Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Bir insanın hayat yolculuğu takip edilir bu muhitte. Okul, çalışma hayatı, yükselmesi. Evet en nefret edilen şeydir yükselmesi. Sonra evlenmesi, o da kıskançlık nedeni dir elbette. Hayatı boyunca becereceği o dişide en önemli merak unsuru dur. Altına çektiği kadından sonra altına çektiği arabada çok önemlidir. Sonra o kadını becereceği evin kiralık mı olduğu diye sorulurken birden o adamın yeni bir daire aldığı duyulur. Yatak odası son modeldir. İşte bu peş peşe gelen son haberler ahaliyi çok üzer. Özellikle en yakın çevresini. Uzaktaki fesat yığınlar ise o adam son model aracıyla önlerinden geçerken küfürleri saydırır durur. O yatak odasını ise yakın aile çevresi, iyi komşu kadınlar, kızlar belki merak eder. Başarılı bir adamın yatak odasında becerilmek her dişinin doğal hakkıdır der bazı dedikoducular. Sonra haydi becer kardeşim, tebrikler sana, helal olsun, bravolar, alkışlarla bu adama döner. O yükseldikçe çevre alçalır. Gittikçe alçalır. Giderek yerin dibine girer ve oradan gözler onu takip etmeye başlar. Bu araba bir gün kaza yapmaz mı?.. Karısını acaba kim beceriyor? Bunun babası da yaramaz adamdı. Ne şanslı pezevenk. Dedesi gırtlak kanserinden gitmişti. Acaba ırsi midir?.. İnşallah ırsidir. O adam habersizdir bu takipten, ilgiden. Çünkü o başarılı bir insandır. Çevresindeki sefilleri hiçbir zaman görmez. Onun para kazanması lazımdır hem de çok. Onun desteklediği partinin iktidar olması şarttır. Onun tuttuğu takımın şampiyon olması önemlidir. Onun aleti herkesten dahada güçlüdür. Onu tanrı özel yaratmıştır bu sefil yığınlar arasında. O tektir. Sonra o güçle yatak odasına girer zaferini kutlar. Ama farkında değildir. O yatak odasında işini hallederken onu düşünenler sorgulayanlar vardır. Bir meyhanedeki bir masa, bazı kıraathanede çene çalanlar. Az önce alışveriş yaptığı pastane çalışanları. Bir arsada içen şarapçılar, köşedeki serseriler konuşuyordur onu. Bu sefalet çağında bu yaşam hee diyorlardır. Ama hiç kimse ne yapacağını kestiremez. Eski ihtiyar kaşarlar hariç. Tecrübe devreye girer ve bunlar tarafından bazı serseri kaşarlar yönlendirilir. Ertesi gün adam kapıdan içeri adım atar atmaz karısı çığlık atar. Adamın suratı darmadağın olmuştur. Gözler kapalı, çene kırık vaziyette yüz üstü halıya uzanır. Karısı durmadan ağlar, durmadan sorar. “Kim yaptı, neden yaptı?” diye. “Sen çok iyi insandın, sana bunu hangi cani yaptı?” Ne anlatacaktı ki. Arabasını park ettikten sonra iki serseri ona “Niye yan bakıyorsun?” demiş. Sonra peki? Sonrası işte halıda ki sahne olmuştur. Sonra da adam korku içersinde yaşamaya başlar. Sabah korkarak arabasına biner, işine gider, işinden döner. Doğru o yatak odasına karısının koynuna girer. Artık bu dünyada güveneceği tek yerdir orası. Sonra bir gün düşünür sorar kendine. Senin ne güzel işin var, evin araban var, bankada birikimin var. Bu Allah’ın belası semtte hala ne duruyorsun? Buradan kurtul. Git iyi insanların olduğu bir yere der kendi kendine. Sonra duyulur adam evini barkını her şeyini satarak buradan gitmiştir. Üstelik İstanbul’un en elit, lüks, zengin semtlerinden birisine yerleşmiştir. Kazan kaynamaya başlar o muhitte. “Vay be, vay anasını be” derler. Demek o kadar parayı buldu he diye sorarlar. Çok geçmeden bu adam unutulur gider. Nasıl olsa onun yerini dolduracak başka adamlar vardır sırada. Adam yeni taşındığı o elit semtte mutluluğu bulur. Buranın bütün insanları iyidir. Zenginler, bürokratlar, genel müdürler kaynıyordur o semtte. Polisleri bile Amerikan polislerini aratmaz. Hırsızı, uğursuzu, serserisi yoktur o yerin. Çünkü polisler kuş uçurtmuyordur. Kaza ile tipi bozuk bir at hırsızının daha adım atar atmaz saniyesinde yakalandığı yerlerdir. Sağ olsun polis müdürü komşular, sayın ağır ceza reisi hakimler, holding ceo’ları, alt katta üst katta oturuyordur. Adam mutludur ama endişelidir. Es kaza gelirinden mahrum kalırsa kariyerinden en ufak bir düşüş yaşarsa kaçtığı o yer onu bekliyordur. Çünkü burada karısına da talipler çıkmıştır. Endişe, mutluluk arasında hayat yolculuğu devam eder adamın. Yıllar geçer aralıksız. Eski muhitte cami önü yine kalabalıktır. İnsanlar meraklı gözlerle isim arıyordur tabelada. Bazıları “Aaa” der. Yıllar önce buradan giden adamın ismi yazılıdır merhum olarak. “Bak gördün mü” derler. “Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır. Oh olsun geberdi sonunda. Para kurtardı mı lan seni?” derler. Siyah güneş gözlüklü, siyah takım elbiseli insanların arasına sefiller de karışır bu cenaze töreninde. Karısı güneş gözlükleri, siyah başörtüsü, sarı saçları ile hala güzeldir. Güzel ne demek, eskisinden de güzeldir. Kalabalık tabuta sarılır. Pierre Loti aile mezarlığı ölüsünü bekliyordur. Adamın vasiyetidir: “Ölürsem beni semtimizin camisinden kaldırın” demiştir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şenol Durmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |