..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > seyfullah ÇALIŞKAN




17 Nisan 2012
Balatalara Baktırsam İyi Olacak 4 (Son)  
yok

seyfullah ÇALIŞKAN


- Güzel abim hadi işine git. Uçağın plakası mı olur? Gövdesinde rakamlar var ama onların çoğu uçarken yerden görünmez. Sen benle kafa bulmuyorsun dimi? Kamera şakası falan olmalı diye kıllanmaya başladım. Etrafa bakındım. Adamın şapkası, yabancılar gibi yanlış tonlama ve yarım sözcüklerle konuşması zaten yetirince ilginçti. - Seninle niye kafa bulayım. Ben sadece hakkımı arıyorum. - Seninle bu şekilde anlaşamayız. Sen elbette hakkını aramaya devam et. Beni mahkemeye ver örneğin.


:AFEF:
BALATALARA BAKTIRSAM İYİ OLACAK- 4(Son)



Bikinili genç kız dudaklarının sıcağını yanağımda bırakarak gözden kayboldu gitti. Üstelik şortu ve tişörtü de teknede kaldı. Bir sürü erkek içinde öpmek için neden beni seçti? Erkek olduğum için değil beni babacan bulduğu için böyle davrandı. Kesinlikle öyle… Aklım karıştı, düşüncelerim bulandı. Rakı bende hep rehavet yapar. Millet dilli düdük olur ben ise iyice içime kapanırım. Gidip teknenin kamarasına uzandım. Oracıkta uyuyup kalmışım. Uyandığımda tekne limana bağlıydı ve ortalıkta hiç kimse yoktu. Sabah olmuştu ve güneş yeni bir güne yükseliyordu. “Eyvah şimdi moku yedim işte. Evdekiler gece gelmediğim için canıma okuyacaklar. Ne yapsam da kendimi affettirsem? Gerçi arkadaşlarla içtiğimi tahmin etmişlerdir. Zaten bir araya gelince başka bir halt yediğimiz mi var?

Tekneden inip çarşıya gittim. Çiçekçiye gidip kocaman bir demet nergis aldım. Bu mevsimde nergis bulmak imkânsızdır oysa. Çocuklar için de bir kilo karışık pastane dondurması. Kızım meyve parçacıklı olanlara bayılırdı. Köye döndüğümde evde in cin top oynuyordu. Evin etrafı dolaştım. Kapıya, pencerelere baktım. Bana yazılmış bir not bulurum umuduyla her tarafı araştırdım. Sonra elimi ağzımda yuvarlayarak koruluğa, tarlanın aşağısına doğru bağırdım. Ben çaresizlik içinde dolanırken dondurmalar erimeye, çiçekler boyunlarını eğmeye başladı. Derken albayı getiren helikopter tozu dumana katarak komşu evin önündeki tarlaya indi. Pilot benim tanıdığım herif değildi. Albay helikopterden annesini ve basanı indirip gitti. Yaşlı karı kocanın yanına doğru gittim ve bizimkileri sordum. “Biz de dün akşamdan beri burada değiliz, görmedik“ dediler. Elimdekileri paketleri “Bunları bir zahmet sizin dolabı bırakalım, Ama bunu buzluğa koymalıyız,” dedim. Elimdekileri aldılar ve evlerine girdiler.

Uçağımın üzerine tırmanıp kokpite girdim. Uçağı çalıştırıp taşlı yolda yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Hızlandıkça uçağın sarsıntısı azaldı. Yeterli hıza ulaşınca gazı tam kökleyip kolu çekince gökyüzüne yükseldim. Göstergeler çıldırmış gibi dönüyorlardı. İngilizce olduğu için çoğunun ne söylediğini anlamıyordum. Anlamadığım bir yana dönerse dönsünler takmıyordum. Bütün sahili havadan taradım. Hamsilos Koyu’na Sarıkum’a baktım. Bizimkiler ortalıkta görünmüyordu. Bulutların altından geçerken, güneşe doğru körleşmiş gözlerle uçarken aklımda komşuya bıraktığım dondurma ve çiçekler vardı. Hazır havalanmışken son bir umutla Çiftlik ve Demirci ve Korucuk köylerinin sahillerine de baktım. Çocuklar eğer evde değillerse mutlaka denize gitmişlerdi. Sinop’un üstünden geçip ada burnundan döndüm ve tekrar köye geldim. Uçağı evin önüne değil kumsala indirdim. Canım sıkkın ve çaresizlik içinde eve döndüm. Kapının önündeki erik ağacının altına oturdum. Yorulmuştum, ter içindeydim ve susamıştım. Sapına ip bağlanmış paslı kovayı kuyuya saldım. Çekip başımdan aşağı suyu döktüm. Su buz gibiydi ama bataklık kokuyordu. Bu nedenle içemiyordum.

Son günlerde bana bir şeyler oluyor. Bu köy, önünde oturduğum bu ev, bu boş anız ve tarlanın sınırındaki koruluk kolaj bir resim sanki. İçinde her şey var. Biraz Manisa, biraz Ordu, azıcık Sinop ve Elbistan’ın düz damlı kerpiç evleri. Başında oturduğum bu kuyu buraya ait değil. Seksenli yıllarda Mardin Ömerli’nin bir köyünde görmüştüm galiba. Sanki o kuyu sökülüp binlerce kilometreden buraya getirilmiş. Taşlarındaki ip çizgileri en az iki asırlık. Sadece başında mor çemberli, çeneleri çiçek dövmeli Kürt kızları eksik. Nereye baksam, nereye gitsem her şey alaca, bütün imgeler dolaşık. Gölgesinde oturduğum erik ağacının burada ne işi var? Ben bu ağacı çocukluğumdan tanırım. Yaz akşamları çeşmeye taktığım hortumu dalından sarkıtıp duş alırdım. Yağmur gibi erik dökerdi dallarından. Süpürüp çöpe atardık. Ziyan olmasına kıyamadığı için annem bir iki kez toplayıp kak kurutmuştu. Yüzüne bakan olmayınca oda vazgeçmiş çöpe süpürmeye devam etmişti. Bana bir şeyler oluyor, balatalara baktırsam iyi olacak. Fazla ihmal etmeden en geç yarın erkenden kalkıp hastaneye gideyim.

Ben annem, babam ve çocukların eve dönmesini beklerken ve kendimle didişirken Panama şapkalı bir adam uçağın yanına geldi. Uçağın etrafında dolaşmaya başladı. Sonra evin önünde beni fark etti. Yoldan yukarıya, yanıma doğru yürümeye başladı.

- Bu uçak senin mi? dedi.
- Evet benim
- Sürekli bizim evin üzerinden uçuyorsun, görüyorum.
- Olabilir , umarım size bir zararım dokunmuyordur?
- Bize değil ama hayvanlar ürküyor.
- Nasıl yani,
- Tavuklar yumurtayı kesti, yüklü ineğimiz danasını attı.
- Siz nerede oturuyorsunuz? Eğer tarif ederseniz evinizin üzerinden uçmamaya özen gösteririm.

Kolunu koruluğu doğru uzattı.

- Şu tarafta çamlığın yanındayız.
- Tamam abi, şu anda sizin için yapabileceğim bir şey var mı?
- Tavuklarımdan ve ineğimden kaynaklanan zararımı ödeyebilirsiniz.
- Bu zararı nasıl belirleyeceğiz.
- Gönlünüzden ne koparsa, üç beş bir şey verseniz olur.
- Yani çıkarıp beş lira versem razı olur musunuz?
- O kadar da değil, birkaç tane yüzlük verirsen belki biraz ödeşmiş oluruz.

İşte şimdi papazı bulduk diye düşündüm.

- Burada başka uçak sahipleri de var. Söylediğiniz zararlara onların neden olmadığı ne malum.
- Ben sizin uçağın plakasını almıştım.

Bu sözü üzerine ben de film tamamen koptu.

- Güzel abim hadi işine git. Uçağın plakası mı olur? Gövdesinde rakamlar var ama onların çoğu uçarken yerden görünmez. Sen benle kafa bulmuyorsun dimi? Kamera şakası falan olmalı diye kıllanmaya başladım. Etrafa bakındım. Adamın şapkası, yabancılar gibi yanlış tonlama ve yarım sözcüklerle konuşması zaten yetirince ilginçti.
- Seninle niye kafa bulayım. Ben sadece hakkımı arıyorum.
- Seninle bu şekilde anlaşamayız. Sen elbette hakkını aramaya devam et. Beni mahkemeye ver örneğin.

Mahkeme falan deyince adam sinirlendi. Panama şapkasını eline aldı. Başı terden sırılsıklam olmuştu. Anlamadığım bir dilde kendi kendine konuşarak uzaklaşıp gitti. Şaka falan bir yana adam son derece ciddiydi. Gidişine ve öfkesine bakılırsa beni kesinlikle mahkemeye verecekti. Hadi kolay gelsin. Çocuklar, eşim, annem ve babam evde yoklardı. Nereye gittikleri de belli değildi. Panama şapkalı bir Hintli komşum beni mahkemeye verecekti. Hâkim uçağın ruhsatını ve plakasını isterse ne yapacağımı bilmiyordum. Balataların sıyırdığı artık gün gibi ayan beyandı. Zaman geçirmeden balatalara baktırsam iyi olacaktı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın fantastik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Balatalara Baktırsam İyi Olacak 2
Balatalara Baktırsam İyi Olacak 3

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tabanca
Saman Altından Aşk Yürürse
Rakı Şişesine Ejderha Olduk
Gökçeada 3
Ben İşin Kitabını Yazmıştım
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe
Nataşa, Mavra ve Rakı
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Güvercinli Yazı - 1
Emekleye Emekleye Emekli

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Başka Türlü Bir Şey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır [Deneme]
Zaman Sen Yalansın [Deneme]
Nisan"ın Şuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fırtına Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlıyı Bozan Yazılar [Deneme]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.