyden Eskişehire taşınacaktık, benim için yeniden dünyaya gelmek gibi bir şeydi bu. Eskişehir Sütlüce semtinde ki bir ara cadde üstünde, dört katlı bir kâgir binada ev tuttuk. Köydeki evden eşyaları bir traktör römorkuna doldurduk, yola çıktık. Yolculuk boyunca ben, römorkun arkasında oturdum, gözüm eşyalarda, içlerinden düşen olursa traktör
Önce bir ıslık sesi duyuldu, ardından bahçe kapımız gıcırtıyla açıldı. İçeriye düşecek gibi oldu dayımın oğlu Elbeyi. Nefes nefese kalmıştı. Elini tükürüğüyle ıslatıp saçına şekil verdi
Kimisi onun ikinci dünya savaşı sırasında Hitlerden kaçıp Türkiye sınırına geçtikten sonra İzmire gelip elindeki parasıyla bu evi satın alan bir Yahudi olduğunu söylüyordu. Kimisi ise ailesini birinci dünya savaşı sırasında kaybetmiş bir Yörük olduğunu söylüyordu. Kaldığı evde ailesinden miras kalan tek yer olduğu söyleniliyordu. Söylentilerin hiçbiri umurumda
Bakışlarımız ana yolun sağ tarafında otostop çeken liseli gençleri gördüler. Toruna ne söylese mantıklı gelecekti? Geçen haftaki nine torun arasında geçen söyleşi bir çırpıda aklından ince ince süzülmüştü:
Hani sana organ mafyasından bahsetmiştim yaHani kaçırılma, falan
Çocuk heyecanla anımsadı o konuşmayı:
Evet,
Bir yanda gemisiyle,topuyla ve asker sayısıyla bizden kat be kat üstün olan düşman orduları,diğer yanda en önemli silahı göğsündeki imanı ve vatan sevgisi olan Türk Askeri
Kuşluk vakti hikâyesi
Seni ezbere anlatabilirim
Kuşların şarkılarını
Notalarına bakmadan
mızıkçılık yapmadan
Sonbahar hüzünlüdür, insanların son baharları da başka hüzünlerle dolu. Rüzgârlar da sert eser, savrulabilirsin de.
Saygılarımla.
Şehri, kendimi ve onu “bir” olarak gördüm… Ben o, oldum… O şehir oldu. Ben O’na tutuldum.
Bireysel olarak 2005 yılında yayınladığım 'Gün Aşımı'
kitabımdan alınan anıdır. Mevcudu kalmamıştır. Kültür
Bakanlığına 2. baskısının yapılması için yazdım, şimdilik
tahsisatımız yok, orjinal Cd'sini gönder, gerekirse ileride
basabiliriz mealinde bir yazı aldım. Şu anda sağlık sorunum
Uyanmış, yatakta keyif yapıyordum. Kulağıma bir uğultu doluştu birden. Kulak kabarttım Sabahın kör bir vaktinde kadınlar bizim evin önünde toplaşmış aralarında bağıra çağıra tartışıyorlardı. Annemin sesini duyar gibi oldum. Balkona koştum hemen. Beni görünce annem:
İçme suyumuzu Sucu Emir getiriyor. Cam damacasının kurşun mühürünü özenle söküyor, sonra da Kavacık Menba Suyunu boca ediyor topraktan yapılmış, toprak renkli küpümüzün içine. Ancak gün gelecek, genel naylonlaşmadan Sucu Emir'in damacanaları da paylarını alacak ve yerlerini bu günkü plastik su bidonlarına bırakacaklar, ama daha o zamanlar biz
Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00
Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey...
Kapımızın önündeki kaldırıma çökmüş, hoş bir sohbete dalmıştık. Önümüzden megafonuyla bağıra bağıra geçen, kömürcünün kamyoneti aramızdaki sohbeti böldü.
Çocuk yüzünde masum kırılganlık donup kalmıştı. Konuyu daha fazla uzatıp, onu da bıktırmadan konuştu yaşlı kadın:
Aslında şimdi kendini buldurman çok kolay yolları var. Gel sana öğreteyim.
Torun hevesle yaklaştı anneannesine:
Bana öğreteceksin değil mi, anneanne. Gerçekten çok korktum. Ya kaybolursam ben!
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir...
İnsanın çocukluğunun geçtiği dönem gerek mekan ve gerekse zaman olarak anılar arşivinin belki en güzel bölümünü oluşturur. Onun belleğimizde çocukluk anılarımız canlandığında hemen duygulanırız. Az ya da çok geömişe özlem duyguları sarar tüm benliğimizi. Hatta kimse görmeden bir iki damla gözyaşı bile dökebiliriz, o saf ve kutsal anıların
Yedi yaşındaydım ilkokula yeni başlamıştım. Evimiz ile okul arası oldukça yakındı. Ben o güne kadar sürekli sokakta oyun oynayan eve hava kararırken giren haylaz bir çocuktum.
Rum kızlar acayip güzeldi. Bu arkadaşlığın içinde biraz da bu etken olmuştu. Şimdi, yıllar sonra bunu söyleyebilmek çok kolay. İlk başlarda Rum kızlara yaklaşabilmek için onlarla arkadaşlığımızı kullanmak gibi bir niyetim olmuştu. Sonraları bunu aklımdan geçirdiğim için bile çok utandım.