Zeynep Aba - (Çamur'dan Ahlaklar)
O gece içki içmiş,sarhoş olmuş.Kerem bağırıyor:
'-Ulan siz birisini iki kişi beceriyorsunuz!!Gün gelecek ben ikisini kendim becereceğim!'
O gece içki içmiş,sarhoş olmuş.Kerem bağırıyor:
'-Ulan siz birisini iki kişi beceriyorsunuz!!Gün gelecek ben ikisini kendim becereceğim!'
Sokağı bulmam zor olmadı. Çok sevimli bir yer gibi geldi bana. Araç trafiğine kapalı olması hoşuma gitti. Sol tarafta standlar kurulmuş.O nedenle yol daralmış. Takı malzemelerini; cam, tahta, gümüş ve bakırdan yapılmış eşyaları, resim tablolarını, meyve şekli verilmiş güzel kokulu sabunları seyrederek yürüdüm. Fal ve nargile kafeleri gözüme
Seyfi bir gün istanbuldaki bir arkadaşının düğününe gitmek için yola çıkar ve 4-5 saat sonra hapse girmenin eşiğinden kurtulduğu ve bir daha asla geri dönmek istemedi o büyük şehre varmıştı. Aklına yaptığı hataların yanında nasıl eğlendiğide geldi çünkü Seyfi eğlenceyi çok severdi ve eğlenirken para harcamasınıda. Her türlü
Kurnadan aldığı bir maşrapa kaynar suyu göbek taşına boca edip deriden yapılmış göbek taşı yastıklarını atıyor ortaya ve bize “Yatın!” diyor. Hayatımda ilk defa bu kadar buyurgan bir ses ve tavır ile karşılaşıyorum ve kuzu kuzu bu aldığım emre itaat ediyorum.
Çocuk 6 yaşındadır. Annesi ve babası sevgililer günü kutlaması için dışarı çıkmıştı. Çocuk ve 3 yaşındaki kardeşi doğal olarak güvenilir bir yakını olan dede ve ninesine bırakılmıştır. Kardeşi erken uyumuştur. Okula yeni başlayan büyük torun ile anneanne baş başa vermiş televizyonda uygun bir filim arayışındadırlar.
Bir
Yıl 1970 Mevsim ilkbaharın en güzel günleri havada güneş, toprağı ısıtmakta topraktan yükselen buharlar havaya mis gibi toprak kokusu salmakta, nevruz ve çiğdemlerin kardan sonra uyanışı ve çiçekleri ile dünyaya tekrar merhaba dedikleri güzel bir bahar günü idi.
Tanrı veriyor.
Bize niçin vermiyor da, sana veriyor? Bizi başımız kel mi?
Gülerek karşıladı bu sorumu. Sonra, sizin Tanrı başka, bizim Tanrı başka Sizi Tanrı, Allah Sizin Allah babanız cimri, bizim Tanrı cömert
Kafam öyle bir karışmıştı ki, şapşal şapsal baka kalmıştım
Vicdan sadece kendimizi yargılamak olmamalı.Vicdan içimizi yırtan,paralayan kara bir çalı olmalı,unutmamalıyız.Vicdanımız her yaptığımızı sorgulayan bir hakim,temelleri sağlam olması gereken bir anıt..
Dedeme "Gara Meme" derlerdi. Biraz kısa boylu, esmer, yağız bir adamdı. Güçlü kollara sahipti. Pazıları o yaşta bile kaslıydı. Ayağında hep Adana Şalvarı vardı. Ayaklarında, o döneme has, kara lastik ayakkabı bulunurdu. Üzerinde kareli bir gömlek, başında da yünden yapılmış bir takke olurdu. Pek konuşmayı sevmezdi. Ama çok
Israrlar bir ara o kadar çok arttı ki ölmesine üç gün kala gitmek zorunda kaldım. Bitmişti. Bedenen ufacık kalmıştı. Yüzü kirli sarı bir renkteydi. Beni görünce yüzü ağlama-gülme karışımı bir hal aldı. Benden defalarca özür diledi. Onu affetmem için yalvardı. Yakında öleceğini bildiğini ama bu vicdan azabı ile
Can kaçıyor, ölüm onu kovalıyor. Can yorulduğunda yakalanacak yani ölüme teslim olacak. Ömür denilen şey, işte bu kısacık kovalamacadan ibaret. Her doğan canlı, doğumla birlikte ölüme karşı büyük bir zafer kazandığını zanneder. Bu bir aldatmacadır. Daha doğrusu ölümün, canlılara oynadığı bir oyundan başka bir şey değildir.
nasılım bu son bahar? Bilsem Ruhi Bey benim de anlatacaklarım var.Evet Ruhi Bey olur olmaz, olsa da olur benim de dünlerim var; 1. 70 civarında üstümde biriken bir boy ömrümle içinden geçtiğim bir hayatım var.Nicelerim var Ruhi Bey, nicelerim var; incittiklerim ve direnmelerim var; adamım Ruhi Bey, koynunda
Markete ya da pazara her gittiğimde gözlerim önce mantarları arar. Bakınırım uzun uzun, mutlaka bulurum sonunda. Öylece dururum karşılarında, gözlerimde çocuk gülüşlerimle, dalarım çocukluk anılarıma.
Büyümenin acılarıda büyüteceğini, bizleri birbirimizden uzaklaştıracağını bilmediğimiz yaşlardaydık o zamanlar.....
Tahir amcamın başkanlığını yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası, tüm öğretmenleri ilan ettikleri BÜYÜK ÖĞRETMEN BOYKOTUNA katılmaya ve desteklemeye çağırıyordu. Caddelerde ve park, kahvehane gibi oturma yerlerinde buna dair bildirileri dağıtıyorduk. Çeşitli yerlere yapıştırılan afişler için de tercihimiz akşam karanlığı oluyordu.
Aşağıdaki yazım, gerçekleşmiş olayları konu almaktadır. 15 Aralık 2005 tarihli Eyüp de düzenlenen programa katılan tüm dostlarıma, ayrıca teşekkür ederim
Konu hakkında ayrıntılı bilgiye http://www.acev.org/index.php?lang=tr adresinden ulaşabilirsiniz.Okuyan herkese sevgi ve saygılarımla ve teşekkürlerimle